TFF seçimine itiraz...
Türk futbolu yeni patronunu, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) başkanını seçti; ‘Yıldırım Demirören’. Hal böyle olunca ‘Vay sen nasıl başkan seçilirsin’ diye yaylım ateşi, linç girişimi başladı. Seçim süreci ve sandıkta kullanılan oylara baktığımızda göze çarpan futbolun kendi içinde yer alan isimler. Öyle ise bu itiraz neden?
Şimdi soruyorum; ‘TFF özerk bir yapıya sahip değil mi?’ Özerk bir yapıya sahip ise, en tabii olarak başkanını da kulüp ağırlıklı olduğu ‘temsilciler-kişiler’ seçer. Nitekim de öyle oldu. Demokratik platformda gerçekleşen seçim sonucunda, yarışı kazanan Yıldırım Demirören, böylelikle ‘ustalık’ dönemi diye adlandırılacak sürece başlamış oldu.
Yine soralım; ‘Sahi itirazlar niye?’ Biraz araştıralım dedik. En büyük neden; Kulüpler Birliği’nin Federasyon seçimine etki etmeye hakkı yokmuş? Cevap; Pardon Kulüpler Birliği isimli oluşum, yine kendi kulüplerimizin ‘temsilcilerinden’ oluştuğuna göre!.. Bir de bu Federasyon TFF, özerk bir yapıya sahip değil mi? Öyle ise kendi kendilerini yönetmek gibi hakları elbette olacak.
Yıldırım Demirören dönemine itirazın diğer konusu ‘...Vay efendim Futbolun Şirketi kurulup, futbol şirket mantığı ile yönetilmez‘miş!’. Dikkat ettiyseniz hep itirazlar ‘mişli’ bitiyor. Geniş zaman sürecini kapsayan, adeta içi boş bir başkaldırı. Şimdi size soruyorum. Dernekler yasasına göre yönetilen kulüpler, bu yapıdan kurtulabilmek için yıllardır mücadele içinde olmadılar mı? Ha bu itirazlar ‘hovarda para çalıyor kulüpler’ diye görüş belirtin, ben de size yapılmasını gerekeni söyleyeyim.
Futbolun uluslararası mercileri olan UEFA veya FIFA bu konuda devreye girmeden, devletin denetim sistemi devreye girmeli. Burada yine bir soru gelebilir ‘Hem federasyon özerk, hem de dışarıdan denetim diyorsunuz.’ Yaklaşım doğru ama ‘işleyişte’ aksaklık var ise bunu denetlemek de devletin ilgili kurumlarına ‘Maliye gibi...’ düşer. Futbol ve diğer Spor Federasyonlarında da aynı işlem yapılmalı. Yoksa, kimsenin ‘kamuoyunun’ parasını çarçur etmeye hakkı olamaz.
Demirören’e itirazlar devam ediyor; Milli Takım bu kadar kötü olmadı! Kağıt üzerinde doğru bir yaklaşım. 2000-2008 yılları arasında ay-yıldızlı ekibimiz uluslararası arenada, Dünya ve Avrupa Şampiyonasında başarılı bir ivme kazandı. O vakit teknik direktör olarak Milli Takımın başında sırasıyla kimler görev alıyordu; Şenol Güneş ve Fatih Terim... Bugün futbolumuzun değerleri tanımına uyan bu Güneş ve Terim nerede; Milli Takım ve Beşiktaş’ın başında. Bu demek oluyor ki sahadaki mücadelede ‘teknik’ olarak problem yoktur...
Milli Takımın başarısı için ‘başkanlık-yönetim’ bazında neler yaşandı. 2008 yılından bugüne kaç başkan değişti TFF’de? Ben diyeyim iki siz deyin üç. Bu süreçte başarısızlık her defasında prim yaptı. Yıldırım Demirören dönemini eleştirenlere soruyorum; Bunların temelinde ne vardı? Efendim, anlamadım! Demek son dönemlerde hep başarısızlık vardı ve bunda da etkili olan, alınan kararların uygulamaya koyulmayışıdır. Onun da temel, olmazsa olmaz nedeni kulüplerin kendi içinde anlaşamaması...
Bugün ise futbol takımlarının temsil edildiği Kulüpler Birliği, bu ayrımcılığı ortadan kaldırma rolü oynadı. Son dönemlerde bunda da başarılı oldu. Tabii bu yaklaşım bize, son dönemlerde ülke menfaatleri için yapılan her olumlu harekete ‘muhalefet’, açık ifade ile ‘ihanet’ sürecini hatırlattı. Futbol Federasyonu seçimlerine bakıyorum da, inanın futbol içinde benzer süreç işliyor. Sesi fazla çıkanlar, figüranlar hep aynı...
Sayın Yıldırım Demirören’i bir kez daha kutluyoruz. Yeni başkanlık sürecinin hayırlı olmasını diliyoruz. Sayın Demirören’e yüksek sesle itiraz edenler, kulüp temsilcileri dışından herkes. Şimdi ona düşen, bir önceki dönemde yapmadıklarını-hatalarını-eksiklerini tamamlamak, diğer başkan adaylarının proje ve yapıcı eleştirilerini dikkate almak. Çünkü Demirören için devir artık ‘ustalık’ devri. Bunun da açıklaması ‘yersiz’ eleştirilere ‘laf’ yetiştirmek değil, ülke menfaatleri-futbolu için ‘projeleri’ uygulamak...