• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

KKTC’deki seçim ve düşündürdükleri

22 Ekim 2025
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

KKTC’deki seçim ve düşündürdükleri

YAŞAR DEĞİRMENCİ

Demokrasilerin gereği olan seçim olsa da her yönüyle düşünülecek “mâzi-hâl-istikbâl” üzerine eğilmemizin şart olduğu bir seçim bitti. Her zamanki gibi ağzı olanın konuştuğu, her kafadan bir ses çıktığı, kendi değerlerimizle tahlil, tenkit, yorum yapılmadığı günlerdeyiz. 

“Kıbrıs, bir Helen adasıdır ve mücadelemiz tüm Helenlerin mücadelesidir” düşüncesiyle hareket eden ve Türk Ordusu’nu işgalci güç olarak gören anlayışla karşı karşıyayız. 

Başörtü yasakçısı, LGBTİ destekçisi, İsrail ile kardeş Rum’a aşık Tufan Erhürman


Türkiye’deki CHP’nin, KKTC şubesinin başında bir görüntü veriyor. Erhürman, başörtü yasakçılığını “cepheleşme” olarak yorumlayıp, özgürlüğü “cepheleşme” olarak ifade ediyorsa Kıbrıs Yunan hayranlarının elindedir. Dostumuzu, düşmanımızı en iyi tanıma, Mümin/Müslüman kimliğini, kişilik ve şahsiyetini kaybetmeme ve aidiyetimizi unutmama durumundayız.

Bu millet ne çekiyorsa Selanik yapılanmasıyla bir avuç Sebataist, dönme, Siyonist kimliksiz güruhtan çekiyor. Kıbrıs’ı bilen Makarios’u onun katliamlarını, zulümlerini bilir. Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ın kararlı tutumuyla 20 Temmuz 1974’te başlatılan Kıbrıs Barış Harekâtı, Kıbrıs Türkü’nün rahat, huzur, barış, güven ve en önemlisi ‘Egemenlik Hakkı’na kavuştuğu gün olarak tarihe geçmiştir.



Necmeddin Erbakan’ın emriyle Kıbrıs’a harekât düzenleyen Mehmetçik, adadaki Türk nüfusu yok olmaktan kurtardı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Rumların baskı ve zulmüne son vermek amacıyla 20 Temmuz 1974’te düzenlediği Kıbrıs Barış Harekâtı Kıbrıs Türk halkının en büyük bayramıdır, bir kurtuluş günüdür ve geçmişte yapılan mücadelenin bir nevi armağanıdır. Bunu gerçekleştirene Başbakanlık yaptırtmadılar. Adını bile anmazlar. Makarios’un heykelini yapan beynelmilel hırsızlık, yolsuzluk, sahtekârlık, vs. failini Cumhurbaşkanı yapmaya çalışanların da Selanik kaynaklığını unutmayalım. Kıbrıs’ta Türklere yapılanların Gazze’de yapılanlardan farkı yoktu. Şimdi etrafımıza yığılan silahlanma ABD, İsrail Yunan yapılanması tarihin tekerrürü. 

Kandan beslenen, yakan, yıkan çoluk/çocuk demeden öldüren, yüzlerce insanı şehit eden, utanmadan bunları yapanlara meşruiyet kazandırmaya çalışan ‘modern vampirler’in arasındayız. ‘Hainlerle beraber olma!’ ilahi ikazı duymayan sağırlara nasıl duyuracağız hak ve hakikati. Aman Allah’ım bu nasıl bir imtihan.


Çok dramatik bir hal içindeyiz. Hassasiyetlerimizi reflekslerimizi kaybettik. Doğrunun, iyinin, güzelin, Hak ve hakikatin yanında durmayı, zalimin, bâtılın, yanlışın çirkinin karşısında yer alma özelliklerimiz kayboldu. Bu hal, bu tavır; meselelerin en önemlisi. Çünkü hassasiyet varsa; umut her durumda vardır, her mesele bir gün çözülebilir. Ama hassasiyet kaybolmuşsa, hangi meseleyi kim, nasıl çözecek? Önce Kıbrıs’ı bilmemiz gerekiyor.

Bir zamanlar sahabeler tarafından feth edilmiş Kıbrıs acaba bugün hangi durumdadır? Acaba bu halin bize bakan yanları var mıdır? Buna kendimizi ne kadar dert edindik? 


Peygamberimizin süt teyzesi Hala Sultan Türbesi’nden, Lala Mustafa Paşa Câmii’ne kadar Kıbrıs, Müslüman ve Türk kimliğini birlikte taşımış bir Akdeniz adasıdır. Kıbrıs’taki İslâm varlığının en eski izidir Hala Sultan Tekkesi. Tıpkı İstanbul’daki Eyüp Sultan Türbesi gibi. 1. Dünya Savaşı’na kadar, Larnaka yakınlarından geçen Osmanlı gemileri, top atışlarıyla selâmlardı Hala Sultan Tekkesi’ni.


