• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Mevlid okutup, şerbeti de içtik mi, cennette mi buluşacağız, Özkök?

20 Ekim 2016
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Genelkurmay eski başkanlarından Hilmi Özkök, FETÖ Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na ifade vermiş..

Özkök ifadesinde, askeriyedeki eski yıllarını şöyle anlatmış: “Her terhis olan devrem mevlid okuturdu kışlada, şerbet dağıtırdı.”

Özkök bunları, kendisinin İslam dinine bakış açısını aktarmak için söylüyor..

Ama bir sorsak İslam alimlerine..

“Mevlid” için belki birazcık..

Ama “şerbet” için ise..

“İslam’da farz değil, sünnet değil” diyecekleri kesin...

Ama Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir kişinin gözünde..

İslam, “mevlid-şerbet”e indirgenmiş ise..

Ne diyelim?

Hayret ki, ne hayret!..

Devam ediyor Özkök:

“Bir defa makamımda namaz kılmamışımdır, kimse de görmemiştir.”

Özkök’ün namaz kılması, tabii ki önemsenecek ve övülecek bir konu..

Ama..

“Bir defa makamımda kılmamışımdır” demenin anlamı nedir?

Kusura bakmasın Sayın Özkök..

İsterse, tesettür konusunda Ravza Kavakçı Kan hanıma söylediği gibi, “İyi avcı, vuracağı ördeği ürkütmez” desin..

Ama söylemek zorundayız..

“Makamda hiç namaz kılmadım” demek; “Namazı Allah’ın emrettiği gibi 5 vakit değil, Fetullah Gülen gibi takıyyecilerin icad ettiği üzere, ima ile kılardım..” demektir..

Bunun ikinci bir ihtimali daha var..

Yine Fetullah Gülen’in icadı üzere, “Makamda iken geçen vakit namazlarını, topluca evde kılmak!”

Sayın Özkök’e, “Gülen’ci” isnadında bulunmak için söylemiyorum..

Türkiye’nin tepe noktasındaki isimlerin halini anlatmak için hatırlatıyorum..

2004 yılındaki MGK toplantısında, Fetullah Gülen’in ne kadar tehlikeli olduğunu siyasi iktidara hatırlattıklarını iddia eden Hilmi Özkök, konudan ne kadar bilgisiz olduğunu, kendi sözleri ile bakın nasıl itiraf ediyor..

Harp okulu yıllarını anlatıyor, Özkök:

“İlk defa nurculukla böyle tanıştık. Ellerinde ‘Saadeti Ebediye’ diye bir kitap vardı, bize de bunları okumamızı öneriyorlardı.”

Hani bir fıkra vardır..

“Azrail Aleyhisselam değil, Cebrail Aleyhisselam” diye başlar.. “Keçi değil, koç” diye biter..

Küçücük kıssadaki onlarca yanlışı sıralar..

Hilmi Bey de..

“Nurculuk” diyor..

Yanlış..

Nurculuk Said-i Nursi hareketidir.. Fetullah Gülen, kendisini ona bağlı gibi gösterirse de, aslında nurcu olarak kabul edilmez.. 

Özkök, “ellerinde Saadet-i Ebediye olduğunu söylüyor ama.. Saadet-i Ebediye’nin nurculukla da, Fetullah Gülen ile de ilgisi yoktur.. O farklı bir grubu ifade eder.. Türkiye gazetesi ile özetleyebileceğimiz “ışıkçılar” grubunu işaret eder...

Affedersiniz ama..

Birisi bana gelip, “Bu nurcular, Saadet-i Ebediye kitabını okuyorlar” derse..

Onun daha sonra diyeceklerini, ben de dinlemem..

Eminim, 2004 MGK toplantısında da bu olmuştur..

FETÖ’cülerin CIA ile irtibatlarını gösterecek deliller yerine..

“Bu nurcular, ellerinde Saadet-i Ebediye ile dolaşıyorlar” derseniz..

