• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Anapalı
Ahmet Anapalı
TÜM YAZILARI

117 yıl sonra Yıldız Sarayı’nda bir Alman ve Saray’ın koltukları

26 Ekim 2015
A


Ahmet Anapalı İletişim:

1898 senesinde değişen dünya konjonktüründe dengeleri elinde tutabilmek ve dünya sosyo-piyasasında gündem belirleyici özelliğini devam ettirebilmek için Osmanlı Hükümdarı 2. Abdülhamid Han, devleşen İngiltere’ye ve tehdit unsuru olan Rusya’ya karşı Alman kozunu devreye soktu ve, Osmanlı-Alman yakınlaşmasını gerçekleştirdi.

Bu yakınlaşmanın adresi Abdülhamid Han’ın sarayı olan Yıldız Sarayı idi. İngiliz-Rus tehlikesine karşı Alman-Osmanlı ittifakı, 2. Abdülhamid Han ile Alman İmparatoru 2. Wilhelm arasında varılan antlaşma ile vücut buldu.

Aradan 117 sene geçmesine rağmen hiçbir şey değişmedi ve dünya ve Mezopotamya bölgesine patronluk yapmaya çalışan İngiltere ve meydanı boş bırakmak istemeyen Rusya’ya karşı 2. Abdülhamid Han’ın torunu Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı yine bir Alman Şansölyesi olan Angela Merkel’i dedesinin mekânı olan Yıldız Sarayı’nda karşıladı

 Ne diyelim tarih galiba gerçekten tekerrürler bütünüymüş. Ancak bu konuda bizim dış basından daha fazla hükümeti eleştiren tuhaf basınımız meselenin bu derununa inmekten ve manasını kavramaya çalışmaktan ziyade koltukların altın varak olmasına, Merkel’in Osmanlı Sarayında neden karşılandığına ve koltuklardaki hilal figürlerine fena halde takmış bulunmaktalar.

Çok enteresan ve anlamaya muhtaç bir psikoloji. Nasıl oluyor da bu insanlar kendi devletini basitleştirmek pahasına böylesine cahilce adımlar atabiliyor? Hedefi 2023 olan ve dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi arasına girmeye çalışan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı onların mantığına göre kahvehane sandalyesinde ya da Kızılderili çadırında bu misafiri karşılaması gerekmekteydi.

İlginç bir şekilde monarşizmle idare edilen ama çok enteresan demokrasinin beşiği olarak gösterilen İngiltere’de kraliçenin tacı acaba bizim idarecilerimizde olsaydı acaba ne olurdu? 

Ne var ki o taç da dediğinizi duyar gibiyim. Çok şey var hem de çok şey. Değerli taşlar içinde ilginç bir hikayesi olan ve şimdi İngiltere kraliçesinin tacında yer alan ünlü elmas. Hindistan’da bulunan 191 karatlık dünyanın en büyük elması kuhinur’dur. Farsça ışık dağı anlamına gelen, bugün İngiltere Krallık hazinesinde bulunan bu elmas uçuk pembe renklidir. 1937 yılında kraliçenin tacına takılmıştır. Büyüklüğünün ne kadar olduğunun daha iyi anlaşılması için bir karşılaştırma yapmak sanırım faydalı olacaktır.

Dünyanın en değerli elmasları arasında gösterilen ve halâ paha biçilemeyen Topkapı Sarayı’nın hazinesinde mümtaz bir yere sahip KAŞIKÇI ELMASI sanırım çoğu kişi tarafından bilinir ve görülmüştür. 

İşte bu Kaşıkçı Elması, sadece 86 karat yani 17 gramdır. İngiltere Kraliçesinin tacında alnın üst kısmını süsleyen ve İngiltere’ye Hindistan’dan çalınarak götürüldüğü iddia edilen Kuhinur Elması sıkı durun tamı tamına 191 karat yani yaklaşık 50 gramdır ve bu haliyle dünyanın en büyük ve en pahalı elmasıdır ki hemen hemen 70 milyon dolarlık bir değer biçilmektedir. 

İşte bu efsaneler ülkesinin gizemli ve şu an İngiliz Kraliçesinin alnını süsleyen 70 milyon dolar yani bizim paramıza göre 210 milyon lira (ESKİ PARA İLE 210 TRİLYON) lira değerindeki bu elmas, muhalif ya da değil hiçbir İngiliz gazetecinin gündeminde yer etmez ve tek bir İngiliz bunu konu etmez.

Geçmişinde İmparatorluk ya da imparator sömürgeciliği bulunan İngiltere, Fransa, Almanya, İskoçya, İrlanda, Galler, Belçika, İspanya ya da İtalya gibi devletlerin şaşaalı milyon dolarlık bütçeli cumhurbaşkanlığı veya devlet başkanlığı protokol program ve sarayları nedense o ülkelerde kimseleri rahatsız etmez. Hatta tüm bu imparatorluk devamı ülkeler dış ülke misafirlerini eskiden kalma saray ve şatolarda ağırlanmasını şatafatlı saray arabalarında gezdirilmesini, Fransa Eliza Sarayını, Versay Sarayını, Rusya Kremlin Sarayı’nı, İspanya Alhambra Sarayı’nı, İngiltere Buckingham Sarayı’nı, ve şaşaalı odaları hiçbir haber programına ya da muhalif yazıya konu olmaz. 

Gelişmiş bütün demokrasilerde bu saraylar içinde yaşayan kraliyet hanedanları kendi basını tarafından neredeyse kutsallık atfedilerek tüm eleştirilerden beriğ seyredilirken ve hatta İngiltere örneğinde olduğu gibi İngiliz kraliyet ailesine mensup birinin evlenmesi ya da çocuğunun olması efsane gibi bütün dünyada kutlanırken, bizde ise ne hikmet, cumhurbaşkanlığı külliyesinde derme çatma suntaların birleştirilmesi ile yapılan iftar masası bile konu olmakta ve dış dünyaya israf yapılıyor imajı verilmektedir.  

Acaba Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki oda sayısı ile meşgul olan bizim kökü dışarıda kendi içerde garip guraba gazetecilerimizin Avrupa’da karşılığı var mıdır? 

Yani, 1300 odası ile Fransa Paris’te ciddi bir araziyi işgal eden kapı tutamakları bile altından yapılmış Versay Sarayı’na ve içinde 17. Yüzyılın tüm ağırlığıyla üretilmiş barok ve gotik yapılı eşyaları ile misafir ağırlanmasına laf eden, Holland’ın ya da Merkel’in oturduğu koltuğun üstündeki haç figürü ile alay eden bir Fransız gazeteci var mıdır? 

Zira bizde Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanının Hıristiyan bir ülke liderini oturttuğu koltuğun üzerindeki İslam medeniyetini ifade eden hilal figürünü bir türlü hazmedemeyen ve bunu şiddetli öfkeli yazılarının satırlarına malzeme yapan pek çok gazeteci bulunmaktadır.

Ne diyelim Allah herkese iz’an ve merhamet nasip etsin… 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23