İsveç’te CHP gibi bir muhalefet, Ersan Şen gibi hukukçu olsaydı!
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği prosedürüne, Türkiye rest çekti..
İktidarda 6’lı ittifak olsaydı, emin olabilirsiniz ki, İsveç ve Finlandiya’nın önünde, şimdi böyle bir sorun yoktu..
Hiçbir itiraz ile karşılaşmaksızın, direkt NATO üyesi olacaklardı..
İsveç ve Finlandiya, hem PKK’ya destek çıkacaklar..
Hem de Türkiye’nin de üye olduğu NATO’da, “Üye devletlerden birisine yapılan askeri saldırı, hepsine yapılmış sayılır” maddesine kıs kıs gülerek imza atacaklardı..
Türkiye “Olmaz” dedi..
“NATO’ya yeni üyelerin kabul edilmesi, mevcut üyelerin ittifak ile aldığı karar” sonucu olabileceğine göre..
“PKK ve FETÖ’ye verdiğiniz desteği sonlandırmadığınız müddetçe, hiç zahmet etmeyin, biz bu üyeliğe karşı çıkacağız” dedi..
Çakma ülkücü Meral için, HDP üzerinden PKK yandaşlığı yaptığını hatırlattığımızda, birileri “Ayıp ediyorsunuz. Meral Akşener’in PKK ile ne işi olabilir” diyorlar..
Meral hanımın, PKK ile işi olmamasından, biz de sevinç duyarız..
Peki gerçek öyle mi?
PKK ve FETÖ’ye destekleri sebebi ile İsveç ile Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkan Tayyip Erdoğan’a, çakma ülkücü Meral, “Eğer amacın tansiyonu yükseltip para pazarlığına oturmak ve elini yüksekten açmaksa; orada sana dur demek boynumuzun borcudur” diyorsa, diyebiliyorsa, biz bunu nasıl tanımlayacağız?
Olayın bu boyutunu da bir kenara bırakıp, Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasındaki sözleşmeye geçelim..
Sözleşmede neler vardı?
“Finlandiya ve İsveç, PKK’nın yasaklanmış bir terör örgütü olduğunu teyit eder” vardı..
“Finlandiya ve İsveç, PKK ve diğer tüm terörist örgütlerin, bunların uzantılarının faaliyetleri ile iltisaklı kuruluşlar ve paravan örgütler içerisinde yer alan veya bu terör örgütleriyle bağlantısı bulunan şahısların faaliyetlerini engelleyeceklerini taahhüt eder” vardı..
Hatta..
“Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır” maddesi vardı..
Bu sözleşme çerçevesinde, İsveç ve Finlandiya, hem PKK’lıları, hem FETÖ’cüleri Türkiye’ye iade sözü veriyor, hem de bundan sonra bu örgütlere yardımcı olmama taahhütünde bulunuyordu.
Türkiye de, bu sözlerin karşısında, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine engel çıkarmayacaktı..
Bizdeki muhalefet, Türkiye bu hakkını muhatap devletlere hatırlattığında “Ne maraza çıkarıyorsunuz” modunda tavır sergileyerek; “içimizdeki İsveçli, içimizdeki Finlandiyalı” söylemi ile karşımıza çıkıyordu..
Sözleşmeden sonra ise, “Türkiye geri adım attı, zaten bunlar PKK-FETÖ’ye yardımdan vazgeçmezler” diyerek, her gelişmeyi kötü gösterme huylarından vazgeçmemişlerdi..
Bizdeki muhalefetten de aldığı cesaretle, İsveç Yargıtay’ı, hafta içinde bir karar almış..
2018’de oturma izni verilen bylock kullanıcısı bir FETÖ’cünün, Türkiye’ye iadesini reddetmiş..
Red için de, “İsveç’te bylock kullanımı, FETÖ’ye sempati duyma, suç değil” gerekçesini kullanmış..
Bu gerekçeyi okur-okumaz.. Bende şimşekler çaktı..
Ah ah dedim.. Türkiye’de her şeye takoz olmaya çalışan.
Her şeyi tersinden yorumlayan muhalefetin bir örneği de..
İsveç’te olsa..
Hep kendi ülkesinin aleyhine konuşan.
Her şeyi, kendi devletinin yapmak istediği millet menfaatine icraatı önlemek için yorumlayan, Ersan Şen gibi bir profesör olsaydı..
FETÖ’cünün iadesine..
(Türkiye için olumlu bir şey ama.)
