En büyük ekonomilerin liderleri, bakanları, merkez bankası başkanları, küresel ekonomiyi yönlendiren üst düzey bürokratların bu yıl Türkiye’ye geleceğini belirten TOBB Başkanı ve B20 Türkiye Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Bir yıl sürede Türkiye’yi ve Türk ekonomisini iyi anlatabilirsek Türkiye’yi bir cazibe merkezi haline çevirebiliriz” dedi. Rifat Hisarcıklıoğlu, konuyla ilgili değerlendirmelerini Yeni Akit gazetesi için yazdı
Öncelikle küresel ekonomiye ilişkin birkaç tespit yapmak istiyorum. Küresel ekonomi son yıllarda ilginç bir dönemden geçiyor. Doğru bildiklerimizin yanlış, yanlış bildiklerimizin doğru olduğunu görüyoruz. Beklentilerin ne kadar hızlı değişebildiğini izliyoruz. En büyüklerin nasıl sıkıntıya düşebildiğine, yenilikçi girişimcilerin nasıl parlayan yıldız olabildiğine şahit oluyoruz.
Küresel olarak sağlam bir büyümeyi sağlayamıyoruz. Bir tarafı düzelttiğimizde diğer tarafta bir aksama gözlüyoruz. 10 bin kilometre batımızdaki bir ülkede biri hapşırsa, 10 bin kilometre doğumuzdaki bir ülke hasta oluyor.
Para bolluğunun biteceği, parasal sıkılaşmanın başlayacağı günleri konuşuyoruz. Ama hiç birimiz bunun nasıl bir etkisi olacağını kestiremiyoruz. Eskiden verimliliği artırmak için ekonomik aktiviteyi dar bir alana toplamaya çalışırdık, bugün giderek büyüyen şehirlerimize nasıl sığacağımızı kara kara düşünüyoruz.
Hızla büyüyen orta sınıfın artan tüketim talebi bir yandan hepimizin iştahını kabartıyor, bir yandan da yerkürenin bu talebi nasıl karşılayacağı sorunu hepimizi korkutuyor. Eskiden projelerimize finansman bulmak için uğraşırdık, şimdi para da var, proje de. Ama ikisi de birbirine uzaktan bakıyor. Aradaki köprüyü nasıl kuracağımızı, yatırımlara nasıl para akıtacağımızı tartışıyoruz.
HİÇ KİMSENİN TEK BAŞINA AYAKTA KALMA ŞANSI YOK
Eskiden ticaret büyümenin motoruydu. Her yıl küresel büyümenin 2-3 katının üstünde ticaret artışı oluyordu. Son yıllarda yavaş büyüme hızlarının da altında ticaret artışı görüyoruz. İkinci dünya savaşından bu yana ticarette serbestleşmeyi konuşuyorduk, şimdi küresel ekonominin geleceği için çok tehlikeli olan tarife dışı engelleri konuşuyoruz. Ticaretin yavaşladığı dönemde herkes iç pazarını koruma derdine düşmüş durumda. Mega bölgesel anlaşmalar bir yanda ilerliyor, çok taraflı müzakereler öbür tarafta can çekişiyor. İşte böyle bir dönemden geçiyoruz.
Charles Dickens’ın 150 yıl önce söylediği gibi; “Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu…”
Böyle bir dönemde hiçbirimizin tek başına ayakta kalma şansı yok. Çıkışı birlikte bulmak zorundayız. Küresel ekonomiyi kapsayıcı ve sağlam bir büyüme patikasına ancak birlikte çekebiliriz. Çünkü küresel sorunlara küresel cevaplar bulmamız lazım.
TÜRKİYE BU YIL DEVLER LİGİNİN BAŞKANI OLDU
İşte bu yüzden G20 çok önemli. Burada da kendinizi iyi anlatmanız, algıyı yönetmeniz gerekir. 2015 yılı bu nedenle bir fırsat yılıdır. Çünkü 2015’te Türkiye G20 dönem başkanıdır. G20 Dönem Başkanlığı, 2015 yılı boyunca küresel ekonomiye Türkiye’den yön verileceği anlamına gelmektedir. G20 üyeleri küresel hasılanın yüzde 85’ine sahip, dünya genelinde toplam ticaretin yüzde 75’ini gerçekleştiriyor ve dünya nüfusunun üçte ikisini oluşturuyor. Yani G20 özünde tam bir devler ligi. Tüm dünyanın gözü onun üzerinde, onun alacağı kararlara, yapacağı açıklamalara odaklanmış durumda. İşte biz de 2015’de, devler liginin başkanı oluyoruz.
