Sudan, uzun süredir siyasî krizler ve askerî güç mücadeleleriyle sarsılan bir ülkedir. Ancak son günlerde meydana gelen olaylar, bu mazlum toprakların tarihine kanla yazılmış yeni bir sayfa daha eklemiştir. Kuzey Dârfûr’un merkezi konumundaki El-Fâşir ve çevresinde yaşanan çatışmalar, artık sadece silahlı grupların değil, savunmasız sivillerin de hedef hâline geldiğini ortaya koymaktadır.
Sudan, uzun süredir siyasî krizler ve askerî güç mücadeleleriyle sarsılan bir ülkedir. Ancak son günlerde meydana gelen olaylar, bu mazlum toprakların tarihine kanla yazılmış yeni bir sayfa daha eklemiştir. Kuzey Dârfûr’un merkezi konumundaki El-Fâşir ve çevresinde yaşanan çatışmalar, artık sadece silahlı grupların değil, savunmasız sivillerin de hedef hâline geldiğini ortaya koymaktadır.
1. Son Haftada Yaşananlar
Birleşmiş Milletler ve yerli sağlık heyetlerinin beyanlarına göre, geçtiğimiz hafta Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) ile Sudan Silâhlı Kuvvetleri (SAF) arasında şiddetli çarpışmalar cereyan etmiştir.²
Uydu görüntüleri, yakılıp yıkılmış mahalleleri ve toplu mezarları açık biçimde göstermektedir.³
Sudan Tabipler Birliği, yüzlerce sivilin can verdiğini, binlercesinin de yaralanarak evsiz kaldığını bildirmiştir.⁴
Bu hâl, Sudan’ın yalnız siyasî değil, insânî bir felâkete sürüklendiğinin en açık işaretidir.
2. Çatışmanın Kökü ve Derin Sebepleri
Sudan’daki savaş, basit bir iktidar çekişmesinden ibaret değildir. Bu yangının kökleri, geçmişteki ihtilâller ve mahalli nüfuz mücadelelerine dayanmaktadır.
RSF, başlangıçta Dârfûr’daki kabile milislerinden doğmuş, zamanla ekonomik kudret ve askerî imkânlar elde ederek devlet içinde müstakil bir güç hâline gelmiştir.⁵
2021’deki darbeyle geçici hükûmetin dağılması, ordu ile RSF arasındaki güvensizliği derinleştirmiş ve nihayet ülkeyi kanlı bir iç savaşa sürüklemiştir.⁶
3. Dış Müdahaleler ve Kirli Eller
Sudan’daki ateşi harlayan sebeplerin başında, dış tesir ve menfaat hesapları gelmektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin raporları ve bazı Batılı gazetelerin tahkiklerine göre, Birleşik Arap Emirlikleri’nin RSF’ye silâh ve mühimmat temin ettiği yönünde kuvvetli iddialar mevcuttur.⁷
Bu iddialar resmî makamlarca reddedilse de, uydu incelemeleri ve tedarik zinciri raporları, bu desteğin izlerini açık biçimde göstermektedir.⁸
Bazı mahfiller, İsrail ile dolaylı münasebetlerden de söz etse de, bu hususta henüz güvenilir kesin ve teyitli bir delil ortaya konamamıştır.⁹
4. İnsânî Yıkım
Sudan’da milyonlarca insan ateş hattında kalmıştır. Birleşmiş Milletler verilerine göre, yalnızca El-Fâşir ve çevresinde yaklaşık sekiz yüz bin sivil kuşatma altındadır.¹⁰
Su, gıda ve ilaç temini neredeyse imkânsız hâle gelmiş; çocuk ölümleri, açlık ve salgın hastalıklar ürkütücü biçimde artmıştır.¹¹
Artık bu savaş, bir askerî çatışma olmaktan çıkmış; insanlık onurunu yakan bir felâkete dönüşmüştür.
5. Dünyanın Sessizliği ve Vicdanın İmtihanı
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, yaşananları “dehşet verici tırmanış” olarak nitelemiş ve acil insânî koridorlar açılması çağrısında bulunmuştur.¹²
Ne var ki büyük devletler, menfaat hesaplarının girdabında, Sudan’ın feryadına kayıtsız kalmıştır.¹³
Bu sessizlik, yalnız ilgisizlik değil, mazlumun kanını seyretmenin suç ortaklığıdır.
