• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Türkiye'de ırkçılığı yayan ve Türkçülüğü şekillendiren Yahudi Asıllı Moiz Kohen gerçeği!

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

Bu ülkenin kaderini etkileyen en tehlikeli kırılmalardan biri, yüzyıl önce içimize sokulan ırkçılık zehridir. Osmanlı’nın en zayıf, en savunmasız döneminde, milliyetçilik adına parlatılan bazı isimler, bugün dönüp bakıldığında çok daha ciddi şekilde sorgulanmayı hak ediyor.

Bu ülkenin kaderini etkileyen en tehlikeli kırılmalardan biri, yüzyıl önce içimize sokulan ırkçılık zehridir. Osmanlı’nın en zayıf, en savunmasız döneminde, milliyetçilik adına parlatılan bazı isimler, bugün dönüp bakıldığında çok daha ciddi şekilde sorgulanmayı hak ediyor.

Bunların en dikkat çekeni ise, Türkçülük fikrini “yönlendiren” ve kalem oynatan Yahudi asıllı Moiz Kohen — nam-ı diğer Munis Tekinalptir.

Bu şahsın kimliği, durduğu yer ve daha sonra devletin kritik noktalarında aldığı görevler, hafife alınamayacak bir duruma işaret ediyor. Çünkü mesele sadece bir yazarın fikir üretmesi değil; bir azınlığın, çoğunluk toplumun kimliğini şekillendirmeye kalkışmasıdır.


 

Irkçılık Bu Topraklara Dışarıdan Sokuldu
Bu ülkenin mayasında ırkçılık yoktu.
Arap’ı, Kürdü, Türk’ü, Laz’ı, Boşnağı aynı sofrada oturur, aynı ezanı duyar, aynı kıbleye yönelirdi. Kavgamız ırkla değil; adaletsizlikle olurdu.

Ama sonra Avrupa’dan ithal edilen ideolojiler, “ulus yaratma” adı altında önümüze kondu.
İçimizdeki bazı çevreler bu modaya hemen sarıldı. Yetmedi, kimlik mühendisliğini tamamen dışarıdan gelen isimlere teslim ettiler.

İşte bu noktada Munis Tekinalp gibi şahıslar devreye girdi.
Kendisi Türk değildi, Türk kültürüne mensup değildi; fakat Türkçülük adına en keskin, en sert metinleri kaleme almaktan geri durmadı.


 

Bu neyi gösteriyor?
Irkçılık fikri kendi toprağımızdan filizlenmedi; bilinçli olarak içimize sızdırıldı.

Türk’e Türkçülük Öğreten Kim?
Sorunun özü şudur:
Bir Yahudi neden Türk ırkı üzerine ideoloji üretir?
Kim ona bu misyonu vermiştir?
Bu fikir hangi merkezlerde şekillenmiştir?

Bugün masaya yatırılması gereken asıl mesele budur.


 

Kültürel dayanışma, millî birlik başka şeydir;
ırkçılığı devletin omurgasına yerleştirmek başka şey.

Tekinalp’in etkisi, tam da bu ikinci alanda ortaya çıkmıştır.
Fikirleri, dönemin bazı kadroları tarafından heyecanla sahiplenilmiş; toplum, “üstün ırk – alt ırk” gibi İslam’ın kesin biçimde reddettiği bir bataklığa doğru itilmiştir.

İslam Bu Düşünceyi Baştan Aşağı Reddediyor
İslam’ın duruşu ortadadır:

Takva dışında hiçbir üstünlük yoktur.

Irkçılık cahiliyedir.

Kimliği ırk üzerinden tanımlamak, Müslüman kardeşliğini parçalar.


 

Fakat modern ideolojiler, tam da bunu yaptı.
İslam’ın kardeşlik ruhunu parçaladı, ümmeti kavimlere bölüp birbirine düşürdü.
Bu akımların etkisiyle nice insanlar birbirine uzaklaştı; “kimlik tartışması” adı altında bir toplum kırılgan hale getirildi.

Daha önemlisi:
Bu kırılmayı tetikleyen kalemlerden biri Türk bile değildi.

Devlet Kadrolarında Yükselmesi Tesadüf mü?
Munis Tekinalp’in sadece fikir üretmekle kalmayıp devlet içinde kritik görevler alması ise işin en dikkat çekici boyutudur.

Türk kimliğini yazan kişi Türk değil.

Irkçılık fikrine bilimsel ambalaj giydiren kişi, o ırka mensup değil.


 

Sonra bir bakıyoruz: Devletin kalbinde yer alıyor.

Bu durum, tarihin soğukkanlı bir bakışla yeniden okunmasını zorunlu kılıyor.
Çünkü bu tablo, sadece “entelektüel katkı” olarak açıklanamayacak kadar derindir.
Bir ideoloji, toplumun ruhuna dışarıdan zerk edilmiştir.

Son Söz: Irkçılık Bu Milletin Değeri Değildir
Bugün hâlâ ırkçılık tartışmasını yaşıyorsak, bunun nedeni bu topraklardan kaynaklanan bir fikir değil; zamanında içimize yerleştirilen bir virüstür.

Mesele bugünün siyaseti değil;
mesele, yüz yıl önce atılmış bir fikrî tohumun, bugün bile hala bölücü ve zehirleyici etkisini sürdürmesidir.

Ve bu tohumun dikilmesinde rol oynayanların kim olduğu, hangi niyetle hareket ettiği, hangi güçler tarafından desteklendiği…
hepsi yeniden, cesaretle ve açıklıkla konuşulmalıdır.

İslam’ın duruşu ise hâlâ en net ve en berrak sözdür:
Irkçılık bir hastalıktır.
Ve bu hastalığı kim içimize soktuysa, onun hesabı tarihin önünde verilecektir.

HABER VAKTİ

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23