En büyük ekonomilerin liderleri, bakanları, merkez bankası başkanları, küresel ekonomiyi yönlendiren üst düzey bürokratlar defalarca Türkiye’ye gelecek. Hem Türkiye’nin hazırladığı gündem üzerinden küresel ekonomiyi tartışacaklar, hem de Türkiye hakkında bilgi edinecekler. Bir yıl sürecek bu etkinlikler süresince Türkiye’yi ve Türk ekonomisini iyi anlatabilirsek Türkiye’yi bir cazibe merkezi haline çevirebiliriz.
Bu kapsamda Türkiye’ye gelecekler hükümetlerle de bitmiyor. Küresel iş dünyasının liderleri de B20 kapsamında Türkiye’de olacaklar. Dünyanın en büyük şirketlerinin CEO’larını Türkiye’ye getirecek olmak çok büyük bir fırsat. Bu CEO’ların yönettikleri şirketlerin ciroları birçok ülkenin milli hasılasından daha büyük. Yılda milyarlarca dolar yatırım yapıyorlar. Birçoğu Türkiye, ekonomimiz ve Türk iş dünyası hakkında pek bir şey bilmiyor. İşte, fırsat burada. B20 kapsamında bu iş adamlarına Türk ekonomisini göstermeyi hedefliyoruz. Dünyanın en büyük şirketlerini yöneten CEO’ları Türkiye’ye getireceğiz.
Beraberinde getireceği tanıtım fırsatlarının yanı sıra, B20’nin asıl gücü iş dünyasının sorunlarına küresel ölçekte çözüm olabilecek yegâne platform olması. B20 kapsamında çalışan görev güçleri her yıl ticaretten altyapı ve yatırımlara, istihdamdan büyümenin finansmanına kadar farklı temalar altında çalışıyor. Bu temalar iş dünyasının ciddi sorunlar yaşadığı ve küresel refahı etkileyen konular arasından G20 gündemine paralel biçimde belirleniyor. Dünyanın farklı yerlerinden gelen işadamları bilfiil sürecin içinde yer alarak sorunlarını dile getiriyor, sadece bununla da kalmayarak proaktif bir yaklaşımla çözümler üretiyor ve bunları G20 liderlerine sunuyor.
BÖYLE BİR FIRSAT EN AZ 20 YIL SONRA GELECEK
Bugüne kadar 400’ün üzerinde çözüm önerisi G20 liderlerine iletildi ve küresel refahın artırılması adına önemli adımlar atıldı. Yıl boyunca başkanlığını yürüteceğim B20 Türkiye’nin hedefi sadece G20 ülkelerinin iş dünyalarını değil G20 üyesi olmayan ve en az gelişmiş ülkelerdeki işadamlarının iş yapabilme alanlarını genişletecek, böylelikle küresel zenginliği artıracak işlere imza atmaktır.
Ayrıca, KOBİ’lerin sesinin de G20’de duyulmasını sağlamak üzere bir dizi çalışma yapacağız. Biz 2015 planlarımızı bu doğrultuda yapıyoruz. G20 ve dolayısıyla B20 önemli bir fırsattır. Böyle bir fırsat en erken 20 yıl sonra kapımıza gelecek...
Tarih kadar yaşlı ama genç bir insan kadar dinamik bir ülkedir Türkiye. Tarihin en köklü devlet geleneğine sahip milletlerinden biriyiz. Tarihi boyunca kendini yönetmiş, tarih sayfalarının çoğunda yer almış, doğunun kültürünü Akdeniz kültürü ile Roma’nın devlet yönetimi mirası ile birleştirmiş, tam “hastalandı, öldü” denilirken dirilip ayağa kalkmış, yetinmeyip yeniden hatırı sayılır bir güç haline gelmiş bir millet olabilmek, azımsanır başarı değildir. Türkiye Cumhuriyeti küllerden doğmuştur. Cumhuriyetin doğuşu aynı zamanda ekonomik bir doğuştur. Geçtiğimiz yüzyılın başında, doğusu hastalık ve isyanlarla, batısı işgaller ve savaşla harap olmuş bir ülkeydik.