6. Değerlendirme
Sudan’daki iç savaşın ardında, kaynak paylaşımı, liman hâkimiyeti, mahalli nüfuz ve jeopolitik hesaplar yatmaktadır.
Bu hakikat karşısında aklıselim sahibi her insan şunu görmektedir: Sudan halkı kendi kaderini tayin etmek isterken, küresel güçlerin elinde bir satranç taşı hâline getirilmiştir.
Gerçek kurtuluş, dış müdahalelerin kesilmesi ve Sudanlıların kendi iradelerine sahip çıkmalarıyla mümkündür.¹⁴
Sonuç
Sudan yanıyor… Fakat yanan yalnızca toprak değildir; insanlığın vicdanıdır.
Mazlumun çığlığı duyulmazsa, yarın bu ateş başka coğrafyaları da saracaktır.
Bugün Sudan’da olanlar, dünyanın insanlık imtihanıdır; kim susarsa, o imtihanı kaybeder.
Neden Dâr-Fûr?
Dâr-Fûr Dosyasını Saran Sır
Belki de ilk kez duyacağınız hakikatleri okuyacaksınız…
“Dâr-Fûr” ismi “Dârü’l-Fûr”dan gelir; yani “Fûr Kavminin Yurdu.” Fûr, bölgedeki İslâmî Dâr-Fûr Sultanlığı’nı asırlarca idare eden büyük bir kavimdir.
Dâr-Fûr, Sudan topraklarının üçte birini teşkil eder; 511 bin kilometrekarelik sahasıyla Fransa büyüklüğündedir. Yeryüzünün en zengin mıntıkalarından biridir. Bu sebeple tarih boyunca mücadelenin odağı olmuştur. Osmanlı hâkimiyeti döneminde Dâr-Fûr Valisi, Mekke, Kâbe ve “Âbâr-ı Ali”nin (Ali b. Dînâr’a nispetle) himayesini üstlenirdi. Bu Ali b. Dînâr, 1898 yılında Sudan’da hüküm sürmüş meşhur bir zattır.
Arap Âleminin Bilmediği Dâr-Fûr Hakikatleri
1. Cebel-ü Mürre
Bu dağ, dünyanın harikalarındandır. Uzunluğu 165 km, genişliği 65-80 km arasındadır. Deniz seviyesinden 10 bin ayak yüksekliğe ulaşır ve alanı Lübnan büyüklüğündedir. Dört mevsim aynı vakitte yaşanır; içinde kaynak sular, ırmaklar ve her türlü mahsul bulunur.
Bir bakıma bu dağ, “devlet kadar büyük bir dağ”dır. İstense, dünyanın en büyük tabiat ve turizm projesi hâline getirilebilir.
Bir Sudanlı âlimin bana naklettiğine göre -kendisi İngiliz araştırma heyetinde de yer almıştı- dağın derinliklerinde cıva nehri bulunmuş; fakat o nehir, bugüne dek yeniden keşfedilememiştir.
“Acaba Cebel-ü Mürre, Tevrat’ta geçen Tûr Dağı mıdır?”
Tarihçi ve Sudan mirası araştırmacısı Abbas Ahmed el-Hâc’a göre, 1817 ve 1830 tarihli Tevrat nüshalarında Hz. Hârûn’un (Mûsâ’nın kardeşi) “Cebel Hûr”da, yani Vâdî Hûr yakınlarında vefat ettiği yazılıdır. Bu sebeple bazı tarihçiler, Cebel-ü Mürre’nin aslında kutsal Tûr Dağı olabileceğini öne sürmüştür.
Yine de bu iddia kesin bir delile dayanmamakta, doğruluğu şüphelidir.
2. Bakır Çukuru
Bazı İngilizlerden dinlediğim ve 1953 tarihli hatıratlarında da aynen şöyle yazdıkları bir ifade vardır:
“Biz Büyük Britanya, eğer Dâr-Fûr’daki şu bakır çukuruna sahip olsaydık, beş yüz yıl daha süper güç olarak kalırdık.”
