• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Türkiye'de Gıda Güvenliği Çöküşte! 'Çiftlikten Çatala kadar' modeli uygulansın

Yeniakit Publisher
Haber Merkezi Giriş Tarihi:
Türkiye'de Gıda Güvenliği Çöküşte! 'Çiftlikten Çatala kadar' modeli uygulansın

Türkiye’de art arda yaşanan gıda zehirlenmeleri yüzlerce kişiyi etkiledi. Avrupa’nın “çiftlikten çatala” esasına dayanan sıkı denetim modeli zehirlenmeleri neredeyse sıfıra indirirken, Türkiye’de şikâyet odaklı denetimler, yetersiz laboratuvar kapasitesi, zayıf izlenebilirlik ve eğitimsiz personel zinciri kırılgan hâle getiriyor. Uzmanlara göre mevcut sistem revize edilmezse benzer vakaların artması kaçınılmaz.

Türkiye’de art arda yaşanan gıda zehirlenmeleri yüzlerce kişiyi etkiledi. Avrupa’nın “çiftlikten çatala” esasına dayanan sıkı denetim modeli zehirlenmeleri neredeyse sıfıra indirirken, Türkiye’de şikâyet odaklı denetimler, yetersiz laboratuvar kapasitesi, zayıf izlenebilirlik ve eğitimsiz personel zinciri kırılgan hâle getiriyor. Uzmanlara göre mevcut sistem revize edilmezse benzer vakaların artması kaçınılmaz.

Son bir ayda otellerden düğün salonlarına, kafelerden kantinlere kadar farklı noktalarda art arda yaşanan gıda zehirlenmeleri yüzlerce kişiyi etkiledi. İstanbul’da bir ailenin ölümüyle sonuçlanan facia ile Beyoğlu’nda bir kafede içilen kahve sonrası ağır zehirlenme olayı, Türkiye’de gıda güvenliği zincirinin kritik düzeyde kırılgan olduğunu ortaya koydu.


 

Aile Boyu Facia: Fatih’te Dört Kişi Hayatını Kaybetti

Türkiye’yi sarsan en çarpıcı vakalardan biri İstanbul Fatih’te yaşandı. Bir otelde konaklayan Böcek ailesi, gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırıldı. Anne ve iki küçük çocuk olaydan kısa süre sonra yaşamını yitirdi; baba da günler süren tedavinin ardından hayatını kaybetti. Soruşturma, olayın gıda ya da kimyasal kaynaklı olabileceği ihtimali üzerinden sürüyor.


 

Türkiye Genelinde Toplu Zehirlenmeler: Yüzlerce Kişi Hastanelik Oldu

Son bir ay içerisinde Türkiye’nin farklı kentlerinde toplu zehirlenmelerin artması dikkat çekti. Düğün yemekleri, öğrenci yemekhaneleri, kantinler ve toplu servis yapan işletmelerde görülen vakalarda yüzlerce hastanelere başvurdu. Geçtiğimiz günlerde Kastamonu, Zonguldak ve Trabzon’da toplu yemek organizasyonlarında tüketilen tavuklu pilav ve döner sonrası çok sayıda kişi karın ağrısı, bulantı ve kusma şikayetiyle hastanelik oldu.

Hijyen eksikliği, uygun olmayan saklama koşulları ve soğuk zincirin korunmaması vakaların ortak noktası olarak öne çıkıyor. Gıda mühendisleri, “Toplu yemek üretimi Türkiye’de en zayıf halka hâline geldi” değerlendirmesini yapıyor.


 

Beyoğlu’nda Kahve İçti, Yoğun Bakıma Kaldırıldı

İstanbul’da genç mühendis Ayben Özçilingir Turtura’nın bir kafede içtiği kahvenin ardından ağır şekilde zehirlenmesi, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Türk kahvesinin su yerine bulaşık deterjanından yapıldığı belirlendi. Kafe mühürlenirken, gözaltına alınan iki şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildi.


 

Denetimler de Cezalar da Yetersiz

Son olaylar, Türkiye’de gıda güvenliği denetimlerinin ağırlıklı olarak şikâyet sonrası yapılması nedeniyle eleştiriliyor. Avrupa’da uygulanan “sürekli, rastgele ve çok katmanlı” denetim modelinin Türkiye’de etkin şekilde uygulanmaması, uzmanlara göre riskleri büyütüyor.