Bugün dünyanın ilk 20 ekonomisinden biriyiz. Dünyanın en gelişmiş piyasalarıyla rekabet edecek kalitede sanayi ürünleri üretiyoruz. Müteahhitlerimiz yüzden fazla ülkede iş yapıyoruz. Turizmde cazibe merkezlerinden biri haline geliyoruz. Karayolu taşımacılığında Avrupa’da ilk sıralara yükseliyoruz. Enerji arz güvenliğinde stratejik bir önem kazanıyoruz.
2023 YILINDA TÜRKİYE'Yİ NASIL GÖRMEK İSTERSİNİZ?
2023 yılında bir sabah gözlerinizi açtığınızda nasıl bir Türkiye’de uyanmak isterdiniz diye sorulduğunda, dünyada en çok yaşanmak istenen ilk 10 ülke içinde ismi geçen bir Türkiye görmek istiyorum. Türkiye’nin bu müthiş girişimci ruhuyla daha ileri hedeflere ulaşacağına da inanıyorum. Türkiye kendi markalarıyla ve küresel milli firmalarıyla dünya ölçeğinde etkinlik kazanacak, varlığını ve gücünü kanıtlayacaktır. Ve bunu da hep birlikte, elbirliğiyle başaracağız.
Benim Türkiye için şöyle hayallerim var; dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına giren, araştırma ve geliştirmeye dayanan yenilikçi ve rekabetçi bir ekonomik model kurmuş olan, dünyanın 500 en büyük büyük şirketi içinde 20 küresel milli şirketleriyle yer alan, en az üç sektörde dünya lideri olan, dünyada tanınan 10 marka üreten, icat çıkaran, bilim üreten ve ihracatının dörtte biri ileri teknoloji ürünlerinden oluşan bir Türkiye.
Ekonomisiyle, birinci sınıf demokrasisiyle, tarihsel birikimiyle, kültürel zenginliğiyle, bütün dünyanın örnek aldığı bir Türkiye. Diğer milletlere de önderlik eden bir Türkiye. Dünyadaki yeri tarihteki yerine yaraşan bir Türkiye görmek istiyorum.
BU HEDEFLER İÇİN 3.2 MİLYON KİLOMETRE YOL KATETTİK
TOBB olarak böyle bir Türkiye hedefine ulaşmak, gelecek nesillere böyle bir ülke bırakabilmek arzusuyla çalışıyoruz. 2003’den bu yana, gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, gerekse Başbakan ve bakanlarımızla birlikte, iş adamlarımızı yanımıza alarak, 3,2 milyon kilometre yol gitmişiz. Yani, dünyanın etrafını her sene 8 defa dönmüşüz.
İşte bu sayede, müteşebbislerimizin dünyaya açılmalarını, yurtdışında yeni işbirlikleri kurmalarını sağladık. Böylece pek çok ülkedeki ticaret ve yatırım imkânlarını memleketimize kazandırdık. Türkiye’nin ihracatı 3 katına, milli şirketlerimizin yurtdışı yatırımları 10 katına çıktıysa, etrafımızdaki her ülkede Türk şirketleri, yatırımları, makine parkları bulunuyorsa, bunun önemli bir etkisi olmuştur.
Türk özel sektörünün neleri başarabileceğini tüm dünyaya gösterdik. Birçok sektörde küresel başarı hikâyeleri yazdık. İtalya ile Çin’in arasındaki en büyük sanayi devi olduk. 200’ün üzerinde ülkeye, 20 bin çeşitten fazla mal satar hale geldik. Turizmde dünyanın 6., tarımsal üretimde dünyanın 7. büyük ülkesi olduk.
Hem uluslararası müteahhitlikte ve hem de karayolu taşımacılığında, dünyanın 2. büyük gücü haline geldik. Birçok sanayi ürününde, beyaz eşya, seramik, çimento, demir-çelik, cam gibi, Avrupa’nın en büyük üreticileri arasına girdik. B20 küresel zenginliği artıracak.