Türkiye’de yaşayan, az çok grupları tanıyan herhangi bir Müslümanın da, size kulak kabartmasını, artık bekleyemezsiniz..

Sayın Özkök iyiniyetli olabilir..

Ama şunu da belirtmek zorundayım..

Kendi ülkemizde. Kendi vatanımızda.. Sanki düşmanmışız gibi uygulamalara maruz kalırken..

Başörtülüler üniversite kapılarından kovulurken..

Genelkurmay Başkanı koltuğunda oturan bir orgeneral dahi.. Bu yasakçı uygulamanın yanlışlığını vicdanında hissederken..

İşi sulandırıcı mahiyetteki, “Genelkurmay Başkanı iken dedim ki ‘Bana başı böyle tam sıkı kapalı olmayacak saçlarını örtecek birini, yanında tam Cumhuriyetçi bir kız olacak.’ Vermek istediğim mesaj; ‘Biz dine karşı değiliz, biz dinin kötü yollardan kullanılmasına karşıyız’dır” ifadeleri ile karşımıza çıkacağına..

“Başını örtmek isteyen, tabii ki örtecek. Ama başını örtmek isterken, yanındakini zorlayan olursa, onu da engellemek devletin görevi” hatırlatmasını yapıp.

Bu yasağı o tarihlerde hangi namussuzun/namussuzların dayattığını açıklamasıdır.

Genelkurmay Başkanı bile..

Başörtü yasağının yanlış olduğunu.. Ama bu yasağın yumuşak bir usulle kaldırılması gerektiğini söylüyorsa..

Ortada bir de..

Başörtü yasağını dayatanlar olmalıdır. Yasağın kalkmamasını isteyenler olmalıdır.

Kimdir onlar?

Bari şimdi açıklasın, Sayın Özkök..

Şimdi açıklasın da, yıllarca süren o zulmün faillerini, öğrenmiş olalım..

Kime sorsak, “Başörtü yasağını askeriye dayatıyor” diyorlardı..

Siyasiler bile, “omuzları”nı gösterip, generalleri kastederek, yasağın sürmesinin gerekçesini generaller olarak gösteriyorlardı..

Şimdi Hilmi Bey’in ifadesi ile öğreniyoruz ki.. Genelkurmay Başkanı koltuğundaki şahıs da.. Bu yasağın yanlışlığını biliyormuş..

O zaman, buyursunlar açıklasınlar..

Kimdi o ahlaksız yasağın, savunucuları!

(Not: Özkök’ün yumuşak geçiş dönemi için teklif ettiği “sıkı kapalı olmayacak” türden, yani “tepeden azıcık saçı görünecek” başörtünün de, yine bizi Gülen’in takıyyesine götürdüğünü hatırlatmalıyız.. Başörtü farz olduğuna göre.. Hiç kimse, onu kendi kafasından yorumlarla, “şöyle yumuşatalım, böyle sempatik gösterelim” arayışı ile tahrif etmeye kalkmamalı idi.)

Hilmi Özkök’ün tesettür konusundaki özetleyici sözleri, Necip Fazıl Kısakürek’in şiirini bana hatırlattı.

Önce Hilmi Özkök’ün, kendisinin de şikayetçi olduğunu sandığım, tabloyu özetleyen sözlerini aktarayım:

“Babaannem örtülüydü, önlüğü vardı, giyerdi. Annemin saçları gözüküyordu başını kapatırdı, gelinimin göbeği açık.”

İşte biz de yıllardır, bu tahribata dikkat çekiyoruz ya, Sayın Özkök.

“Bizi, kökümüzden uzaklaştırıyorsunuz” derken..

“Modernleşme adı altında, inançlarımız tahrip ediliyor” derken..

Bu tehlikeli gidişi kastediyoruz ya..

Necip Fazıl’ın aynı mealdeki şiiri ile noktayı koyalım: 

“Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, 

Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.”

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23