1 dolar = 1 avro! Hepsi bu kadar mı?
Dolar ile avronun değerlerinin eşitlenmesi bağımsız Türk medya organlarında öylesine tarafsız, öylesine önyargısız, öylesine yargısız infazdan kaçınır tarzda haberleştiriliyor ki..
Gözleriniz yaşarıyor..
TL dolar karşısında değer kaybettiğinde..
“Eridi, bitti mahvoldu..”
Avro, dolar karşısında değer kaybedince..
“Sorun yok.. Olur böyle şeyler.. Çok da önemli değil hani.. Hem dünyanın sonu değil ki.. Durun bakalım, başka parametrelere de bir bakalım vs..”
Evet, aynen bakış açısı bu..
“Dolar ve avro eşitlendi” diye veriyor, bir gazete haberi..
O kadar adiller ki..
Ben “Adiller” diyeyim.. Siz anlayın..
O kadar emperyalist bir kafaya sahipler ki..
Avrupa Birliği’ni de, ABD’yi de idare etmek için..
“Eşitlendi” diyerek, avronun değer kaybını, haberleştirmiş oluyorlar.
Yılbaşında 1 avro, 1.13 dolara eşit imiş..
Şimdi bu iki para birimi arasında avro aleyhine % 13’lük bir değer kaybı olmuş..
Hiç önemli değil..
Hayat devam ediyor..
Bu iniş-çıkışlar her zaman olur..
Ama söz konusu olan dolar-avro değil de..
TL ise..
İşte o zaman olay değişir..
1 dolar, 18 TL’den 12 TL’ye indiğinde bile..
“Dövizin yüksekliğinden, düşüklüğünden ziyade, önemli olan hızlı inip-çıkışların olmamasıdır.. Dolar 18 TL’de sabit kalsa, bu kadar oynamasa, daha iyi” diyebilecek kadar akıllarını yitirmiş olanlar, yine de kafalarını çalıştırıp, “Bu kadar oynaklık neden kaynaklanıyor olabilir ki? Bir para birimi, bir günde, dolar karşısında 18’den 12’ye nasıl iner? Niye iner? Niye çıkmıştır ki, iniyor? Daha başka adımlar da atılırsa, bir günde başka rakamlara da iner mi?” sorularını sormayanlar, gözlerini faltaşı gibi açmışlar, dolar ile avronun eişitlenmesini, iki tarafı da kızdırmayacak yumuşak sözlerle yorumlamaya gayret ederken, “Bu olay üzerinden de TL’yi nasıl mahkum edebiliriz” diye, uzun uzun tefekküre dalıyorlar..
Bu kadar uzun düşünmeyin beyler..
Fazla stres, insanı hasta eder..
“Deli Dumrul gibi.. Geçenden 10 akçe, geçmeyenden 20 akçe” dediniz..
Osmangazi Köprüsü’nü kastettiniz..
İstanbul-İzmir otoyolunu kastettiniz..
Şimdi bunlar elinizde kalıverdi..
Osmangazi Köpürsü de, İstanbul İzmir Otoyolu da, büyük oranda garantileri karşılar hale geldi..
Osmangazi Köprüsü, cesaret edilip de yapılmamış olsaydı..
“On dönüm bostan. Yan gel yat Osman” mantığı ile “Canım, riske girmenin ne alemi var? Türkiye’ye yüz yıllık atılımları yaptırmanın ne manası var? 40 yıldır siyasiler edebiyatını yapıp durmuşlar.. ‘Körfezi dolaşacağımıza, şuraya bir köprü yapsak da, kısa yoldan geçsek’ söylemi ile işin hikayesini yapmışlar.. Biz şimdi bu hikayeleri gerçeğe çevirip de, siyasetin başlıklarını daraltmamızın ne alemi var? 100 yıldır yöneticiler, bürokratlar, aydınlar, filozoflar, romancılar, sinemacılar, uzaycılar, .... Rüyalar görmüşler.. Hülyalar kurmuşlar.. ‘Avrupa ile Asya, denizin altında tünel ile birleşecek’ demişler.. Bunların hülyalarını kurutmanın ne alemi var” diye düşünülüp..