Üç asır bu adayı Osmanlı Devleti’ne bağlayan sır, hak ve adaletin kaynağı olan İslâm hukuku ve buna dayanılarak hazırlanan âdil kanunlardı. 1878’de Osmanlı Devleti’nin adadaki hakimiyeti sarsılalıdan beri adada huzurun temin edildiğini söylemek mümkün değildir. Bugünkü hâle nasıl gelindiği de herkesin malumudur.

Üç yüz sene adayı adalet ve hakkaniyetle idare eden Müslüman ecdadımızın, burada tesis ettikleri vakıflar ve benzeri ebediyete adanmış müesseselerle ada toprağına attıkları Müslüman Türk damgasının, şimdi idareyi elinde bulunduran Türk ve Kuzey Kıbrıs yetkililerince silinmemesini ve bu konuda daima adaleti baltalamış ve hakkı çiğnemiş olmakla şöhret kazanan Avrupalıların oyunlarına gelmemelerini, şanlı ecdadın torunları olarak istemek, herhalde en tabiî hakkımız olsa gerektir. Aksi takdirde, Kıbrıs’ın İslâm beldesi olacağını müjdeleyen Resûlullah’ın ruhu rahatsız olacak ve Osmanlı şehidleri de sizlere “Sizi gidi mirasyedi ve sorumsuz çocuklar…” diye sitem edecektir.


Kimliğini, kişiliğini, şahsiyetini kaybedenler; kendileri olamazlar, kendileri olarak kalamazlar, kendilerine/özlerine dönemezler. Sâbitelerini kaybettikleri için değişirken, dönüşürken aidiyetleri yoktur. Nerede durduklarını bilemeyenler, nereye, ne’yle ve nasıl gitmeleri gerektiğini de bilemezler ve felaketten felakete sürüklenirler. Bizim ait olduğumuz yer İslâm. Eğer ait olduğumuz yeri yitirirsek, dilimizi de düşünme, bakış, görme biçimlerimizi de yitiririz. Bizi yok edecek şeyleri, (laikliği, kavmiyetçiliği, sığ, seküler ideolojileri, paganizmi) varlığımız olarak kabul etmenin problemlerini yaşıyoruz. Eğer İslâm’ın, ümmet kimliğinin ne demek olduğunu bilseydik, kardeşliğin nasıl muazzam bir nimet olduğunu, hayatımızdaki yerini ve değerini de hakkıyla bilebilirdik. Unutmayalım: İslâm biterse, insanlık da biter!

Batı’nın tedirginlik duyduğu yegâne ülke Türkiye’dir. Türkiye, dünün Osmanlı’sıdır! Türkiye’nin güçlenmesi, bütün İslam Alemi’nin, bütün insanlığın hayrınadır. Türkiye çökerse bütün Müslümanlar altında kalır. Türkiye İslam Alemi’nin kalbidir. Şu haliyle bile öyledir! Bin yıllık gerçeği yüz yıllık yalana yedirmeyeceğiz!


Unutmayalım: Küresel sisteme, stratejik zekâyla, iyi kötü iktisadî bağımsızlık hamlesiyle, medeniyet tecrübesinin verdiği tarihî ve irfanî derinlikle meydan okuyabilecek ülke yalnızca Türkiye’dir! Türkiye dünyanın ruhu, mazlumların umudu, zorbaların kâbusu ve insanlığın ufkudur. Ruh köklerimize dönmeden olmaz. Kıbrıs’ın başına gelen/getirilen adam öncelikle bunları bilsin. Batı’nın kölesi olma duygusunu bıraksın. Yunan’ın Türk’e yaptıklarını yaşadığı topraklarda düşünerek kendi tarihini bilmeden o koltuğa oturmasın!


Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

şizofren

boşver abi kibrisi su akar yolunu bulur..kibrisli lgbt seviyorsa bana ne federasyon istiyorsa bana ne ben kibrislilar icin kilimi bile kipirdatmam valla eeee. Vatan millet sakarya deme bu kelimelerin de icini bosalttilar bunu soyleyenler...ALLAH İCİN SAVAS DESEN...savasda ALLAHI hatirlarsak zaten yanmisiz demek...kendi adima ALLAH İCİN GAZZEYE GİDERİM ..VALLA turkiye icin bile savasmak isime gelmiyor..neden mi ALLAHİN bu ulkede bi gecerliligi var mi sence kanunlarda olsun uygulamada olsun ha sen var diyorsan yolun açik olsun tutan yok .yurtdisina kacsanda cepheye gitsende gule gule derim ...merkez bankas

Erzincan'dan Salih

Kıbrıs'da başörtüsü zulmünü lanetliyoruz.Yalnız anayurdumuzda da,ömür boyu nafaka diye bir zulüm var ve her kes seyrediyor.Zinayı suç sayamadık.Devlet dairelerinde erkekten çok kadınlar çalışmakta,aile yılı diye bir safsatasına içinde bulunmaktayız.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23