Toplu tüketim noktalarının büyük bölümünde soğuk zincir takibi yapılmıyor, depolama alanları standart dışı, personel gıda hijyeni eğitimi almamış, izlenebilirlik kaydı eksik. Bu da zehirlenme riskini yüksek seviyeye taşıyor.


 

Organik sertifikalı gıdalar bile organik değil!

Maddi durumu nispeten iyi olanların zehir saçan sebze ve meyvelerden kaçmak için aldığı sertifikalı organik gıdaların bile bir çoğu organik değil. Sertifikasyonun devlet eliyle değil özel şirketlerce yapıldığı sistemde parayı bastıran organik gıda sertifikasını alabiliyor


 

Çiftlikten Çatala Modeli

Avrupa Birliği’nin gıda güvenliği yaklaşımı tek noktayı değil tüm zinciri denetliyor bu da zehirlenme vakalarını büyük ölçüde azaltıyor. Bu zincir arasında; tohum, tarla, üretim, depolama, nakliye, market, restoran, tüketiciye sunum aşamaları yer alıyor.

Bu zincirin her adımı zorunlu kayıt altında tutuluyor. Her ürün “izlenebilir” durumda olduğu için geriye doğru bakıldığında hangi çiftlikte üretildiği, hangi kamyonla taşındığı, hangi depoda saklandığı saniyeler içinde bulunuyor.

Gıda zinciriyle ilişkili mevcut ve ortaya çıkan riskler hakkında bilimsel tavsiyelerde bulunan EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi) zehirlenme vakası olduğunda veri topluyor, pestisit limitlerini belirliyor, risk analizi yapıyor, ürünlere yasak ve kısıtlama öneriyor böylece tüketimden önce risk en aza düşürülüyor.


 

Sürpriz Denetim

Avrupa ülkelerinde marketler, kasaplar, lokantalar, mezbahalar, depolar, nakliye araçları haber verilmeden denetlenir. Aynı işletme yıl içinde birden fazla sürpriz denetime maruz kalabilir. Ancak Türkiye’de çoğu denetim şikâyet geldikten sonra yapılıyor.


 

Ürün Markete Girmeden Önce Denetlenmeli

AB ülkelerinde sebze–meyveler, et ve tavuk, süt ve süt ürünleri, bebek mamaları, su ve içecekler, baharatlar market rafına çıkmadan önce rastgele örneklerle laboratuvar testine tabi tutuluyor. Örneğin Hollanda’da bir market zinciri yılda 25.000 gıda numunesi inceler.

Almanya’da bazı eyaletlerde bu sayı 60.000’in üzerindedir. Türkiye’de özel marketlerin kendi testleri sınırlı; devlet laboratuvar kapasitesi ise Avrupa’nın çok gerisinde.


 

Pestisit Denetimi

AB’nin pestisit politikası çok sert olarak tanımlanıyor. Kanser şüphesi taşıyan maddeler tamamen yasaklanır Limit aşımı minimal toleransla değerlendirilir. Her ülke yıllık pestisit raporu yayımlar. AB sınırına ulaşan tüm ürünlerde hızlı test yapılır

Bu nedenle AB’ye ihraç edilen ürünlerde Türkiye son 5 yıldır en çok geri çevrilen ülke hâline gelmiştir.


 

İzlenebilirlik Sistemi: 24 Saat İçinde Kaynağı Bulma Zorunluluğu

AB yasaları gereği bir işletme sattığı ürünün kaynağını, aldığı ürünün menşeini en geç 24 saat içinde göstermek zorundadır.

Bu şartı yerine getiremeyen işletme derhal kapatılır. Bu nedenle Avrupa’da bir zehirlenme vakası olduğunda kaynağa ulaşmak saatlerle ifade edilirken, Türkiye’de bu süreç günler sürebiliyor.


 

Cezalar Çok Ağır ve Caydırıcı

Avrupa’da gıda güvenliği ihlallerinin cezaları 500.000 Euro’ya kadar ulaşabiliyor. Ticari ruhsat iptali, işletmenin tamamen kapatılması, şahıslara hapis cezası, geri çağırma zorunluluğu, kamuya açık “utandırma listesi” de cezalar arasında. Türkiye de son yıllarda Taklit ve tağşiş listesiyle markaları ifşa etmeye başladı.


