A Haber’de Başka, Halk TV’de Başka Konuşmak!
İlber Ortaylı sığınmacılarla ilgili A Haber’de başka, Halk TV’de başka konuşmuş. Konu aynı, konuşmacı aynı, ama konuştukları farklı… “Bu nasıl olur?” diyor birileri… Buna şaşıranlara, şaşırıyorum.
Buna şaşıranlar, İlber Ortaylı’nın ekran macerasını ve yazdıklarını dikkatle takip etmiyor, propagandanın dolduruşuna geliyorlar muhakkak. Çünkü birazcık yakından bakan biri İlber Ortaylı’nın sadece farklı konuşmadığını fark eder! Burada başka bir durum var! Ortaylı diğer mahallede konuştuğunda, o mahalleden biri gibiymişcesine baya hiddetli, oldukça radikal çıkışlar yapıyor. Bu radikal çıkışlarda kimi zaman saldırganlığa varan siyasi yorumları da olabiliyor. Hatta daha da ötesini söyleyelim. Ortaylı, tansiyonun yüksek olduğu her gündemi hükümete açık ya da gizli saldıracağı bir paravan olarak kullanıyor. Merak edenler demeçlerine göz gezdirebilirler.
Fakat aynı Ortaylı bizim mahalleye geldiğinde sesinin tonunu yumuşatıyor, ton ton tarihçi pozlarında Osmanlıcı olup, sanki bu mahalleden biri gibi konuşmaya başlıyor. Çünkü Ortaylı’nın değirmeninin suyu AK Partili belediyelerden geliyor… Parayı çok seven bu tarihçimiz asıl parsayı AK Partili yerel yönetimlerden götürüyor. Bu anlamda 20 yıllık AK Parti iktidarının kendisine en çok yaradığı isimlerden biri Ortaylı. Ortalama bir bakan kadar forsu var. Sıradan bir konferans için hatırı sayılır meblağlar istiyor. Biraz kültür haberlerine bakarsanız, kendisinin davet edilmediği kültür merkezi, fuar, kültür sanat sezonu açılış programı yok denecek kadar azdır. Pek de seçici davranmadan Türkiye’nin hemen hemen her yerine gider, bir kaç saatlik konuşmasını yapar, kibirli diliyle birilerini aşağılar ve hatırı sayılır ücreti cebine koyar.
Şimdi Ortaylı’nın iki uç kanalda birbirinden farklı iki görüş bildirdiği habere bakıyorum. Suç kimin? Suç Ortaylı’yı kanala çıkaran A Haber’in. Siz aşağılık kompleksini bırakmadığınız sürece, kimin arabasına binerse onun türküsünü çağıran Ortaylı ve benzerlerinin kibirli saltanatları devam eder. Aşağılık kompleksinizden kurtulduğunuzda, tarihi meseleleri, Ortaylı gibi magazinleştirmeden, metodolojisiyle ele alan ciddi tarihçilerin de var olduğunu göreceksiniz.
İnek Bayramıymış!!!
Bu ülke tarihinin en köklü, en yaygın eğitim hamlesini yapan kişi Sultan Abdülhamid’dir. Aynı Abdülhamid’i tahtından indirenler de onun açtığı mekteplerden mezun kişilerdi. Abdülhamid gibi bir adamın açtığı mekteplerden pozitivist adamlar yetişir olmuştu çünkü. Bu yetişenler hem milletlerine, hem geleneklerine, hem dinlerine, hem devletlerine düşman kesildiler. Memleketleri aleyhine her türlü tertibin içine girdiler. Eğitim sağlam olduğu için buradan da sağlam gavurlar türedi. Nihayetinde memleketi de yine onlar yıktılar…
Demek ki mesele sadece okul binası yapmak değil. O da çok mühim elbette! Ama o binaların içinde edebi, adabı ve bilgisiyle insan yetiştirmediğiniz müddetçe sonunuzu hazırlıyorsunuz demektir.
