• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Evliliğin iki düşmanı : ‘Geçimsizlik’ ve ‘inatlık’

Yeniakit Publisher
2018-12-09 13:02:00 -
Evliliğin iki düşmanı : ‘Geçimsizlik’ ve ‘inatlık’

Karşılıklı ilişkilerin azılı düşmanı olan, ailenin birlik ve beraberliğini sarsıp “biz” kavramını zedeleyen 'geçimsizlik' ve 'inatlık' nice evlilikleri de bitirmiştir.

Geçimsiz ve inat insanlar, istekleri olmadığında da eşine veya nişanlısına küser. “Ben haklıyım, o haksız! Bir de özür bile dilemiyor” diyerek eşinin veya nişanlısının gelip özür dilemesini bekler. Hiç nefs muhasebesi yapmayınca da çok basit şeyler yüzünden yuvalar dağılır. Büyük yangınlar küçük kıvılcımlardan çıkar. Zaten araştırmalara göre boşanmaların yüzde 90’ını incir çekirdeğini doldurmayan basit şeyler oluşturmaktadır. İşte bunlardan biridir aile fertlerinin hatayı kabullenmeyip hep hatayı başkalarında aramaları ve inat olmaları. Geçimsizlik ve inat eşlerin “sen-ben” çekişmesini doğurduğundan ailenin birlik ve beraberliğini sarsıp “biz” kavramını zedeler. Bu yüzden meydana gelen dargınlıklar, ailenin manevi atmosferini bozar. Sebepsiz yere huzursuzluğa davetiye çıkarır. Çünkü anlayışsız davranmak ve inat etmek iletişim kapısını kapatmaktır.

Ben seninle konuşmuyorum. Biz bu evliliği yürütemeyeceğiz” anlamına gelen inat ve peşin hüküm yüzünden bütün iletişim köprüleri yıkılır. Eşin teki bir tarafta, diğeri ise öteki tarafta kalır. En fena şey de budur.

Vicdan sahibi bir eş, insanlık hali olarak eşiyle veya nişanlısıyla olan tartışmadan dolayı evlilik bağını zedeleyici tavırlardan kaçınır. Sırf inadından, dolayı kurulan veya kurulacak olan yuvayı hangi insaf, iz’an ve vicdan sahibi yıkabilir?

Tartışma gayet tabiidir, normaldir, insanlığın gereğidir. Kendi düşünce ve kanaatinden başkasına tahammülü olmayanların, “aile müessesesi”ni layıkıyla ciddiye almayanların bu husustaki veballeri altından kalkamayacakları kadar büyüktür. Hele bir de İslamî hassasiyet içinde olanların veya öyle bir görüntü verenlerin “iyi örnek” olmama veballeri, ahiretteki hesaplarını çok daha zorlaştıracaktır. Tabii bütün bunlar, örfî, geleneksel dindarları fazla etkilemez. Çünkü tehlikenin farkında olsalar bu ve benzerî hatalara düşmezler.

Kendisinde hep hesaba çekme, muhatabını suçlama, eksikliklerini kabullenmeme içindeki ailelerin bu davranışları, çocuklarına yansır. Çocuklarını bağışıklık sistemi olmadan yetiştirme, kişilik, kimlik, şahsiyet, sabır, metanet, anlayış idrak, “kulluk şuuru” vs. gibi hasletlerden haberdar etmeyen, bu duygu ve düşüncelerden uzak yetiştirip çocuklarını yarınlara hazırlamayan, onların ihtiyacını “dünyevî” olarak gören aileler öpmeye kıyamadıkları yavruları öbür âlemde Rableri huzurunda kendilerinden “dâvâcı” olacaklardır.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Şayet bir kalpte en küçük meşrû bir ikaza dahi tahammül yoksa oraya muhabbet ışığı zor girer. Eşler birbirinin kapıkulu, birbirinin uşağı, biri patron diğeri işçi midir? Hatasızlık, tahammülsüzlük, karşı taraftan özür bekleme, basit şeylerin üstesinden gelememe, her şeyi aileye haber verme, ailenin de her şeye müdahele ederek gençlerin kendi meselelerini çözme imkanını ortadan kaldırması, evliliği bitiren önemli sebeplerdendir. Bütün bunlar, sevgi ve saygının düşmanı olduğu için ikisi bir arada duramazlar. Kendi haklılığını ispat etmek için elli dereden su getirmeye çalışmak yerine makul çözüm ve anlayışla hareket, problemleri çözmeye yetecektir.

Makul bir insan, eşinden gelen bir sıkıntıdan dolayı “Acaba ben ne yaptım da böyle bir sıkıntı ortaya çıktı?” diye kaderin payı bir kenara, kendi kusuru diğer kenara konursa problemler kendiliğinden çözülür. Seviyeli insanlar, basit şeyler için eşini de, kendini de huzursuz etmez. Seviyeli insanlar, kendi hata ve kötü huyunun yönünü değiştirmeye çalışır. Bilir ki, “Nefsini beğenen bedbahttır. Nefsinin ayıbını gören ve onun ıslahına çalışan bahtiyardır”.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23