Şiirleriyle cuntacılara cesurca karşı çıktı
Şair ve mütefekkir kimliğinin yanı sıra Büyük Birlik Partisi’nin kurucuları arasında yer alan Abdurrahim Karakoç, Alperenler’in ‘gönlündeki alevleri’ titretmeye devam ediyor. “Siyasete Allah rızası için girdim, Allah rızası için ayrıldım” diyen Karakoç’un vefatının 4. yıldönümü münasebetiyle görüştüğümüz Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Karakoç’un “Hak Yol İslam Yazacağız” şiirini, İslami hayattan rahatsız olanlara bir isyan ve haykırış olarak, İslam’ı tekrar hayata hakim kılmaya çalışanlara ise bir müjde olarak yazdığını söyledi.
FARUK ARSLAN / İSTANBUL - Kısa süreli siyasi kariyerini “Allah rızası için girdim, Allah rızası için ayrıldım” sözleriyle özetleyen şair ve mütefekkir Abdurrahim Karakoç’u, kurucusu olduğu Büyük Birlik Partisi’nin Genel Başkanı Mustafa Destici ile konuştuk. Merhum Karakoç’u unutulmaz kılan etkenin yerli ve milli duruşu olduğunu vurgulayan BBP Lideri Destici, Üstad’ın “Hak Yol İslam Yazacağız” şiiriyle ilgili olarak “Uzun yıllar Anadolu’da İslam’ın yok edilmeye çalışılmasına, İslami değerlerin unutturulmaya gayret edilmesine ve İslami hayattan rahatsız olanlara bir isyan, bir haykırış olarak ve İslam’ı tekrar hayata hakim kılmaya çalışanlara da bir müjde olarak bu şiiri yazmıştır.” diye konuştu.
İSLAM’DAN RAHATSIZ OLANLARA İSYAN, İMANLI YÜREKLERE MÜJDE
İslâmî camianın rehber sözleri arasında yerini alan “Hak yol İslâm yazacağız” şiiri ile ipuçları verilen Abdurrahim Karakoç'un manevi dünyası hakkında neler söylersiniz?
Öncelikle partimizin kurucularından fikir hayatımızın inşasında önemli bir yeri olan düşünce ve fikir insanı, milli şairlerimizden Abdurrahim Karakoç’a Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun. Abdurrahim Karakoç ağabey uzun yıllar Anadolu’da İslam’ın yok edilmeye çalışılmasına, İslami değerlerin unutturulmaya gayret edilmesine ve İslami hayattan rahatsız olanlara bir isyan, bir haykırış olarak; İslam’ı tekrar hayata hakim kılmaya çalışanlara ise bir müjde olarak bu şiiri yazmıştır. Bu şiir yüreğinde ve kalbinde Allah inancı taşıyan Resulullah (s.a.v.) sevgisi taşıyan herkese heyecan vermiş, ümit olmuştur.
HİÇ KİMSEYE EYVALLAH ETMEDİ
Üstad Karakoç’u milliyetçi-muhafazakar kesimde unutulmaz kılan ana etken sizce nedir?
Hiç şüphesiz onun yerli ve milli oluşu ve duruşudur. Hiç kimseye eyvallah etmemiştir. İnandığı gibi yaşamış, inandığı gibi konuşmuştur. Milliyetçilik ile İslâm’ı mecz eden önemli fikir adamı ve şairlerimizdendir. Türk İslam ülküsünün gençlerimize aşılanmasında önemli rol oynamıştır. Onun hem milliyetçi hem de İslami camiada sevilmesinin, takdir edilmesinin ve kabullenilmesinin sebebi de budur.
CUNTACILARA ASLA BOYUN EĞMEDİ
Abdurrahim Karakoç’un cuntacılara karşı keskin duruşu ile ilgili kendisinin bir dâvâ arkadaşı olarak neler söylersiniz?
Merhum Karakoç ağabey askeri cuntacılara, darbecilere karşı her zaman net bir duruş sergilemiş ve sözünü de budaktan esirgememiştir. Özellikle 28 Şubat sürecinde milli iradeye karşı, Refah-Yol hükümetine karşı, post modern bir darbe gerçekleştiren dönemin askeri cuntasına yazıları ve şiirleriyle çok net, korkusuz, cesur eleştiriler getirmiş, karşı çıkışlar yapmıştır. Asla cuntacılara boyun eğmemiştir.
ANADOLU’NUN AŞKINI VE HEYECANINI DİLE GETİREN BİR ŞAİR
Cuntacılara ve milli irade karşıtlarına boyun eğmeyen Abdurrahim Karakoç’un Anadolu insanı üzerindeki etkisi ile ilgili yorumunuz nedir?
Abdurrahim Karakoç kendisi bir Anadolu insanı olduğu için Anadolu insanının tüm özelliklerini taşımakla birlikte, yüzündeki net çizgilerde de bunu görüyorduk. Onun başlangıç yazıları ve şiirleri Anadolu insanının çektiği çileyi ve maruz kaldığı haksızlıkları ifade etmekteydi. “Gitmişti makama arz-ı hâl için ‘Bey’ dedi, yutkundu, eğdi başını.” mısrasında olduğu gibi Anadolu insanının tüm güzelliklerini, tüm masumiyetini, aşkını, inancını, hayatını dile getiren bir şairimizdi. Onun içindir ki; sağcısıyla, solcusuyla, Alevisiyle Sünnisiyle, Kürdüyle, Türkmen’iyle, Milliyetçisiyle, İslamcısıyla bütün kesimler onu sevdi, onu sahiplendi, onun şiirlerini besteledi ve söyledi. Çünkü o Anadolu’nun ta kendisiydi.