Sadede geleyim… Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde her yıl İnek Bayramı yapılıyor. O bayramda imam kılığına giren bir öğrenci inek duası yapıyor. Bu imam taklidi de tahmin edileceği üzere alaycı bir taklit. Son İnek Bayramı’nda dindar öğrenciler Bayrama tepkilerini göstermişler ve tabii bu yine tartışmalara neden olmuş…
Bu arada Mekteb-i Mülkiye’nin kuruluşu da 1859’dur.
Cumhuriyetten önce eğitim olmadığını düşünen laik arkadaşlar, “tarihe” dikkat ederler belki! Mektepte insan yetiştirmenin ehemmiyetinden bahsetmiştik. Bu hatırlatmayı neden yaptık? AK Parti yönetimi için! Bu ülkeyi yurtdışında temsil edecek, bu ülkede valilik, üst seviye idarecilik yapacak olan şu gençlere, onların eğlencelerinin düzeyine bir bakın! Bir genç, kendi dini değerlerine, kendi inanmıyorsa, yaşadığı ülke insanlarının dini kabullerine saygı göstermek gibi çok temel bir ödevi öğrenmeden mezun oluyor, saygısız yetişiyorsa, ondan bu ülkeye hayır gelir mi? İyi niyetle “gelir” diyecekler vardır belki, ben söyleyeyim: Genel itibariyle gelmez. Geçmişte gelmedi çünkü. Son iki yüz yılımızı bir tetkik edin, gelmediğini sizde göreceksiniz. Bu ülkede bazı okullar gâvurluğun kuvözü gibi çalışıyor maalesef. Sazı eline alanın din ile, Allah ile ilgili edepsizce hareketler sergilemesinden bıktık usandık.
O yüzden AK Parti yöneticileri! Müfredatına etki etmediğiniz bir eğitim sistemi sizin değildir. Şayet o müfredata müdahale etmezseniz, o öğrencilerin ne ile yetiştirildiğine hassasiyet göstermezseniz, o müfredatın yetiştirdiği öğrenciler hem sizin hem memleketin başına olmaz işler açarlar. Açıyorlar da…
Can Ataklı'nın itirafları
Can Ataklı özetle diyor ki: İlk günden bu yana eleştiririm, hiç bir AKP’li beni işimden kovdurmak istemediğine şahit olmadım. Hiçbir AKP’li bana kötü söz söylemedi, sokakta kötü davranmadı. Benimle gayet güzel konuşan adamların AK Parti yöneticisi olduklarını öğrendim sonradan. Ama CHP’lilerden çok kişi çalıştığım kanala telefon açtılar, beni işimden kovdurmak istediler!
Boksör Muhammed Ali Vietnam savaşına gitmeyi reddettiğinde yaptığı savunmaya benzettim Ataklı’nın sözlerini. Ali de “Hiçbir Vietkonglu bana zenci demedi. Hiç bir Vietkonglu beni öldürmeye kalkmadı. Bana siz zenci dediniz, beni siz öldürmeye kalktınız. Savaşırsam sizinle savaşırım” demişti mahkeme heyetine.
Can Ataklı’nın itirafları da manipüle edilmiş bir gerçeği ayyuka çıkarması açısından değerli. CHP’yi destekleyen muhalif medyanın eleştirilere açık olduğu, AK Parti çevrelerinde ise eleştiriye tahammül edilmediği şeklinde gerçekdışı bir algı var. Durum bunun tam tersi görüldüğü gibi. CHP hiçbir zaman muhalefetten hoşlanmadı. Müsait bir zamanda Tek Parti döneminde uygulanan katı ki sansürü burada yazmak istiyorum… Akit TV gibi duruşu net bir kanalda, solun en radikal isimleri, Fakat Halk TV’de, Sözcü’de Kemalistleri eleştiren bir tane isim bulamazsınız. Kimseyi konuşturmazlar. Anında işine son verirler. Çünkü amaçları hakikate hizmet değil, siyasi muhalefete tetikçilik yapmaktır. Tek seslilik Kemalist seçkinlerin olmazsa olmazıdır. O yüzden eleştiriye kesinlikle tahammül göstermezler. Ataklı bunu anlamış görünüyor. Biraz geç oldu ama olsun. Darısı diğerlerinin başına…