Robotik kurallarla yönetilen aile bağları... Yağmurun yağışının ve güneşi izlemenin yasak olduğu bir dünya belkide gelecekte böyle bir dünya isteyenler de var.
Hüseyin Acarlar yeniakit.com.tr
Düşünün ki insanlar için merhamet duygusunun yasak kılındığı bir dünya var. Bu dünya vicdansız, acımasız, o denli soğuk ki, geriye tek şey kalmış oda nefes almak. Robotik kurallarla yönetilen aile bağları... Yağmurun yağışının ve güneşi izlemenin yasak olduğu bir dünya bu.
İçimizde olan acı-tatlı her duygunun ne kadar önemli olduğunu ve hayatı anlamak için ne kadar gerekli olduğunu gösteren bir film “isyan “. Filmin orjinal adı “Equilibrium”.
“İsyan”, 2002 yılında sanat tarihçisi Kurt Wimmer’ın senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı bir bilimkurgu-distopik film. Filmde başrolde Christian Bale ve Sean Bean, yan rollerde ise Taye Diggs, Angus MacFadyen, Sean Pertwee, Emily Watson ve David Hemmings yer almakta.
Senaryo ya gelince
3.dünya savaşı sonrasında dünyada totaliter sistem vardır. Duyguları kontrol altına alarak insanları yöneten bir sistemdir bu. Sistem ,sanal ekranlarla tek kişi tarafından yönetiliyor. Güzel sanatlarla iştigal edenleri ya da totaliter sisteme karşı gelenleri üst general konumunda ‘Rahip(!)’ adı verilen komutanlar tarafından öldürerek cezalandırıyor. Filmin senaryosuna göre gelecekte hissetmek bir suçtur. İnsanoğlu bir daha savaşların olmaması için nefret ve kötülük gibi insansı duygulara son vermek için bir ilaç geliştirmiştir. Bu ilaç aynı zamanda aşk ve sevgi gibi duyguları da köreltmektedir. Robotik yaşam vardır. İlacı kullanmayı reddedenler yakalandığında rahip komutanlarca ateş fırınlarında ölümle cezalandırılıyor.
İşte John Preston bu rahiplerden biridir ve en yeteneklisidir. Üstelik karşı gelenleri yakalayıp öldürmekte en acımasızı. Öyle ki eşini bu ideal uğruna 2. Dünya savaşındaki alman askeri kıyafetlere benzer kostümlü polislere kendi teslim eder.
Ama Rahip John Preston, ilerleyen sahnelerde köpeklerin öldürülüşüyle kendi ortağını öldürme arasında vicdani muhasebeye girişir. Zamanla prozinomu ilacını kullanmayarak totaliter sisteme kendi karşı gelir.
Aksiyon sahneleri biraz abartılı ama başarılı bilimkurgu-aksiyonlardan. Konusunun ağır geldiği seyirciler için ''gun kata'' sahneleri çekici gelecektir. Başrolde rahip John Preston’u canlandıran Christian Bale sıkı performans sergilemiş.
Duygulu bir dünya mı? Duygusuz bir dünya mı? Hissetmenin suç olması ... Senaryo ve verilmek istenen mesaj açısından güzel bir çalışma ... ‘Yasak’ temasının çok iyi işlendiğini de ekleyeyim.
Film "öfke, nefret, acı, isyan, güçsüzlük, bencillik gibi insana zarar veren duygulardan kurtulmak için estetik, sevgi, mutluluk gibi duygulardan feragat etmeli miyiz?" sorusuna cevabını arıyor. Film bu çelişkiyi daha iyi yansıtabilirdi ancak seyircinin kafasında bazı soru işaretleri oluşturmayı başarabiliyor (ki amaç bu zaten). Bu nedenle başarılı bir yapım. Yok eğer ‘matrix’ filmini izleyip 'ula kız havada asılı kalayo, bu çok saçma!’ diyenlerdenseniz biraz kuantum fiziği okuyup, filmi öyle izleyin derim.
Teknik açıdan harika dekorlar tasarlanmış. El teknikleri çok ustaca. Film kahramanı rahip John Preston, kavga ederken ve antrenman yaparken Kata çizer gibi sağlam teknikler yapıyor. Bu filmin ciddiyetini ve çalışılmışlığını gösterir.
İnsan ile insanın doğası arasında yaşanan bir mücadele açısından iyi bir çalışma olmakla birlikte Senaristin yaman bir çelişkisi eleştiriyi hak ediyor. O da şu ki; insanlar duygularını yitirdikleri anda savaş ararlar ve hislerini kaybettiklerinde öldürürler, duygularını koruyup hisleri olduğu zamanlarda değil! Film bunun tersini işlemiş, bütün insanlar birer duygusuz robota çevirilmesine rağmen her ne hikmetse insanlar birbirine zarar vermiyor ve kardeşçe yaşıyorlar!
Bu da senaryonun çelişkisi diyelim. Saçma sapan disko sahnelerinin “ve hey adamım derdin ne senin” saçmalığının olmadığı bir film olarak ayrıca tebriği hak ediyor.