CHP: 82 darbecilerinin anayasasına dokunamazsınız!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta dillendirdiği yeni anayasa çalışmasına, dün yeni açıklama ile netlik kazandırdı:
“Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını darbe anayasası ile değil, sivil anayasa ile karşılayalım.”
Hani bana sorsanız..
“İslami ilkeleri referans almayan bir anayasayı, o yapsa ne olacak, bu yapsa ne olacak” derim ama..
Daha 2 ay önce de, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, anayasa ile ilgili arzusunu şöyle ifade etmişti:
“Kesinlikle darbe hukukundan arınmış, darbecilerin yaptığı bugün anayasada veya yasalarda yer alan düzenlemelerin yok edileceği bir hukuk sistemi ve anayasa. Adına ister sivil anayasa deyin, ister demokratik anayasa deyin. Demokratik ve darbe hukukundan arınmış bir anayasa.”
Evet arzuladığı yeni anayasayı 10 Aralık 2020’de bu sözlerle dillendiren Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı tarafından “Hodri meydan, yeni anayasayı birlikte yapalım” der demez..
Hemen cevap verdi:
“Gündem değiştirme çabası.”
Affedersiniz..
Daha 2 ay önce, siz değil miydiniz, “Darbe anayasasını değiştirelim” diyen?
Hatta Erdoğan’ı, “19 yılık iktidar döneminde, darbe anayasasını bile değiştiremedi” diye suçlayan?
Henüz daha içerik ile ilgili, Cumhurbaşkanı tarafından dillendirilmiş tek kelime yok.
Sadece “değiştirelim” çağrısı var.
Darbe anayasasına karşı olan bir siyasetçinin, bu çağrı üzerine ne yapması gerekir?
“Çok güzel bir teklif. Hemen işe başlayalım!” demesi gerekir.
Peki, Kılıçdaroğlu ne diyor:
“Gündemi değiştirme çabası!”
Gündeminiz ne ki sizin?
Boğazçi Üniversitesi’ne rektör ataması..
207 üniversiteden sadece birisi Boğaziçi!
Melih’i de atasanız olur, Semih’i de atasanız olur..
Ama dert başka..
Hem tüm halkın katıldığı seçimde, Erdoğan’ın aldığı oyun nerede ise yarısını ancak alabilecekler..
Sonra da..
“Rektör atayamazsın. Kararname çıkaramazsın.. Anayasa Mahkemesi’ne üye atayamazsın.. Anayasa yapamazsın. Anayasayı değiştiremezsin....”
Affedersiniz, halkın % 52.5 oranında oy verip, cumhurbaşkanı seçtiği birisini, siz “korkuluk” mu sanıyorsunuz?
Makama geçecek, orda öylece oturacak, rektörü siz atayacaksınız, Anayasa Mahkemesi’ne üyeyi siz atayacaksınız..
Sonra dönüp, “Türkiye Batılı ülkelerin çok gerisinde” diye eleştiride bulunup, sorumlusu olarak da Tayyip Erdoğan’ı göstereceksiniz..
Öyle mi?
Öyle ise, ne güzel bir iş, bu..
Tutturmuşlar, “Sen mevcut anayasayı uygulamıyorsun ki, yapılacak yeni anayasayı da uygulayasın!”
Sanki mevcut anayasanın uygulanacak bir hali varmış gibi..
En somut tartışma konusu ne?
Üzerinde aylardır tartıştığımız anayasa eksenli problem ne?
Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu kararının yerel mahkeme tarafından ilk planda dikkate alınmaması.
İkinci defa Anayasa Mahkemesi kararı çıkınca..
Yerel mahkemenin yeniden yargılama kararı alıp, Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlaması..
Birinci Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte, şöyle tartıştırdılar, konuyu:
“Anayasanın 153. maddesine göre, bu karar tüm yargı mercilerini bağlar. Ama Erdoğan’ın talimatı ile, yerel mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin kararını dikkate almıyor. Anayasaya aykırı davranıyor..”
Öyle bir algı oluşturuyorlar ki..
MİT TIR’larının durdurulduğunu, bunun bir FETÖ operasyonu olduğunu, FETÖ’nün ABD’nin istihbarat teşkilatı CIA’in kontrolünde olduğunu unutturuyorlar..