Bugüne kadar 400’ün üzerinde çözüm önerisi G20 liderlerine iletildi ve küresel refahın artırılması adına önemli adımlar atıldı. Yıl boyunca başkanlığını yürüteceğim B20 Türkiye’nin hedefi sadece G20 ülkelerinin iş dünyalarını değil G20 üyesi olmayan ve en az gelişmiş ülkelerdeki işadamlarının iş yapabilme alanlarını genişletecek, böylelikle küresel zenginliği artıracak işlere imza atmaktır. Ayrıca, KOBİ’lerin sesinin de G20’de duyulmasını sağlamak üzere bir dizi çalışma yapacağız. Biz 2015 planlarımızı bu doğrultuda yapıyoruz. G20 ve dolayısıyla B20 önemli bir fırsattır. Böyle bir fırsat en erken 20 yıl sonra kapımıza gelecek. B20 kapsamında çalışan görev güçleri her yıl ticaretten altyapı ve yatırımlara, istihdamdan büyümenin finansmanına kadar farklı temalar altında çalışıyor.
ARTIK REFORM ATEŞİNİ CANLANDIRMALIYIZ
Ekonomiye yeniden hız kazandırmak için, reform ateşini yeniden canlandırmalıyız. AB tam üyelik çalışmalarına daha fazla odaklanmalıyız. Hükümetimizin de bu konuların önemini gördüğünü memnuniyetle ifade etmek isterim. Son açıklanan ekonomide dönüşüm programları, doğru yönde atılmış adımlardır. Hazırlanmasında, TOBB’un da önemli katkıları olan, bu programları destekliyor ve devamının gelmesini bekliyoruz.
Biz Türk özel sektörü olarak, dün olduğu gibi bugün de yarın da, ülkemizi daha güçlü, milletimizi daha zengin yapmak için koşmaya devam edeceğiz. Ülkemiz, milletimiz, camiamız için çalışmayı sürdüreceğiz. Ve inşallah elbirliğiyle ülkemizi, dünyanın en büyük ekonomileri arasına sokacağız.
HEDEFLERİ BÜYÜK TUTMALI
21’inci yüzyıl dünyaya kapılarını kapatıp slogan üretenlerin değil, araştırmalarını, bilgi, iletişim ve teknoloji ile bütünleştiren, stratejik hedeflerini halkına benimsetebilmiş ve bunları ciddiyetle uygulamaya geçmiş ülkelerin yüzyılı olacaktır.
Küresel ortamın dışında kalan ülkelerse, rekabet güçlerini, refahı ve özgüvenlerini kaybetme riskiyle karşılaşacaklardır.
Tarih, ortak bir ülküye heyecanla sarılan milletlerin, hedeflerine daha kolay ulaştıklarının çok sayıda örneğine tanıktır. Tüm yenilikler ve büyük başarılar önce bir hayal, rüya, ülkü olarak ortaya atılmıştır.
Hedefleri büyük tutup, hayal gücümüzün ve yapacaklarımızın sınırlarını zorlamaktan çekinmemeliyiz. “İnsan, bu âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar” dediği gibi Yahya Kemal’in…
TÜRK ÖRF VE ADETİNİN ÖZETİ BU KİTAPLARDA
TOBB’un sosyal sorumluluklarının Türkiye sınırlarını aştığını belirten Hisarcıklıoğlu, bu zamana kadar bu alanda 500 milyon lirayı bulan bir harcamayı gündeme getirdiklerini söyledi. Hisarcıklıoğlu, yurtiçi ve dışında doğal afetler, iş kazaları, hastalık ve mültecilere yapılan yardımların yanında Türk kültürüne yönelik yürüttükleri projelerle her zaman halkın yanında olmaya çalıştıklarını belirtti..
Bu vesile ile Yeni Akit okurları ile TOBB’un sosyal sorumluluk projelerinden bazılarını da paylaşmak istiyorum. TOBB olarak, sosyal sorumluluklarımıza da büyük önem veriyoruz.
12 yılda, sel, deprem ve diğer doğal afetler nedeniyle yaptığımız yardımlar ile eğitim-gıda-kültür konularındaki yardım ve yatırımlarımız 500 milyon liraya ulaştı. .
