Ayasofya sadece Ayasofya değildir
Sultan Mehmed Han’ın, Fatih olur olmaz Fetih Suresi ile adım attığı; cami kılıp, vakfiye ile de mühürlediği mekân; seksen küsur sene aradan sonra, aslî haline döndü elhamdülillah..
Kalp gözlerine mânâ gözlüğü takabilenleri ayrı tutarak, Ayasofya’ya madde gözüyle bakanlaradır sözüm:
Evet, Ayasofya, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkentindeki en eski ve en büyük mabeddir. Hantal bedeni Sinan’ın minareleriyle hem yıkılmaktan kurtulmuş, hem estetik kazanmıştır..
Evet, onun fetihle Cami’ye dönüşmesi doğunun batıya galebe çaldığının tarihi ve siyasî mührüdür..
Evet, Cihan Harbi sonrası galip batının taze devletimize dayatmasıyla (Lozan’ın gizli maddelerinden olduğu söylenir) camiden müzeye döndürülmüştür ve 1453’ten bugüne İstanbul’a Konstantinopolis demekte inat eden batı; müze yapılan Ayasofya’yı zaferinin sembolü olarak görmüştür...
Evet, yeni sınırlarımıza tek bir batılı liderin ayak basmadığı dönemde; İngiltere Kralı’nın, sırf Ayasofya’nın müze olması için geldiği söylenir...
Evet, bugün tekrar cami olan Ayasofya bizi, milleti ve ümmeti sonsuz mutlu etmiştir...
Buraya kadar tamam.
Şimdi, madde gözlüklerimizi çıkaralım.
İşin bâtınî yönünü vuzuhla takip eden Allah Dostları’nı tenzih ederek; Ruh gözlükleriyle mânâ ikliminde emeklemeye çalışalım...
Bu, bir bina açma olayı değildir..
“Elbet feth olunacağı” işaret edilen bu koordinattan yükselip, semâya ve âlemlere yayılan sinyalin, dünya zamanıyla 85 yıl aradan sonra, tekrar yayılmaya başlamasıdır bu..
Kur’an-ı Kerim, ezan, tekbir, tehlil, kelime-i şahadet, tesbih ve dua olarak bu koordinattan tekrar semalara yükselmeye başlayacak olan kesintisiz sinyalle birlikte yeni bir çağ başlıyor, yaşanacakları dikkatle izleyin, demiştim çocuklarıma ve yakın çevreme...
Farkında değilsiniz belki ama, Ayasofya’nın tekrar cami olacağı haberi dünyaya yayıldığı andan itibaren; dinlisi-dinsizi, putperesti-ateisti, yabancısı-yerlisi ile küfür çıldırdı... Hangi mabedlerde, hangi mahfillerde, kesintisiz ne âyinler yapılıyor, akıllar şaşar...
Ayasofya’nın sadece Ayasofya olmadığını derinden idrak için, Üstad’ım Necip Fazıl’ın Ayasofya Hitabesi’ni internetten bulun okuyun-dinleyin lütfen...
29 Mayıs’ta Ayasofya’ya adım atan Fatih gibi; 29 Mayıs’ta yola çıkan Fatih’in bulduğu, dostu mutlu, düşmanı ifrit eden zengin doğalgaz rezervi, sadece bir tevafuk mudur dersiniz?..
Bu yeni çağda yaşayıp göreceklerimizi dikkatle takip edelim dostlar...
Mümkün olduğunca kalp ve mânâ gözüyle tabii ki...