İsveç, bu adamı 2018’den beri ülkesinde barındırdığına göre..
İsveç açısından da, o FETÖ’cünün Türkiye’ye iadesi, bir anlamda Türkiye’ye boyun eğme anlamına geliyor..
İşte bu sebeple, İsveç’in muhalefet partisi..
İsveç’in Ersan Şen’i, hemen sazı eline alıp başlamalıydı..
“Olmaz kardeşim.. Hukuk devleti olma iddiasındaki İsveç gibi bir devletin Yargıtay’ı böyle bir karar alamaz..” diye söze girip..
“Bunun adı hokkabazlıktır... Daha bir ay önce, siz Türkiye ile yaptığınız ortak anlaşmaya imza atmışsınız.. Türkiye’nin FETÖ olarak tanımladığı örgüte destek vermeyeceğiniz konusunda imza atmışsınız.. Şimdi İsveç Yargıtay’ı olarak, ‘Bizde FETÖ sempatizanı olmak suç değil’ diye nasıl karar verirsiniz. İsveç’i dünyaya nasıl rezil edersiniz” diye yüksek sesli bağırışlar eşliğinde, ağzına geleni ortaya dökmesi gerekirdi..
Osman Kavala olayında öyle yapmadılar mı?
AİHM kararlarının, otomatik olarak uygulanacağına dair bir uluslararası sözleşme olmadığı halde.
Hatta 6’lı ittifak, kendi aralarındaki mutabakat metnine, HDP’nin de seçimde kendilerini desteklemeleri için, anayasada yapılacak değişiklikler arasında, “AİHM kararları otomatik olarak uygulanır” maddesini koyduğu ve böylece PKK’nın elebaşısı APO’nun da 25 yılı cezaevinde doldurduğu gün, tahliye edilmesinin önünü açmayı garanti altına almayı öngördüğü halde..
Sanki şimdi de, AİHM kararları otomatik olarak uygulanması gerekiyormuş da, Türkiye bunda sözleşmeye aykırı davranıp, engeller çıkarıyormuş gibi..
Şu söylemleri dillendirmediler mi:
“Sözleşme kardeşim bu. Boru değil.. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni Türkiye olarak imza atmışız. O zaman, AİHM’in Kavala hakkındaki kararını da, hemen, amasız-mamasız uygulayacaksın!”
Ersan Şen, Türk mahkemelerine, uluslararası sözleşmeleri, amasız-mamasız uygulaması gerektiğini (hem de aslında o yönde bir düzenleme olmadığı halde) isterken..
İsveç’te niye bir Ersan Şen çıkmıyor..
Bir muhalefet partisi çıkmıyor..
“Türkiye’ye söz vermişsiniz. Sözünüzden niye cayıyorsunuz” demiyor..
İşte bizdeki muhalefetin hali bu..
Yükses sesle bağırarak, karşı görüşteki gazetecileri susturacağını, söylediği yalanları doğru gibi takdim edeceğini zanneden sözde bilim adamlarının hali işte bu.
Türkiye’yi, haklı iken haksız çıkarmaya çalışıyorlar..
İsveç’i, Finlandiya’yı ise, haksız iken haklı çıkarmaya çalışıyorlar..
Sonra da vatanseverlikten, milliyetçilikten, hukuktan bahsediyorlar..
İsveç’te hukuk fakültesinde öğretim üyeliği yapan bir tane hukukçu çıkıp da, “Bylock kullanarak İsveç’te kimse paralel devlet kurmadı ki. Kimse bylock’tan, darbeye giden süreçte, illegal yapının elemanlarıyla paylaşımlarda bulunmadı ki.. Bylock tabii ki, İsveç’te suç değil. Ama bırakalım da, o bylock kullanıcısı FETÖ’cü, suç işlemiş mi-işlememiş mi, Türk mahkemeleri karar versin. Biz o kişiyi Türkiye’ye iade edelim, yargılamasını onlar yapsın” diyor mu?
Demiyor..
Ama bizdeki İsveç’ten fazla İsveçliler..
Bugünden hazırlığa başlamışlardır:
“İade etmez kardeşim.. Sende hukuk olduğuna inanmıyorlar. İade etmezler.”
Bizdeki İsveçlilere ben de tokatı yapıştırayım:
“Sözleşmeye imza atıp, sonra iade etmemek hukuk oluyorsa.. Buyursunlar devam etsinler.. Biz de NATO’ya üye olmaları için evet demeyiz. Olur biter! Derdi de size düşer!”