Mutlak sulh muhaldir
Geçen yazımızda, içinde bulunduğumuz savaşa dair bir giriş yapmıştık. Savaşın insanlık tarihi boyunca kesintisiz olarak süregeldiğinden bahsetmiştik..
Savaş kâh yükselen kâh alçalan, ama fasıla vermeyen bir süreçtir..
Diplomatik, ekonomik, kültürel, psikolojik ve sair enstrümanların kullanıldığı bu süreçte siyasetin aşamayacağı bir noktaya gelindiğinde, devreye silah, yani muharebe girer...
Zaten muharebenin tarifi de “Siyasetin tıkandığı yerden silahla devamı”dır..
Üstad’ım Necip Fazıl’ın ifadesiyle «Kurbağa diline döndürülen» türkçemizde, savaş kelimesinin harbi mi, muharebeyi mi, mücadeleyi mi, mücahadeyi mi anlattığı doğrudan pek anlaşılmaz...
“Vay bizi savaşa sokacaklar!”
“Yoksa savaşa mı giriyoruz?”
Efendi sen, eğer bu coğrafyadaki tarihini ölçü alıyorsan, Doğu Roma İmparatorluğu’nun toprağına Malazgirt meydan muharebesiyle adım attığın gün, girdin zaten bu savaşa...
Bu kesintisiz savaşta Anadolu’yu kendine vatan yaptın. Başşehri Konstantiniyye’yi alıp, Doğu Roma İmparatorluğu’na son verip, yeni bir çağ açtın ..
Savaşın yaklaşık beş yüz yıllık safhasında, Hakk’ın adaletin sancağını dört kıta yedi iklimde dalgalandırdın. Sık sık da muharebelerdeki zaferlerinle taçlandırdın..
Derken, zeval çağı gelip dayandı. Savaşta küfrün galebe çaldığı bir zaman dilimine girildi..
Birinci Cihan Harbi ile senin cihan devletin çökertilip parça parça yağmalandı. Yeni devletin Anadolu kıtasında büzülmek zorunda kaldı. Peki savaş durdu mu?..
Elbette hayır!.
Mutlak sulh muhaldir...
Küfür, bütün enstrümanlarını kullanarak, siyasetini dayattı sana. Fena halde benzetti...
Benzettiği kılıktan her çıkar gibi olduğunda, silahla (on yılda bir darbelerle) tekrar biçimine soktu seni...
“Hasta” deyip paylaştıkları bu vücudun, yüzyıl sonra, önce ruhu kendine geldi sonra gövdesi. Yoğun bakımdan çıkıp ayağa kalktı..
Batı, telaşla bu kez 15 Temmuz’u denedi, yenildi.
Başka araçları deniyor bugünlerde...
Savaş olanca yoğunluğuyla sürüyor lâkin, ayağa kalkan vücut, dâvası için bekâsı için onurlu siyasetini kararlılıkla sürdürüyor artık..
Hem de, siyasetinin önüne çıkıldığı Irak-Suriye-Libya-Doğu Akdeniz gibi noktalarda, silahını da (tam yüzyıllık uykudan sonra) devreye sokarak, elhamdülillah...
Anlayacağın, savaştasın efendi!..