ABD mandacısı CHP+İP kafası kaybetti, dava düştü!
Halkbank 10 milyar dolar cezaya çarptırılacaktı.
Bu ceza, sadece bu kamu bankasının değil, Türkiye’nin de iflası anlamına geliyordu.
“Bağımsızlık benim karakterimdir” dediği öne sürülen Mustafa Kemal’in askerleri olduklarını iddia eden ve gazetenin de M. Kemal tarafından kurulduğunu her fırsatta açıklayan Cumhuriyet, Amerikan yalakalığı niteliğindeki bu ve benzeri manşetleri defalarca atıyordu..
Ulusalcı geçinen, ama patronu İsviçre’de bir yabancı şirket olan Sözcü gazetesi, bu manşeti atıyordu...
Milliyetçi geçinen, ülkücülük iddiasındaki Yeniçağ gazetesi aynı manşetlerle okuyucunun huzuruna çıkıyordu..
Dürüst gazetecilik iddiasındaki T24’ler, Oda TV’ler hep aynı başlıkları kullanıyorlardı: “Bu cezanın altından Türkiye kalkamaz”
Ne imiş, Reza Zerrab’ın, ABD ambargosunu delerken başvurduğu uyanıklıklar üzerinden, para transferinin yapıldığı banka olarak Halkbank astronomik cezaya muhatap olacakmış..
Bu ceza da, Türkiye’nin büyük kaybına sebep olacakmış..
Yerli ve milli olan herkesin, “Bu emperyalistlerin bir oyunudur. ABD’deki mahkemenin, Türkiye’deki bir kamu bankasına ceza kesmeye kalkması, hukukun neresinde var? Biz Amerika’ya bağlı değiliz ki, ABD’nin talimatları ile hareket edelim. Biz ABD’nin mandası değiliz ki, onun tek taraflı koyduğu kurallara kayıtsız şartsız uyalım.. BM kararına aykırılık olsaydı, onun da uluslararası kuruluşlar nezdinde sorgulaması yapılırdı. Ama ABD karar alıp, ona uymadı diye Türkiye’deki kamu bankasına ceza kesmek istiyorsa, bu çakallıktır. Bu çakallığı normalleştirmeye çalışan Türkiye’deki medya organlarının yayınları da hainliktir” demesi gerekirdi..
Biz dedik..
Ama emperyalizm karşıtı olduklarını iddia edenler demediler, diyemediler..
Hatta ABD yalakalığı ile karşımıza çıktılar..
Dün itibari ile, ABD yüksek mahkemesi, Halkbank’ın itirazlarını kabul etti..
Halkbank’ın ABD’de yargılanamayacağına hükmetti.
Düne kadar Halkbak’a büyük cezalar verileceğini iddia eden soldan çarklı medya mensupları utandılar mı?
“Yanlış yaptık. Özür dileriz” dediler mi?
Hayır..
“AK Parti iktidarını nasıl köşeye sıkıştırırız” diyerek, yeri gelince Alman, yeri gelince Fransız, yeri gelince İtalyan, yeri gelince Amerikalı oldular..
Ama bir türlü, Türkiyeli olamadılar..
Amerikancı kampanyayı yürütenler sadece solcular değildi..
Deniz Gezmiş’in izinden gittiklerini iddia edenlerin yanı sıra, çakma ülkücü İyi Partililer de, aynı koronun solisti idi..
Bilgiç ekonomist rollerinde, “Uluslararası bankacılık sistemi”nin kurallarından bahsederek..
Amerikan emperyalizminin Türkiye sözcülüğünü üstlenmişlerdi..
Dün çıkan kararla, mat oldular.
Ama halka giderken, “Biz ABD mandasını savunduk. Sizlerden özür dileriz. Tayyip Erdoğan dik durdu ve kazandı” demek yerine..
Seçim çalışmaları kapsamında, bir video çekmişler..
Bakın ne deniliyor, o videoda:
“14 Mayıs’tan sonra Türkiye tarih yazacak.”
Haberleri yok.
Türkiye tarih yazdı bile..
