• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

28 Şubat zihniyeti yine hortladı! 'Özgürüz' dediler başörtüsüne kin kustular

Yeniakit Publisher
2019-01-21 01:29:00 - 2019-01-21 01:31:09
28 Şubat zihniyeti yine hortladı! 'Özgürüz' dediler başörtüsüne kin kustular

Deniz Çakır ve Işıl Özgentürk'ün başörtüsü aleyhindeki küstah sözleri sonrası sosyal medyadan tepki çeken paylaşımlar yapılmaya başlandı. Müslümanların açıkça hedef alındığı bu paylaşımlar, toplum barışına büyük zarar veriyor.

Türkiye'nin İslam coğrafyasında güç kazanmaya başladığı her geçen gün, ülke içindeki Müslümanların hedef alındığı yıpratma faaliyetlerinin daha da hız kazanmasına neden oluyor.

Son olarak Türkiye Müslümanlarına yönelik saldırılar, Twitter'da yayılan "başörtüsü çıkarma" paylaşımları ile yeni bir boyut kazandı.

Bir süre önce FETÖ'cü Hakan Şükür'ün eşinin, ABD'ye yerleştikten sonra başörtüsünü çıkardığı bilgisi kamuoyuna yansımıştı.

Skandal paylaşımlar

Deniz Çakır ve Işıl Özgentürk'ün başörtüsü hakkındaki skandal çıkışlarına bir yenisi daha eklendi. Dipsiz bir kuyu olan sosyal medyada, bazı kişiler "10yearsChallenge" etiketi altında başörtüsünü çıkartarak 'özgürüz' mesajlı fotoğraflar paylaşmaya başladı. Paylaşımların tamamına yakınında, İslam ve başörtüsü düşmanlığı yapıldığı açıkça görüldü. 28 Şubat zihniyetinin kalıntılarından seçme örnekler gördüğümüz sosyal medyada, başörtüsü takanların dışlandığını onlara hissettirmek amacıyla saldırgan bir kamuyu oluşturmaya çalışıldı. Başörtüsü takmanın ya da başı açık şekilde dolaşmanın özgür olduğu bir ülkede, yürütülen bu küstah kampanyanın bir yıpratma projesi olduğu açıkça görülürken yaşananlar büyük tepki çekti. Yüz binlerce takipçisi olan sosyal medya hesaplarından yaptıkları yayınlar ve paylaşımlarla, gençlerin tesettür algısını yerle bir eden bu kişilerin yaptığı paylaşımları, Yeni Şafak'ın İslam Hukuku alanında uzman İlahiyatçı yazarı Prof. Dr. Faruk Beşer köşesine taşıdı.


ÖNE ÇIKAN VİDEO

Faruk Beşer, "Başörtüsünü Yahudiler Sümer fahişelerinden almış, onlardan da Müslümanlar. Bu nasıl bir mantık? Keşke, sizi okuyan Yahudiler de olsa da gereken cevabı onlar verseler" diye yazdı.

İşte o köşe yazısı;

Sümer fahişeleri ve modern fahişeler

Bizim solcularımız, hatta çoğunlukla aydınımız bu milletin inancından, kültüründen ve medeniyetinden o kadar uzaktır ki, dinle ilgili konuştuklarında sapla samanı karıştırırlar ve çoğu zaman da bunu kasıtlı ve ideolojik davrandıkları için yaparlar. Cemil Meriç “Bizim aydınımız din düşmanı değil, İslam düşmanıdır” der. Onun şu tespiti daha vurucudur: “Dünyanın bütün tımarhaneleri bizim aydınlarımız yanında birer aklıselim abidesidir”. Gerçi o aydından söz ediyor, ben ise bir yazardan bir alıntı yapacağım. Polemik, tarzım ve becerdiğim bir şey değil ama hayretimi celp ettiği için bunu yapmak zorunda kaldım.

Işıl Özgentürk Cumhuriyet’te buyuruyorlar ki:

“Öğrencilerimden biliyorum, başlarını kapatan gencecik kızlara soruyorum: “Neden?”. Kiminin babası istemiş, kimi kendiliğinden başını kapatmış. Ama türbanın nereden geldiğini bilmiyorlar. Kur’an’da yazıp yazmadığını bilmiyorlar. Onlara türbanın Sümerlere dayandığını, bu uygarlıkta zengin ailelerin ilk kızlarını fahişelik görevi yapmaları için belli bir süre tapınaklara yollamak zorunda olduğunu anlatıyor, halk karıştırmasın diye de bu kızların başını örtmesinin zorunlu kılındığını söylüyorum. İlk baş örtünme onlarda, ardından Yahudiler de bu geleneği değiştirerek almışlar ve kiliselerde yaşayan rahibelerin bu biçimde örtünmeleri herkes tarafından kabul edilmiş. Bu bilgiyi verdiğim için bana teşekkür edenler bile var”.

"Bu paragrafta o kadar tutarsızlıklar var ki, hangi birini konuşalım?"

Zenginler kızlarını neden fahişe yapsın? Dünyanın hangi dininde tapınakla fahişelik arasında ilişki vardır? Yahudilerin kiliseleri ve kiliselerinde yaşayan rahibeleri mi var? Bunları geçelim.

‘Öğrencilerim’ deyince hanımefendinin bir üniversitede öğretim üyesi olduğunu sandım, öğretim üyesi nasıl böyle saçma şeyler söyler, uzmanlık alanı nedir diye merak edip baktım. Kadıköy Belediyesi Aile Danışma Merkezi’ne bağlı film atölyesinde çalışıyormuş. Öğrencileri de oraya gelen kursiyer genç kızlar. Sonra aklıma geldi, yıllar önce Sümerolog diye tanıtılan bir teyze bu bilimsel olaydan söz etmişti. Yazarımız değil ama o muhtemelen bir akademisyendir, daha tutarlı şeyler söylemiştir, bu da söylediklerini ona dayandırmaktadır diye Google amcaya sordum. Muazzez İlmiye Çığ. Meğer o da bir müze memuruymuş. Elbette kurs öğretmeni, ya da müze memuru olmak tutarlı olmaya mani değil. Ama ortada bilimsel bir izah yok. Muazzez Hanımefendi depoda Sümerlere ait tablet parçaları bulmuş, onlar üzerinde çalışma yapmış ve bu yazarımızın söylediği bu yüksek hakikatlere ulaşmış. Tablet denilen şeyler de paramparça imiş; bir kısmı Amerika’da, bir kısmı Avrupa’da ve bir kısmı da İstanbul Arkeoloji Müzesi arşivinde bulunuyormuş. Sonra bu derin çalışma ile Sümerolog olmuş ve ilmi hayatı boyunca işte bu müthiş gerçeği keşfetmiş. Bizim yazarımız da ‘türbanın nereden geldiğini bilmeyen’ kızlara bu müthiş bilimsel gerçeği muhtemelen ondan alarak anlatıyormuş.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23