Ya Kahhar, Sen Kahret…
Yürek yangınımızın yeni adı Sultanahmet…
Avrupa’nın İslam coğrafyasının içine attığı el bombası olan DAEŞ bir kere daha yüreğimizin tam orta yerinde patladı.
Avrupa, Makyavel’den beri kasideler okur şiddete. Hıristiyan’ıyla, maddecisiyle, sosyalistiyle bir sara nöbeti içindedir. Ama şiddet, tarihin hiçbir döneminde çağımızdaki kadar yüceltilmemiştir. Camus doğru söylüyor: “Maverayla (Manevi dünya) göbek bağını koparmış bir dünyanın insanı ya intihar eder ya isyan.”
Öldürmek, maddeci Batı’nın alın yazısı. Kendini ve daha da çok başkalarını öldürmek. Amerika’nın Irak’ı özgürleştirirken(!) bu duruma karşı gelen Iraklıları “Hainler” diyerek öldürmesi gibi.
Bu durumda ne yapmak lazım? Fuzuli’nin dediği gibi;
Konuşsam tesiri yok, sussam gönül razı değil.
Batı’dan ayrıldığımız tek taraf: Şuursuzluk. Çılgınlığımıza “bilimsel” bir yafta yapıştırdık: Anarşizm. Oysa bu kör doğuşunun hiçbir izm’le uzak yakın münasebeti yoktur. İzm’ler hepsi de batının uydurması hiç birinin bizimle bir alakası yok. Maâşerî bir kuduz, bir kendi kendini tahrip cinneti. Avrupa kendi yarattığı ifritleri tepelemek için elinden geleni yapıyor.
Batının 1. Haçlı Seferinden beridir bahanesi hep aynı; Barbar doğuya medeniyet götürmek. Rusya önce Afganistan’a şimdi Çeçenistan’a, Amerika önce Vietnam’a şimdi Irak’a, Avrupa topyekün Afrika ve Ortadoğu’ya hep medeniyet götürmüştür. Dünyaları boğacak kadar kan akıtarak… Engizisyon mahkemeleri yüzyıllarca bilim adamlarını din adına kan havuzlarında yüzdürdü. Bahanesi hep aynı; İNCİL IŞIĞINDA BİLİM…
Tekerlemelerle avunmaya çalışıyoruz. Oysa bu büyük yangını şairane lakırdılarla söndürmeğe yeltenmek fikrî sefaletimizin hazin bir hücceti, hazin ve lüzumsuz. Önümde bir kitap duruyor: 1975’de Londra’da basılmış. Adı: Şehir Terörizmi. Yazan: Anthony Burton. Ne tuhaf teröre ve şiddete çare arayan kitaplar yine terör ve şiddetin merkezinden çıkıyor. Avrupa’dan… Aydın denen devekuşları, niçin hadisenin bu tarafı ile meşgul olmazlar?
Bir Afrikalı der ki;
Beyaz adam topraklarımıza ayak bastığında benim elimde topraklarım vardı onun elinde İncil. Gözümü kapatmamı istedi gözümü açtığımda benim elimde İncil vardı onun ayakları altında topraklarım…
İşte bu Avrupa’nın cins kafası Montaigne Denemeler isimli eserinde;
Osmanlı ahmak bir millettir. Çünkü fethettiği ülkelerin hammaddesini, insan gücünü ve toprağını kullanmaz tam tersi yatırım yapar, yol yapar, köprü yapar, hastane yapar vs… Evet.Osmanlı, sömürgeci Avrupa kafasının gözünde bir ahmaktır. Çünkü sömürmez. Buna en başta inandığı dini müsaade etmez sonra insanlığı…
Babil kulesinde yaşıyoruz Sombart’a göre. Avrupa insanı doğru yoldan uzaklaştı... Bir buçuk asırdır Avrupa’da ve Amerika’da olup bitenleri anlamak için Şeytan’ın gücüne inanmak lâzım. Gördüklerimizi Şeytan’ın işi diye vasıflandırmaktan başka çıkar yol yok.
Ne oldu bize? Yüzlerce insanın aynı anda bulunduğu şehir meydanlarına bomba koyan akılsızlar da nereden çıktı? Toplum zıvanadan çıkmış. Cinayet cinayeti kovalıyor. Akıl susmuş ve mefhumlar cehennem! Bir raks içinde tepinip duruyor. Sloganlar yönetiyor insanları. İdeolojiler yol gösteren birer harita değil, idrâke giydirilen deli gömlekleri. Aydın dilini yutmuş; namlular konuşuyor. Bir kıyametin arifesinde miyiz acaba? Dünyayı Şeytan mı yönetiyor?
Bir bankadan halka ait olan paraları, sahibine yani halka sormadan halk için çaldığını iddia eden ve davası, idealleri uğruna ölüme gülümseyerek yürüyen Deniz Gezmiş ruh itibari bu tanıma uyar, ama merkezi bir meydana, metroya, otobüs durağına, şehir meydanına bomba koyan cani asla, gencecik kızlarımızı, kirletip vahşice katleden soysuz asla…
Toplum olarak yaşadığımız bu depresyon ruhu da ne? Ne oldu bize? “Ümmet bir vücut gibi olmalıdır, bir taraf ağlarken bir taraf gülemez” diyen Allah’ın sevgili kulu o yüce insanın ümmeti olduğumuzu ne çabuk unuttuk?
Kimler unutturdu bize bu hakikati?
Atalarımızın atının ayağının değdiği her coğrafyada “ADALET” ve “İNSANCA YAŞAMAK” yaşamak ana düstur sayılırken, şimdi memleketimizin sınırlarında dahi bu huzuru sağlayamıyoruz.
TERÖR ESKİDEN BİR ÇIĞLIK KADAR YALINDI, ŞİMDİ BİLİM GİBİ EVRENSEL… DÜN ROBES PİERRE KILIĞINDA YARGILANIRKEN, BUGÜN DÜNYAYI YARGILAMAKTA…
BU NE REZALET? (1)
(1) Cemil Meriç, Bir Facianın Hikayesi