Solcusu, çakma ülkücüsü, ateisti, laikçisi, sözde emperyalizm karşıtı bilumum muhaliflerin “tamtam dansı” yaparak kutladıkları Halkbank davası, Türkiye lehine sonuçlandı..
Bu utançla, halkın karşısına çıkamaması gerekenler..
Seçim videolarında Mustafa Kemal’e de atıf yapıyorlar ve “Cumhuriyetimizden ilham aldığımız vizyonumuzla her vatandaşımızın her yaşında her daim yanında duran bir Türkiye. Derinleşen fırsat eşitsizliklerine çözümlerimizle bazı çocukların değil, bu memleketin her çocuğuna nitelikli eğitim sunan bir Türkiye. Torpile, adam kayırmaya, mülakatlara son verme sözümüzle liyakati, sadakatten üstün tutan bir Türkiye.” diyorlar..
Seçmeni aptal yerine koyuyorlar..
Daha bir ay önce, genel başkanları, “Kumpasa geldik” diyordu..
“Aday dayatıldı” diyordu..
“Ceketimi assam, aday ederim mantığındalar” diyordu..
“Kumar masası” diyordu..
Şimdi gelmişler, çocuklara fırsat eşitliğinden bahsediyorlar..
Çocuklara fırsat eşitliğini sağlayan zaten AK Parti değil mi?
Düne kadar katsayı zulmü ile, imam hatiplilere ayrımcılık uygulayanlar (Azınlıktaki SP, DEVA, Gelecek hariç), tam da altılı masanın (CHP+İP) ortakları değil mi?
O ayrımcılık, Atatürkçülük adına topluma dayatılmamış mıydı?
•
Bir günde, o kadar çok yazı konusu çıkıyor ki..
Her biri ayrı, devasa konular..
Hatırlayın, Thodex diye bir kripto para vurgunu yakın tarihte yaşanmıştı..
Yüz milyonlarca dolar vurgun yaptığı ileri sürülen F. Fatih Özer isimli dolandırıcı, Türkiye dışına kaçmış, muhalifler hemen ortak manşeti atmışlardı:
“AK Parti içinden önemli isimlerle işbirliği içinde idi. Devlet içinden bazı bürokratlara uzanan karanlık ilişkileri vardı.. Bilerek kaçırıldı. Paraları paylaştılar..” iftiraları ile, kafalarda soru işaretleri oluşturmaya çalıştılar..
Çok geçmedi, o dolandırıcı Arnavutluk’ta enselendi..
“Olsun, yakalanması, iadesi anlamına gelmez. ‘Türkiye’ye geri götürülürsem, konuşurum’ tehdidi yapıyor. Türkiye’ye iade edilmeyecek. Dolandırılan garibanlar, dolandırıldığı ile kalacak” dediler..
Bugün itibari ile, F. Fatih Özer, onların tüm olumsuz propagandalarına rağmen, Türkiye’ye getiriliyor..
Dikkat edin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’si değil bu..
O, hayali hırsızlıklar iddia edip, “Kaçırılan paraları geri getireceğim” derken..
AK Parti, dünya genelinde başka devletlerle de işbirliğine girerek, Türkiye’de kimin parasına çöken birisi var ise, kaçtıkları yerlerde enselerine yapışıp, onları Türkiye’ye getiriyor..
Çiftlik Bank soygununda Mehmet Yılmaz getirildi.
Necip Hablemitoğlu cinayetinde, önce Gökhan Bozkır, sonra M. Levent Göktaş getirildi..
Thodex soygununda F. Fatih Özer bugün getiriliyor..
Böylece, soyguncuların devlet içinden birileri ile paraları paylaştıkları eklinde yalanlar da çürümüş oluyor..
Böylece iftiralar tescillenmiş oluyor.
Ama muhaliflerde utanma yok..
Yalanları ortaya çıktıkça, bir başka yalanla, “Nerede kalmıştık” diyerek, tekrar sahneye çıkıyorlar.. 14 Mayıs’a kadar da, çıkmaya devam edecekler..