Pasifik Okyanusu’nun en derin bölgelerinde, parlayan sarı bir solucan, dünyanın en zehirli yerlerinden birinde yaşamayı başarmış durumda.
Pasifik Okyanusu’nun en derin bölgelerinde, parlayan sarı bir solucan, dünyanın en zehirli yerlerinden birinde yaşamayı başarmış durumda.
Hidrotermal bacalardan yayılan arsenik ve sülfid içinde yaşayan bu canlı, zehirleri altın rengi mineral kristallerine dönüştürerek etkisiz hale getiriyor; ölümcül kimyasalları adeta altın bir zırha çeviriyor.
Hidrotermal bacaların etrafında yaşayan bu derin deniz solucanı, hayatta kalmak için olağanüstü bir adaptasyon geliştirmiş: Hücrelerinin içinde iki ölümcül maddeyi, arsenik ve sülfidi, birleştirerek çok daha zararsız bir minerale dönüştürüyor. Çin Bilimler Akademisi Oşinoloji Enstitüsü’nden Chaolun Li ve ekibi tarafından tanımlanan bu keşif, 26 Ağustos’ta PLOS Biology dergisinde yayımlandı.
Paralvinella hessleri adı verilen bu tür, Pasifik’in batısındaki hidrotermal bacaların en sıcak bölgelerine dayanabilen tek hayvan olarak biliniyor. Bu bacalar, sülfid ve arsenik açısından zengin, aşırı ısınmış sular püskürtüyor. Zamanla arsenik, solucanın dokularında birikiyor ve bazı durumlarda toplam vücut ağırlığının %1’inden fazlasını oluşturabiliyor.
P. hessleri’nin bu kadar düşmanca bir ortamda nasıl hayatta kaldığını anlamak için Li ve ekibi ileri düzey mikroskopi, DNA, protein ve kimyasal analizler kullandı. Çalışmalar, tamamen yeni bir zehirden arınma sürecini ortaya çıkardı.
Solucan, arsenik parçacıklarını deri hücrelerinde hapsediyor; bu parçacıklar, bacadan gelen sülfidle birleşerek orpiment adı verilen parlak sarı mineral kümeleri oluşturuyor.
Araştırmacılar bu stratejiyi “zehri zehirle yenmek” olarak tanımlıyor. Bu yöntem sayesinde solucan, normalde ölümcül derecede zehirli olan bir ortamda yaşamını sürdürebiliyor. Başka çalışmalar, yakın akraba bazı solucan türlerinin ve Pasifik’teki bazı deniz salyangozlarının da yüksek miktarda arsenik biriktirdiğini ve benzer bir adaptasyon geliştirmiş olabileceğini gösteriyor.
Eş yazar Dr. Hao Wang, keşfi şöyle anlattı:
“İlk derin deniz seferimdi ve ROV ekranında gördüklerim beni şaşkına çevirdi—parlak sarı Paralvinella hessleri solucanları, beyaz biyofilm ve siyah hidrotermal baca manzarasının ortasında inanılmaz şekilde öne çıkıyordu. Böyle zehirli bir ortamda herhangi bir canlının yaşayabilmesi, hele ki gelişebilmesi inanılmazdı.”
Dr. Wang ayrıca, “Bu bulguyu daha da ilginç kılan şey, solucanın ürettiği bu toksik altın mineralinin, yani orpimentin, Orta Çağ ve Rönesans dönemlerinde ressamlar tarafından değerli bir pigment olarak kullanılmış olmasıdır.” dedi.