“Böyle gelmiş, böyle gider” mantığı ile.
“Bu dünyayı biz mi değiştireceğiz” felsefesi ile..
Boşverilmiş olsaydı..
Bursa’dan gelen, İzmir’den gelen insanlarımız, ya Körfez’i dolanacaklardı, iki saatte..
Ya feribotla karşıya geçeceklerdi; 30 dakika geçiş artı 30 dakika bekleme ile..
İstanbul ile İzmir arası mı?
8 saatte gitmeye devam..
Veya..
4 kişinin bineceği bir arabanın masrafını, adam başı bayılacaklardı uçak şirketlerine..
Gideceklerdi, Bodrum’larına, Marmaris’lerine, Fethiye’lerine..
Ah şu AK Parti yok mu, Ak Parti..
Fethiye’de tatil yapacak olan Ekrem İmamoğlu’na hizmet ediyor..
Sonra geliyor, dindar seçmenden oy istiyor!..
Şaka yapmıyorum..
Yakında Temel Karamollaoğlu’ndan, Ahmet Davutoğlu’ndan, bu yönde söylemler işitirseniz, şaşırmayın..
Doğusu ile, Batısı ile, ülkenin her karışına hizmet götüren AK Parti’ye; yol yaptığı, köprü yaptığı için karşı çıkanlardan, başka ne bekleyebilirsiniz ki?
Biri çıkacak, kendi partisinin eski milletvekili ihaleyi kazandığı halde, “Yandaş şirketlere para kazandırmak için köprü yaptırıyor” diyecek..
Bir diğeri çıkacak, “Bu yol gereksiz..” diyecek..
Ama o köprüleri de, o yolları da, hepimizden çok, o kalbur üstü adamlar kullanacak..
“Dolar”da küçücük bir köpük oluşturup, fiyatı yükselttiklerinde..
Dünyalar kendilerinin olmuş gibi sevinecekler..
Ama ülkenin köprüsü kazanca geçtiğinde..
Üzülecekler, suratlarını asacaklar..
Hani Türkiye’de ihracat artmıyordur. Turizm gelişmiyordur..
Enflasyon oranında asgari ücrete zam gelmiyordur..
Deli Dumrul hikayesi köprülerin ilk yılları için değil, 4-5 yıl sonrasında da geçerli oluyordur..
“Canım, parametrelerin hepsi sıkıntılı. Hepsi eksi yönde..” derim..
Ama bu ülkede diktatörlük olduğunu, her şeyin kötü olduğunu söyleyecek kadar pespayeleşen, AK Parti’de milletvekilliği de yapan Turhan Çömez, İngiltere’den bir hastasını Türkiye’ye getirip, ameliyat olmasını sağlıyorsa..
Sonrasında da, Türkiye’deki sağlık sistemini övmek zorunda kalıyorsa..
Boşverin siz bu zırtapozları..
Boşverin siz, TL değeri üzerinden senaryolar yazan hokkabazları..
Ülkede istihdam artıyor mu?
Ona bakın..
Nitekim dün açıklandı, istihdam artıyor.
Tüm karalamalara rağmen artıyor..
İhracat artıyor mu?
Artıyor..
Turizm geliri artıyor mu?
Artıyor..
Birilerinin “Battık, bittik, mahvolduk” dediği tarım alanında ihracat rekoru kırılıyor mu?
Kırılıyor..
Bir üründe, iki üründe değil..
Tüm tarım sektörü anlamında ihracatta rekor kırılıyor mu?
Kırılıyor..
Boşverin gerisini..
Çakma ülkücü Akşener, “Bay kriz” desin..
Temel Bey, “Adayımızı açıklayalım da, paçavraya çevirin, öyle mi” desin..
“Ülke 6 yıldır, çok kötü yönetiliyor.. Ama biz gelirsek, 6 ayda düzeltiriz” diyecek kadar kendisi ile çelişen Ali Babacan’lar, Ahmet Davutoğlu’lar, mavallar okusunlar..
Türkiye büyüyor..
Zorluklara rağmen, Türkiye düne göre bugün, daha iyiye doğru gidiyor..