• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Yunan Lobisi Türkiye’yi dışlayarak NATO-AB dengesini sallıyor: SAFE programı kritik eşikte

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Yunan Lobisi Türkiye’yi dışlayarak NATO-AB dengesini sallıyor: SAFE programı kritik eşikte

Yunanistan'ın dış politikasında Türkiye'yi sürekli bir güvenlik tehdidi olarak konumlandırması, Avrupa Birliği'nin (AB) stratejik özerklik hedefine darbe vuruyor. AB'nin kilit savunma programı SAFE'e Türkiye'nin katılımının engellenmesi, AB-NATO işbirliğini zayıflatırken, Avrupa'nın Doğu Akdeniz krizlerine müdahale kapasitesini imkansız hale getiriyor.

Yunanistan'ın uzun yıllardır Türkiye'yi sürekli bir güvenlik tehdidi olarak gören dış politika çizgisi, sadece Ege'deki gerilimi artırmakla kalmıyor, aynı zamanda Avrupa Birliği'nin ortak savunma ve güvenlik stratejilerini de doğrudan hedef alıyor. Analize göre, özellikle AB'nin savunma alanındaki kritik girişimi olan SAFE programına Türkiye'nin katılımının Yunanistan-Fransa-GKRY üçlüsü tarafından engellenmesi, AB'nin müşterek güvenlik altyapısının parçalanmasına yol açıyor. Türkiye'nin NATO'nun kilit aktörü olması ve enerji, göç gibi konulardaki rolü göz önüne alındığında, Atina'nın bu dışlayıcı tutumu, kısa vadede ulusal çıkar sağlasa da uzun vadede Avrupa'nın var olan güvenlik problemlerini daha da kırılgan bir şekle sokuyor.

AB'nin son yıllarda savunma alanında gerçekleştirmeye çalıştığı stratejik özerklik hedefi, ortak tedarik girişimleri ve bölgesel krizlere hızlı cevap verme kapasitesi gibi yeni inşa etmeye çalıştığı güvenlik mimarisi arayışları, AB üyelerinin dış politikalarıyla uyumlu olma zorunluluğuna bağlıdır. AB'nin SAFE bağlamında ortaya koyduğu bölgesel güvenlik mimarisi ve ortak savunma stratejileri, Yunanistan-Fransa-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) üçlüsünün müşterek hareket ederek Türkiye'nin SAFE programına katılımını engelleme çabaları nedeniyle günden güne zayıflamaktadır.

SAFE programı, Avrupa'nın dış tehditlere karşı teknolojik ve lojistik hazırlığını artırmayı amaçlayan bir girişim olarak ortaya çıkmışken, Türkiye'nin katılımının engellenmeye çalışılması, AB'nin müşterek güvenlik altyapısının parçalanmasına neden oluyor. Türkiye'nin SAFE'den dışlanması ayrıca Avrupa'nın savunma endüstrisi ile NATO'nun işbirliğini de sınırlıyor. AB için olumsuz olan bu durum kısa vadede Yunanistan'ın kendi güvenlik çıkarlarını koruma amacı taşısa da uzun vadede Avrupa'nın müşterek güvenliğini de tehlikeye atıyor.


TÜRKİYE’NİN SAFE DIŞINDA KALMASININ BEDELİNİ AVRUPA ÖDÜYOR

Yunanistan'ın kendi ulusal gündemleriyle Türkiye'yi "AB için güvenlik tehdidi" olarak gösterme çabaları, sadece Brüksel-Ankara ilişkilerini değil, AB-NATO işbirliğine de ciddi şekilde zarar veriyor. Çünkü Türkiye NATO'nun kilit aktörlerinden biri olarak varlığını sürdüren bir devletken, AB'nin ortaklarından biri olarak da enerji, göç ve bölgesel istikrarın korunması meselelerinde önemli rol üstleniyor. Ancak Yunanistan'ın her fırsatta Türkiye karşıtı söylemleri gündeme taşıması, Avrupa kurumlarının Türkiye ile olan pragmatik işbirliği fırsatlarının önünü kesiyor. Özellikle iki partner arasındaki savunma anlaşmaları ve istihbarat paylaşımı alanında müşterek projeler ya erteleniyor ya da iptal ediliyor. Bu iletişimsizlik ise AB'nin hem Akdeniz'deki hem de Doğu Avrupa'daki krizlere müdahale etmesini imkansız hale getirerek NATO ile AB arasındaki koordinasyonu zayıflatıyor. Yani Yunanistan'ın kendi çıkarına yönelik politika gütmesi aslında Avrupa'nın var olan güvenlik problemlerini daha da kırılgan şekle sokuyor.