Bu maden, Dâr-Fûr’un güneyindedir. Beş milyar ton bakır barındırır; ayrıca altın ve başka pek çok maden de bulunur.
3. Cebel Âmir, Uranyum ve Dâr-Fûr’un Korunması
Dâr-Fûr, uranyum bakımından da fevkalâde zengindir; altı milyon tonluk bir rezerv tespit edilmiştir.
Birleşmiş Milletler’e bağlı, Hartum’da komşum olan bir görevli bana şöyle demişti (2000 yılıydı):
“Biz yaklaşık yüz bin kişiyiz; görevimiz Dâr-Fûr ve madenlerini korumaktır.”
Bu konuşmadan sonra Sudan’ın çeşitli bölgelerinde altın, uranyum, demir, titanyum, kurşun, kobalt gibi birçok maden yatağı keşfettim.
2010 yılında Dâr-Fûr’da Cebel Âmir adında bir dağda 3000 ton altın bulundu. Günde 150 kilogram altın çıkarılıyordu. Bu dağın hikâyesi müstakil bir bölümde anlatılacaktır.
4. Petrol
Dâr-Fûr, dünya petrol zenginliğinin kalbidir. İki dev petrol havzası burada “X” biçiminde kesişir:
Biri Rusya’dan başlayıp İran, Körfez, Kızıldeniz ve Sudan üzerinden geçerek Dâr-Fûr’un ortasında son bulur; diğeri ise Nijer havzasından gelir. Bu iki damar, yeryüzünün en büyük petrol yatağını teşkil eder.
El-Cezîre kanalı bundan yaklaşık yirmi yedi yıl önce bu gerçeği yayımlamış, ancak daha sonra program tamamen kaldırılmıştır. Çünkü Sudan hakkındaki en gizli hakikatlerden birini açığa vurmuştu.
5. Suların Hazinesi
Dâr-Fûr, dünyanın en büyük yeraltı su kaynağı olan “Nubya Havzası” üzerinde bulunur. Sudan’a dair gizli dosyalarda okuduğuma göre, bu havza yağmurlar kesilse, kaynaklar kurusa ve Nil nehri dahi çekilse; Sudan halkı, hayvanı ve ekiniyle birlikte beş yüz yıl yaşayabilecek kudrettedir.
Bu havza Dâr-Fûr’un yanı sıra pek çok vilâyete uzanır.
6. Cebel Âmir ve Altın
Bu dağın öyküsü uzun ve ibretlidir. 2010’da uydu görüntüleriyle keşfettiğimde, 100 kişilik bir “Cebel Âmir Meclisi” kuruldu. Nihayet 2014’te Hızlı Destek Güçleri buraya hâkim oldu.
Yıllık üretim 40 ton altına ulaşmıştı.
7. Elmas ve Nadir Madenler
Dâr-Fûr, elmas, kıymetli taşlar, nadir elementler, çinko, gümüş, kurşun, bakır ve demir bakımından benzersiz bir diyardır. Hatta göktaşı örnekleri bile mevcuttur.
8. Hayvan Varlığı
Bölgenin hayvan nüfusu, insan nüfusunun on katına ulaşır.
Sonuç
1994 yılında Sudan, beş parçaya bölünmüş bir harita olarak çizilmişti. 2005’te bu planın ilk aşaması olarak Güney Sudan ayrıldı; bu, Sudan İslâmî Hareketi’nin safdilliği sebebiyle gerçekleşmişti.
Dâr-Fûr’u ise üçüncü devlet olarak koparmak istemektedirler. Geçmişteki katliamlar ve bugünkü çatışmalar hep bu büyük bölme planının parçalarıdır.
Sudan – hâlâ meçhul ülke…
Bir çeyrek asır boyunca gençliğimizi ve emellerimizi bu topraklarda tükettik. Dileriz gelecek nesiller bizleri hayırla yâd eder ve yaptıklarımızı rahmetle anar.
Dr. Abdüsselâm Tâlib
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu Mirat Haber