 

Marketlerin İç Denetim Ekibi Var

Bazı zincir marketlerin Türkiye’deki karşılıkları sınırlı test yaparken, Avrupa’da Aldi, Lidl, Tesco kendi laboratuvarlarını işletir.

Bir ürün sadece devlete değil market zincirinin de onayından geçiyor.


 

Gıda Terörüne Karşı Önlem Şart

Türkiye her ne kadar Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından düzenli olarak yayımlanan taklit ve tağşiş listesi sayesinde hile yapan firmaları kamuoyuna açıklasa da, bu uygulamanın caydırıcılığı sınırlı kaldı. Çünkü listedeki birçok firma, yalnızca küçük para cezalarıyla karşılaşıyor ve kısa süre sonra aynı ihlalleri tekrar ederek listede yeniden yer alabiliyor. Bu durum, teşhir mekanizmasının tek başına yeterli olmadığını, sistemin bir bütün olarak güçlenmesi gerektiğini gösteriyor.

Bu nedenle Türkiye’nin öncelikle teşhir sistemini yaptırımlarla desteklemesi gerekiyor. Avrupa’da olduğu gibi, ağır ihlallerde işletme kapatma, ticaret yasağı veya ruhsat iptali gibi ciddi sonuçların devreye girmesi şart. Firma adının açıklanmasıyla sınırlı kalan bir teşhir, tüketici güvenliğini korumaya yetmiyor; çünkü bazı üreticiler düşük cezalara “iş maliyeti” gözüyle bakabiliyor. Teşhir edilen firmalara yönelik daha sıkı takip, art arda ihlal yapan işletmelere daha ağır cezalar ve hatta sektör dışına çıkarma gibi uygulamalar caydırıcılığı artırabilir.

Bir diğer kritik adım, izlenebilirlik sisteminin ulusal ölçekte zorunlu ve dijital hâle getirilmesi. Her ürünün kaynağı, üretim lotu, nakliye süreci ve depolama koşulları merkezi bir veri tabanında kayıt altına alınmalı; denetim ekipleri herhangi bir zehirlenme vakasında saatler içinde kaynağa ulaşabilmeli

Uzmanlara göre Türkiye’de yaşanan gıda zehirlenmesi vakalarının önemli bir kısmı, doğrudan personel hatasından kaynaklanıyor. Restoran, kafe, otel mutfakları, düğün salonları ve toplu yemek firmaları gibi milyonlarca insanın temas ettiği sektörlerde çalışanların büyük bir bölümünün zorunlu hijyen ve gıda güvenliği eğitimine sahip olmadığı biliniyor. Bu durum; yanlış temizlik kimyasallarının gıdaya karışmasından, soğuk zincirin bozulmasına, çiğ ve pişmiş ürünlerin birbirine temasına kadar pek çok kritik risk doğuruyor.

Gıda mühendisi olmayan personelin bile, Avrupa’da olduğu gibi standartlaştırılmış bir eğitim modülünü tamamlaması, belirli aralıklarla sınavlara tabi tutulması ve sertifikasının düzenli yenilenmesi gerekiyor. Özellikle öğrencilerin, çocukların, yaşlıların ve hastaların beslendiği kurumlarda çalışan personele ek eğitim protokolleri uygulanması zorunluluğa dönüşmeli.

Türkiye’de bu eğitimlerin etkin hâle gelebilmesi için sadece kurs veya sertifika verilmesi yeterli görülmüyor. Eğitimlerin denetimle desteklenmesi, personelin çalışma esnasında hijyen protokollerini doğru uygulayıp uygulamadığının düzenli olarak kontrol edilmesi gerekiyor. Ayrıca sektör çalışanlarının yoğun iş temposu nedeniyle eğitimi aksatmaması için işverenlere de sorumluluk yüklenmesi şart. Yani hijyen eğitimi sadece kâğıt üzerinde bir prosedür değil; mutfağın her anında uygulanması gereken hayati bir güvenlik kuralı hâline getirilmek zorunda.

DOĞRU HABER

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23