Kötülüğün halleri
Sadece maddenin halleri yoktur. Kötülüğün de halleri vardır. Düşmanlık, hainlik, gâfillik ve neticeye göre pozisyon almak vs.
Düşman dışardan saldırır, hain içerden yıpratır.
Düşman ilerlemenizi, iyi işler yapmanızı istemez.
Hain sürekli bahane bularak ya da üreterek, iyiliklerin üstünü örter.
Düşman ayağa bakar; ayakların dolaşmasını bekler.
Hain halden anlamaz; asla memnun olmaz.
Düşman merhametsiz ve yıkıcıdır.
Hain hırslı ve ihtiraslıdır.
Şu da var: Hırslı olup da düşmeyen yoktur.
Düşman belli, hain gizlidir.
Hain, dostça görünür, düşmanca davranır.
Her ne kadar iş tutuşları farklı olsa da düşmanın ve hainin hedefleri birdir. Hedefe yönelik birliklerini, iş birliğine de dönüştürür; birlikte iş tutarlar.
Sadî-i Şîrâzî şöyle söyler: “Düşmanlarınızla oturup kalkan, sizin dostunuz olamaz.”
Türk halkının yüzde doksanı Amerika ve İsrail’i sevmez. Büyük bölümü, bu ülkeleri ‘düşman’ kabul eder.
Amerika, hainlere ev sahipliği yapan ülkelerin en başında yer alıyor. Bir diğer hain destekçisi de Siyonist İsrail’dir.
Bir örnek daha...
Anadolu’da ‘düşman’ kelimesinin karşılığı, hâlâ “Yunan”dır. Hainlerin kontenjanı yüksek adreslerden birisi de Yunanistan’dır.
Uzatmayalım, uyaralım: Düşmanlığın sonu, hainliğin kurtuluşu yoktur.
Düşmanlık, namlusu kendisine doğrultulmuş bir silahı tutmaktır. Hainlik ise aynı namlu önünde duran ikinci kişi olmaktır.
Gâfillik bahsine gelince...
Büyük Türkçe Sözlük, gâfil kelimesinin karşılığını şu şekilde veriyor: Olanın bitenin farkına varmayan, ihtiyatsız, gevşek.
Gâfiller, düşmanlar ve hainler için, oldukça kullanışlıdırlar. Bilmeden, istemeden onlara yardımcı olurlar. Düşmanın yolunu açar, hainin adımlarını kolaylaştırırlar.
Peki, bu nasıl mümkün olur?
Gafiller, yalanlara inanır, gerçeklere direnirler. Karalama kampanyalarına kanar, hakikati kanatırlar.
Vatanın ve milletin karşı karşıya olduğu tehdit ve tehlikelere aldırış etmez; amalı, fakatlı, lâkinli, ancaklı cümleler kurarlar.
Birkaç kişiyi ya da bir topluluğu, milletin önüne geçirirler.
Kabul ediyorum: Kişisel hukuk, mutlaka muhafaza edilmelidir. Yeter ki milletin ve memleketin önüne geçmesin; aleyhinde kullanılmasın.
Gâfletin yolaçabileceği hasarın boyutlarını görmek isteyenler, Birinci Balkan Harbi’nin neticelerini okuyup, öğrenebilirler. Selanik ve Üsküp gibi birçok İslam beldesinin, elimizden nasıl da kayıp gittiğini…
Neticeye göre pozisyon alanlar ise önce ‘kayıtsız’ ve ‘tarafsız’, sonra kazanan tarafta yer tutarlar. Yükselmek adına, alçalmayı göze alırlar. Başkalarının emeğini kendi hanelerine yazdırırlar. Böylelikle, her devrin karakteri olurlar.
Unutmayalım: Muteber olan, her devrin karakteri değil, sağlam karakterli olmaktır. Şahsiyetsiz meziyet, afettir.
¥
Konuyu ben açtım. Şu şekilde toparlamak istiyorum: Kosova, FETÖ mensuplarının kaçış noktaları arasında ilk sıralarda yer alıyor. Vize muafiyeti ve Interpol gibi uluslararası güvenlik kuruluşlarına üyeliğinin bulunmaması, onlar için, bu ülkeyi cazip hale getiriyor.
FETÖ mensupları, cüzi bedellerle, Kosova’da ev ve şirket sahibi oluyorlar. Bugünlerde, FETÖ askerlik şubesi gibi çalışan; kreş, ilköğretim ve lise okullarının yanına, bir de üniversite ekliyorlar.
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu ve Anadolu Ajansı, konuyu detaylı bir şekilde kaleme aldılar. Ellerine sağlık.
FETÖ Kosova yapılanması hakkında birçok yazı kaleme almış biri olarak, biz de iki hususa işaret edelim.
Bir: FETÖ, 800 bin Avro karşılığında, Riinvest Üniversitesi’ni almış.
İki: Barbaros Muratoğlu ve Serkan Aydın’a, Priştina’da daire ‘satan’ kim(ler)dir? Bu ‘satış’lara, kim(ler) aracılık yapmıştır?
“Ne alakası var?” diyorsanız, bir zahmet, yazıyı tekrar okuyalım diyorum.