FETÖ ile mücadele
Atalar sözüdür: “Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur.” Hamd olsun, kırılan biz (Türkiye) olmadık. Küresel emperyalizmin maşası, FETÖ oldu. Yine de şunu söyleyelim: 17/25 Aralık sürecinden bugüne, vatan siperinde ve millet safındayız. Elhamdülillah.
Şu anda söylediklerimiz ve inşallah bu andan sonra söyleyeceklerimiz; bugüne kadar söylediklerimizin bir özetidir, toplamıdır.
Herkes FETÖ’nün ne olduğunu anlatıyor. Biz tersini yapalım: “FETÖ ne değildir?” sorusunun cevabıyla başlayalım.
FETÖ, bir sivil toplum örgütü veya ‘cemaat’ olarak ortaya çıkan ve zamanla, zehirlenerek suç ve terör örgütüne dönüşen bir yapı değildir. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen tarafından inşa edilen ve ilk andan itibaren gizli ve kirli emellere hizmet eden bir küresel terör örgütüdür.
Şüphesiz her terör örgütü, bir tehdittir. Ancak amaçlarına ulaşmak için her yolu mubah sayan, gerektiğinde tüm terör örgütleri ve istihbarat teşkilatları ile işbirliği yapabilen FETÖ, en tehlikeli terör örgütleri sıralamasında, ilk sırada yer almaktadır.
FETÖ’nün en önemli üssü, baba ocağı ve doktrin komutanlığı niteliğindeki Amerika’dır. Örgütün kuvvetli olduğu bir diğer coğrafya, Avrupa Birliği’dir. Özellikle Almanya, İngiltere ve İsveç, FETÖ’cülere kucak açmıştır.
Örgütün aktif olduğu bölgelerden bir diğeri, Batı Türkistan (Balkan) ülkeleridir. Bölge ülkelerinin Türkiye için öncelik taşımasını fırsata çevirmek isteyen FETÖ unsurları, örgütü bölge halklarına, Türkiye’nin doğal bir uzantısı olarak lanse etmiştir. Bu yaklaşım, ülkemize karşı sevgi ve saygı besleyen, bölge halklarında yanlış bir algı oluşturmuştur.
FETÖ, bölgede eğitim, turizm, medya ve yayıncılık sektörlerinde faaliyet yürütmüştür. Örgüt, öncelikle eğitim kurumları üzerinden, bir yapılanma inşa etmiştir. Böylelikle, yasadışı faaliyetlerini perdelemiş ve örgüt faaliyetlerini finanse edecek, önemli bir kaynak oluşturmuştur.
Örgüt, üst düzey siyasetçi ve bürokratların çocuklarını tam burslu okutup; o ülkedeki sosyal, ekonomik ve siyasi etkinliğini artırmış ve çocuklar üzerinden, velileri esir almıştır. Okullar üzerinden devşirilen çocukların yanı sıra tüm militanlarının, bölge ülkelerinin kamu kurumlarında görev almalarını sağlamıştır. Bu sayede, bürokraside, dikkat çekici bir etkinliğe kavuşmuştur.
FETÖ, eğitim faaliyetlerinin yanı sıra, sivil toplum kuruluşlarıyla da hedef kitlesine ulaşmayı ve örgüte eleman devşirmeyi hedeflemektedir. Ayrıca basın-yayın faaliyetleri üzerinden ideolojini yaymak, geniş kitlelere hitap etmek ve caydırıcılık kazanma gayretinde olmuştur. Doğrudan yönetemediği medya organlarını ise kripto elemanları aracılığı ile yönlendirmiştir.
Televizyonlar, gazeteler, dergiler, FETÖ elebaşının kitapları, broşürler ve sosyal medya ağları, örgüt propagandasında çok mühim bir yer işgal etmektedir. Tüm gizli mesajlar, bu yazılı ve görsel medya organları aracılığı ile verilmektedir.
Örgüt, bölge ülkelerinin yıllarca din düşmanı ateist, sosyalist ve komünist rejimler tarafından idare edilmiş olmasını, bölgenin çok dinli ve milliyetli yapısını ve 1990’lı yıllarda yaşanan kanlı savaşları kendi faaliyetlerini maskelemekte başarılı bir şekilde kullanmıştır. Bölge ülkelerinin Diyanet İşleri’ni ele geçirip, “dinler arası diyalog” adı altında, terör ve suç örgütü kimliğini gizlemiştir. Halen bölge diyanetlerinin büyük bölümü FETÖ kontrolündedir. Bosna Hersek Büyükelçiliği Din İşleri Müşavirimizi görevden uzaklaştırmayı başaracak kadar etkindir.
Hal böyle olunca: Batı Türkistan’daki FETÖ temizliği, örgütün ülkemiz dışındaki etkisinin kırılması açısından çok önemlidir. Bölgedeki FETÖ yapılanmasının çökertilmesi, bu örgütün, diğer yurtdışı faaliyetlerine büyük bir darbe indirecektir. Çünkü FETÖ güçlü olduğu ülkelerin imkân ve kaynaklarını, diğer ülkelerdeki örgütsel faaliyetlerini devam ettirmek için de kullanmaktadır.
Gelelim FETÖ ile mücadele yöntemlerine…
FETÖ ile polisiye ve istihbari boyutta mücadelenin yanış sıra, bu örgütü doğuran sosyolojik, psikolojik, ekonomik, politik ve kültürel etkenlere odaklanmak gerekir. Tek tip ve basmakalıp yaklaşımlar yerine, her ülkenin kendi şartlarına göre değişkenlik gösteren hazırlıklar yapılmalıdır. Netice almaya yönelik tüm araçlar ve yollar kullanılmalıdır.
Dini sahada Diyanet İşleri Başkanlığı, eğitim sahasında Milli eğitim Bakanlığı, dış ilişkiler ve diplomasi sahasında Dışişleri Bakanlığı ve İletişim Başkanlığı gibi kurumların çalışmaları hayati öneme sahiptir.
Balkanlar’da, FETÖ hakkında, yıllar içerisinde oluşmuş olan pozitif algının yıkılmasında, sadece devlet eliyle yürütülen faaliyetler üzerinden hedeflenen noktaya ulaşmak mümkün değildir. Üniversiteler, düşünce merkezleri ve sivil toplum kuruluşları da bu sürece dâhil edilmelidir. Akademisyenler, akil adamlar ve sivil toplum önderleri ile işbirliği halinde, çeşitli mücadele stratejileri geliştirilmelidir.
Her şeyden önemlisi: FETÖ ile hiçbir teması olmamış ama bu örgütü iyi tanıyan; samimi, temiz, azimli insanlardan oluşan ekipler oluşturmak elzemdir. İster danışman, ister müşavir olsun: Bize lazım gelen, dadanmışlar değil, adanmışlardır. Paraya, makama ve kadına değil, vatana ve millete.
Bilenler bilir: Bir hadisin sıhhatini belirleyen, râvi yani rivayet edendir. Râvi özelliklerden bazıları: Müslüman olmak, takvâ sahibi olmak ve kötü davranışlardan uzak durmak.
Özetin özeti: Tek ‘davası’ para ve koltuk olan, uçkurunun peşinden giden, arkadaş kontenjanından makam sahibi olan ve FETÖ ile mücadeleye inanmayanlarla, hiçbir mesafe alınamaz.