• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Irak bize ırak değildir

27 Eylül 2017
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Her fırsatta, “Anadolu’nun savunması Gaziantep, Şanlıurfa ya da Diyarbakır’dan değil, Irak’tan, Suriye’den başlar” diyoruz. Bir şey daha diyoruz: “Irak, Suriye ve İran’dan sonra sırada Türkiye var.” Bunları boş yere söylemiyoruz. 

Irak, Suriye ve Türkiye’yi gösteren haritalara dikkatlice bakıldığında, Musul, Kerkük ve Telafer’in bir ‘tampon bölge’ oluşturduğu görülür. Musul, Kerkük ve Telafer; Irak, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Kürt nüfus arasında bir ‘engel’ gibi durmaktadır. Buradaki Türkmenler başka yerlere yönlendirdiğinde, nüfus ve nüfuz alanı olarak; bu üç ülkede yaşayan Kürtler, harita üzerinde birleşme fırsatına kavuşacaklar.

Gelinen noktaya baktığımızda; yüz yıl önce Türk ordusunu Suriye ve Irak’tan çıkarmaya çalışanlar, bugün, Türk ordusunu bölgeden uzak tutmaya çalışıyorlar. Kuzey Irak’ta sahnelenen ‘referandum’ tiyatrosu, bu niyete yönelik adımlardan sadece bir tanesidir.

Kuzey Irak’ta olayların nasıl şekillendiğini, nereye vardığını ve varacağını gördük, görmeye de devam ediyoruz. Güneyimizde uydu bir ‘Kürt devleti’ kuruldu, kurulacak. Ve bu oluşum, en çok Türkiye’ye zarar verecek. 

Bugünkü Irak’ta yaşananları ve bizi bekleyen tehlikeyi anlamak, sağlıklı değerlendirmelerde bulunmak için, mutlaka Birinci Dünya Savaşı yıllarına dönmemiz gerekiyor.

İngilizler, Birinci Dünya Savaşı’nda Musul, Bağdat ve Basra eyaletlerini işgal etmeye başlayınca, buralarda tutunmanın zorluğunu anlayıp Şiiler ile Sünnilerin arasına nifak sokmaya karar verirler. Böylece, bu iki unsur birbiri ile uğraşırken; onlar, işgallerini sağlamlaştırdılar.

Delil isteyenlere, 6 Kasım 1920 tarihinde, Tiflis’teki İngiliz Temsilcisi Albay Stokos’tan İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a gönderilen çok gizli mesajın sonundaki şu satırları gösterebiliriz: “Sünniler ile Şiiler arasındaki zıtlık büyüktür, biz bu zıtlığı daha da geliştirebiliriz.” (Ö. Andaç Uğurlu, Türkiye’nin Parçalanması ve İngiliz Politikası, Örgün Yayınevi)

Osmanlı’nın yerine Irak’ı, İngilizlerin yerine İngiliz-Siyonist medeniyetinin ürünü olan Amerikalıları koyun ve günümüze gelin. 1915’lerdeki taktikte, aktörlerin dışında, değişen hiçbir şey yok. Öldürülen din adamları, bombalanan camiler bu tuzağın bir parçası. Bir gün Şiilerin gittiği bir cami bombalanıyor, bir başka gün Sünni bir din adamı suikasta kurban gidiyor. Aynı senaryo, bıkmadan usanmadan, defalarca tekrarlanıyor.

Müslümanlar, birleşmek yerine, birbirlerine dikkat kesilince; üzerinde çalışılan ve uygulamaya konulan bir plan büyük ölçüde başarılı oldu. Bugün, artık bir değil, dört Irak’tan söz ediliyor: Sünniler, Şiiler, Kürtler ve Türkmenler… 

Bu ülke, durup dururken bu noktaya gelmedi. Şuradan geldi: “İsrail Dışişleri eski görevlisi Oded Yinon’un hazırladığı, İbrani yayın organı Kivunim’de yayınlanan “1980’lerde İsrail için strateji” başlıklı raporda, Irak hakkında İsrail’in nihai hedefi şu şekilde ortaya konmuştur: Irak, etnik ve mezhebi temeller üzerinde bölünecektir: Kuzeyde bir Kürt devleti, ortada bir Sünni ve güneyde ise Şii devleti…” (Modern Zamanlarda Osmanlı’yı Aramak, İsmail Çolak, Lamure Yayınları)

İşte bu oyunu deşifre edip bozacak tek şey, bölgedeki Müslümanların birlik olması ve ortak hareket etmesidir. Bu sebeple Amerika, Türkiye’nin İslam ülkeleriyle yakınlaşmasını her daim engellemiştir. Bunun son örneği Suriye ve Irak’tır. 

Nurettin Topçu şöyle söyler: “Kendimiz dışında nereye koştuysak, gurbette kaldık.” Artık gidecek semt, çekilecek dert kalmadı. Başka çare yok: Ya bir olacağız ya da birlikte yok olacağız.

Bir şey daha: Amerika, Irak’a, Kürtlere güvenerek saldırdı. Kürtler, Amerika’ya güvenerek referanduma gittiler. Bugün Musul Vilayeti, yani Irak’ın üçte biri, Türkiye sınırlarına dâhil olsaydı; ne Amerika Irak’ı işgal edebilir, ne de Kürtler referanduma cesaret edebilirdi. 

Hiçbir zaman hiçbir şey için geç değildir. Olması takdir edilenin, vakti henüz gelmiştir. Şunu söylemek istiyorum: Musul ve Kerkük, Misak-ı Milli sınırları içerisindedir. Amerika ve İsrail Kuzey Irak’taki dağları aşmadan, biz Bağdat ve Basra’nın düzlüklerine ulaşmalıyız. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23