Halen de, 81 İl’de 81 Anadolu, Fen, İmam-Hatip ve Meslek Lisesi yaptırıyoruz. Soma’daki büyük facia sonrasında şehit verdiğimiz kardeşlerimizin aileleri için, Oda ve Borsalarımız kanalıyla iş dünyamızı seferber etmiştik. Topladığımız 17 milyon lirayı da hükümetimize takdim ettik. Şimdi, Ermenek’te vuku bulan maden faciası için de benzer bir yardım planladık. Hayatını kaybeden 18 madencimizin ailelerine birer ev alıyoruz. Sadece yurtiçinde değil, yurtdışında da mağdurun ve mazlumun yanındayız. .
YURTDIŞINA KADAR UZANDIK
Yardım elimiz Afganistan’a, Pakistan’a, Bosna’ya, Filistin’e, Somali’ye, Irak’a ulaştı. Ayrıca, Filistin’de OSB, Cidde ve Taşkent’te Milli eğitim Bakanlığımıza bağlı 2 okul, Kıbrıs’ta Hala Sultan İlahiyat Koleji, Kırgızistan Manas Üniversitesi ile Portekiz’de birer Cami, Kamerun Yeunde’de okul, Strazburg’da İlahiyat Fakültesi ile İmam Hatip Lisesi yurt binası, Trablus’ta Turgut Reis türbesi restorasyonu yaptık ve yapıyoruz.
Bunların yanında, kadim kültürel değerlerimizi de muhafaza etmeye ve gelecek nesillerimize aktarmaya çalışıyoruz. Her sene, önemli bir eseri, daha önce benzeri olmamış içerikte ve kalitede hazırlıyor ve basıyoruz. Hem yurtiçinde, hem de yurtdışında dağıtıyoruz.
EN KADİM ESERLERİ BASIYORUZ
Bugüne kadar milli şairimiz Mehmet Akif, Türk ve İslam mutasavvıfı Yunus Emre ve büyük üstat Necip Fazıl’ın eserlerini hazırlamıştık. Bu yıl Türk edebiyatının en muazzam örneklerinden birinin basımını gerçekleştiriyoruz.
Türklerin bilinen en eski kadim destanlarından, Oğuz Türklerinin büyük destanı; Dede Korkut hikâyeleri. Dede Korkut Kitabı’ndaki hikâyeler, Türklerin Müslüman olması sonrasında, tarih boyunca dilden dile, anlatıcıdan anlatıcıya aktarılan, bir sözlü gelenek ürünüdür.
Bunlar ancak 15. ve 16. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Dede Korkut kitabı Türklerin doğaya, insana, anaya, babaya, yoldaşa, dosta, düşmana ve Allah’a bakışının özetidir.
EMEKLERİMİZ BOŞA GİTMEDİ
Bu kitabı okuyan Türk örf ve adetinin; Türk tarihinin özünü öğrenmiş olur. Kitabın orijinali, Oğuz Türkçesi anlatımı ile Osmanlıca kaleme alınmıştır. Ne yazık ki ecdadın bu emanetine zamanında yeterince sahip çıkamamışız. Dede Korkut Kitabı’nın; biri Almanya Dresden’de, öbürü Vatikan’da olmak üzere iki orijinal yazması bulunuyor. Vatikan ve Dresden kütüphanelerindeki Dede Korkut’un orijinal tasvirlerine ulaşabilmek için büyük uğraşlar verdik. Ama ortaya çıkan eseri görünce, tüm bu emeklerimizin boşa gitmediğini de anladık. Vatikan nüshası tıpkıbasımı Türkiye’de ilk kez basılıyor.
Hem Vatikan nüshası, hem de Dresden nüshası tıpkıbasımları ise, bir arada, dünyada ilk kez bu kitapta bulunuyor. 1.492 sayfadan oluşan bu kitap, 13 aylık bir çalışmanın ürünüdür. Bu esere özel olarak tasarlanan minyatürler, 18 ayrı sanatçımızın aylar süren çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır. Tarihimizde; 18 ayrı sanatçının 20 ayrı minyatür yaptığı ilk orijinal eser de bu kitaptır. İsimlerine kitapta yer verdiğimiz bu değerli sanatçılarımıza, kıymetli emekleri için ayrıca teşekkür ediyorum...