Anayasa Mahkemesi’nin, “Enis Berberoğlu’nun dokunulmazlığı usule uygun kaldırılmamıştır” kararını esas alıp, bu karar doğrultusunda yeni bir karar almayan yerel mahkemeyi suçluyorlar...
Sanki yerel mahkeme, hiçbir hukuki gerekçe göstermeden, sırf kıllık olsun diye, güç gösterisinde bulunmak için, “Ben Anayasa Mahkemesi’nin kararını takmıyorum” demiş gibi algı oluşturuyorlar...
Yok böyle bir şey..
Yerel mahkemenin de, ilk kararında hukuki gerekçeleri vardı..
Yamalı bohçaya dönen darbe anayasasının bazı maddelerini dayanak alarak, Anayasa Mahkemesi kararı sonrasında yeni bir karar almasına gerek olmadığını izah etmişti.
Mesela?
Mesela, FETÖ’nün MİT TIR’ları operasyonunda örgütün amacı doğrultusunda hareket eden Enis Berberoğlu hakkındaki Yargıtay’ın kesinleşmiş kararının, artık son karar olduğunu söylemişti.
Kafadan atmıyordu..
Anayasa 154. maddeyi önümüze koyuyordu:
Ne deniliyor, 154. maddede?
“Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.”
Dikkat buyrun..
“Son inceleme merciidir” diyor..
“Bir sonrası var” demiyor..
“Sonrasında da, Anayasa Mahkemesi’ne gidilir, orası son mercidir” denilmiyor..
Bu çerçevede, yerel mahkeme diyor ki, “Ben bir adliye mahkemesiyim. Benim verdiğim kararlarla ilgili anayasadaki düzenleme, 154. maddedir. Bu maddede, benim verdiğim kararlarla ilgili son merciin Yargıtay olduğu anayasada yazılı. Benim verdiğim karara da, Yargıtay son şeklini verdi, olay bitti. Bundan sonra Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karar, bizim dışımızda bir şey. Kararı verenin, nasıl uygulayacağını da düşünmesi gerekir”
Şunu diyebilirsiniz, “O zaman Anayasa Mahkemesi bu ihlal kararını niye verdi?”
İşte tam bu noktada, yeni anayasa yapılmasının gerekliliği ortaya çıkıyor.
Çünkü mevcut anayasa 1982’de yapılmış.
O tarihte, ne AİHM kararlarına uyma taahhüdümüz var, ne de Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı var..
Yıllar sonra bu iki sistem hukuk dünyamıza dahil edilmiş.
Dahil edilmiş ama..
Bir bütünlük içinde, anayasadaki ilgili tüm maddeler değiştirilmemiş. Değiştirilememiş..
Mesela, adli mercilerin verdiği kararların son inceleme yerinin Yargıtay olduğuna dair 154. madde öylece kalmış..
Hatta, muhalefetin dayandığı 153. maddedeki hüküm de, bireysel başvuru kabul edildikten sonra getirilmiş bir düzenleme değil.
Bireysel başvuru ile hiç ilgisi olmayacak şekilde, “kanunların iptali ile ilgili kararlar” için getirilmiş bir düzenleme..
Bireysel başvuru getirilirken, bu madde değiştirilmemiş, uygulama şekli bir düzenleme ile açıklığa kavuşturulmamış.
Bir ekleme yapılarak, “Bireysel başvurular sonucunda verilen kararlar, mahkemeleri bağlar” denilmemiş..
“Nasıl olsa, kanunların iptali kararı için bir madde var, bireysel başvuruları da onun içine sokarız” diye düşünülmüş..
Ama işte gördünüz, ihtilaf çıktı..
Yerel mahkeme, “Benim kararım, Yargıtay ile kesinleşti. Bu anayasanın emri.. Ondan sonrasını ben bilmem” dedi..
Bu ve benzeri ihtilafları çözmek için, sıfırdan yeni bir anayasa yapılmalı..
Evet, Anayasa Mahkemesi’nin ikinci Enis Berberoğlu kararı ile yerel mahkemenin direnci kırıldı ama..
Bir başka olayda, ikinci Anayasa Mahkemesi’ne de direnecek hakimler çıkabilir, haklı da olur.. Çözüm, yeni anayasa.
Muhalefetin çözümü ise, yaptırmamakta..
Kavgadan/ihtilaftan besleniyorlar çünkü..