Yunanistan'ın iç siyasetinde kullandığı milliyetçi söylemde kilisenin etkisi azımsanmayacak kadar fazladır. Buna medyanın da etkisi eklendiğinde Türkiye karşıtlı söylem Yunanistan'da günden güne artıyor. Yani medya ve kilise, Türkiye karşıtlığını besleyen iki aktör olarak Yunanistan kamuoyunu etkileyen en önemli faktörlerdir. Yunanistan'da var olan siyasi partiler seçim dönemlerinde Yunan halkının milliyetçi duygularını harekete geçirip Türkiye'ye karşı olağandan daha fazla sert şekilde dış politika algısı oluşturmaktadır. Medya da bu söylemi kışkırtıcı başlık kullanarak sürekli olarak desteklemektedir. Kilise ise tarihsel söylemleri kullanarak Türkiye'nin "milli tehlike" olduğu iddiasını toplumsal algı düzeyinde sürekli işliyor. Bu üç faktör halk desteğini manipüle etmenin yanı sıra Atina yönetimini daha da sağlıksız güvenlik tercihlerine yöneltmektedir. Örnek verecek olursak, Yunanistan'ın savunma harcamalarını aşırı şekilde artırdığı ve AB-NATO'daki var olan projelerde Türkiye'yi dışlayıcı tutumlar ve stratejiler izlediği gözlemlenmektedir. Bu tavır, Yunanistan için kısa vadede siyasi fayda sağlıyor gibi gözükse de uzun vadede Avrupa güvenlik anlayışını ve bölgede var olan istikrarı zayıflatmaktadır.


KRİZ SİYASETİ GERÇEK TEHDİTLERİ GÖLGELİYOR

Türkiye'nin ulusal tehdit olduğu anlatısı üzerinden sürekli kriz üretmek, Yunanistan'ın gerçekten var olan güvenlik sorunlarının üzerini de örtme riski taşıyor. Doğu Akdeniz'de bulunan enerji kaynakları, göç krizi, siber güvenlik ve terörle mücadele gibi meseleler Yunanistan için çok önemliyken, Yunan siyasilerin kriz söylemleri bu tehlikeleri geri planda bırakıyor. Yunanistan, Türkiye ile yaşadığı diplomatik meseleleri ile askeri tatbikatları dramatize ederek bunu sadece uluslararası kamuoyunda kullanmakla kalmayıp aynı zamanda AB içinde algı yönetimi için de kullanıyor. Atina, Avrupa düzeyinde gerçek tehditlerle ilgilenmeyi bırakıp siyasi retoriğe odaklanarak, Avrupa'nın ortak güvenlik planlamasına zarar veriyor.

Yunanistan'ın kendi çıkarını merkeze alan politikası, düşman ülke Türkiye algısı üzerinden Avrupa'nın güvenliğini tehlikeye atıyor. Atina, kendi açısından kısa vadeli kazançlar elde ettiğini düşünse de bu hareketler aslında Avrupa için uzun vadeli stratejik maliyetlere sebep oluyor ve en nihayetinde hem bölgenin hem de Avrupa kıtasının güvenlik mimarisi kırılgan hale geliyor. Bu tavır, AB içinde güvenin zayıflamasına, NATO-AB koordinasyonunun zedelenmesine ve ortak savunma araçlarının etkinliğinin azalmasına yol açıyor.

AB, SAFE projesi ile Avrupa ülkelerinin ortak tedarik zinciri oluşturmasını ve yatırım projelerini finansal olarak destekleyerek Avrupa'nın savunma sanayisini daha da güçlendirmeyi amaçlıyor. SAFE programı, Yunanistan'ın Kıbrıs sorunu, Adalar sorunu, Ege sorunu gibi meselelerle Türkiye gibi bölgesel güç bir devletin dışlanmasına sebep olursa, Avrupa'nın teknoloji tabanında ve tedarik esnekliğinde kayıplar ortaya çıkacaktır. Yunanistan'ın etkisiyle Türkiye'nin dışlanması ihtimali bile AB'nin özellikle Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de ortaya çıkabilecek olası krizlere cevap verme refleksini ciddi ölçüde zayıflatacaktır.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23