Suratlar maske tutmuyor artık
Alayınız Atatürkçüsünüz öyle değil mi?...
İstisnasız olarak, alayınız onun ilke ve ülkülerinin izindesiniz öyle değil mi?...
Mahallenizden olmayan birinin var olma ve de nefes alıp verebilme hak ve özgürlüğünü gasp etmek, bugüne kadar sizler için çok kolay oldu, öyle değil mi?...
Bunun için de, en etkili ve bitirici silah olarak her zaman “Atatürk düşmalığı ile suçlamak” silahını kullandınız, öyle değil mi?... Çünkü bu silâhı ateşlediğinizde, sizin mahkûm olma, hasmınızın ise kurtulma ihtimali asla olamazdı, öyle değil mi?...
Bu yolla, ülkesi - milleti- devleti için malından da canından da geçmeye hazır, ülkenin öz be öz evlâtlarına, yıllar yılı kan kusturdunuz öyle değil mi?...
Bugüne kadar böyle böyle yürüttüğünüz çıkar geminizi ve saltanatınızı, ilelebet böyle yürüteceğinizi de umuyordunuz, öyle değil mi?...
Deniz bitti efendiler!...
Bastığınız zeminin tabanlarınızın altında günden güne eriyip gittiğini de mi hissetmiyorsunuz?...
Sahtekârlığın ve istismarın da sonu var..
O ahmak ve şapşal suratlarınız Atatürkçü maskesini tutmuyor artık..
Hani Atatürkçü’sünüz ya..
Hani, Atatürk’ün “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” cümlesinde işaret ettiği “O millet” var ya..
İşte o millet ne zaman ki özgür iradesiyle Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçti; o günden itibaren; o şapşal suratlarınız artık maske tutmaz oldu...
Milletin değil sizin olması gerektiğine inandığınız hakimiyeti tekrar ele geçirmek için, millet iradesine karşı, hem gâvurla hem de terörle açık açık ortak iş tutacak kadar gözünüz döndü...
“Türkiye’de muhalefetle el ele verip milletin seçtiği Erdoğan’dan kurtulacağız” diyen; bunun peşine de “Türkiye Soykırım yapmıştır” zırvasını ekleyen ABD Başkanına, Atatürkçü maskesi takılı suratlarınızla, neredeyse bağlılıklarınızı bildirdiniz...
Dışarıdan bakan biri “Gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunduğunuza” pekâlâ inanabilir..
Çünkü “Şahsî menfaatlerinizi müstevlîlerin siyasî emelleriyle tevhîd ettiğiniz” dünyanın her köşesinden kabak gibi görünüyor..
Aynı bugün olduğu gibi, istiklâl ve bekâ savaşı verdiğimiz o günlerde, M.Kemâl meclis kürsüsünde, bozgunculuk yapanlara şöyle diyordu:
“- Bezginler!. Yılgınlar!.. Korkaklar!.. Yabancı hayranları!.. Teslimiyetçiler!.. Alçaklar!.. Hainler!..”
Gözlerinizi kapatıp söyle bir hayâl edin, meclis kürsüsünden eğer bugün seslenseydi, bu sözleri hangi tarafa bakıp da söylerdi?...
Valla bildiniz...