• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Süleyman Önsay
Süleyman Önsay
TÜM YAZILARI

O (s.a.v.), dâvetçidir!

20 Aralık 2019
A


Süleyman Önsay İletişim: [email protected]

O (s.a.v.), Kendisine Verilen Şeriat’in Davetçisi ve İzleyicisi idi!

Çünkü yüce Rabbimiz, Efendimizi şöyle ikaz etmişti:  

“Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.”  (Câsiye,18) 

Kureyş ileri gelenleri Hz. Peygamber’i devamlı olarak atalarının dinine dönmeye çağırıyor ve bunda ısrar ediyorlardı. Âyet-i kerime uyulacak dinin İslâm olduğunu ve başka isteklere kapılmamak gerektiğini hatırlatmaktadır.  (Diyanet Vakfı Meâli, s.545)  

Kendisine Verilen Şeriat Ne Anlam ve Önem İfade Ediyordu?

“O bürhân-ı Hakk (Hakk’ın delîli) ve sirâc-ı hakikat (hakikat güneşi olan Hz. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm), öyle bir din ve şeriat göstermiştir ki; iki cihânın saâdetini te’mîn edecek desâtîri câmi‘dir (düsturları içinde toplamıştır). Ve câmi‘ olmakla berâber, kâinâtın hakâikını (hakikatlerini) ve vezâifini (vazîfelerini) ve Hâlık-ı Kâinât’ın esmâsını ve sıfâtını (kâinâtın yaratıcısının isimlerini ve sıfatlarını), kemâl-i hakkâniyetle (dosdoğru) beyân etmiştir. 

İşte o İslâmiyet ve şeriat, öyle bir tarzda muhît (kuşatıcı) ve mükemmeldir ve öyle bir sûrette kâinâtı kendiyle berâber ta‘rîf eder ki, onun mâhiyetine dikkat eden elbette anlar ki; o din, bu güzel kâinâtı yapan zâtın, o kâinâtı kendiyle berâber ta‘rîf edecek bir beyannâmesidir ve bir ta‘rifesidir. 

Nasıl ki bir sarayın ustası, o saraya münâsib bir ta‘rife yapar. Kendini vasıflarıyla göstermek için, bir ta‘rife kaleme alır. Öyle de, din ve Şeriat-ı Muhammediye’de (asm) öyle bir ihâta (kuşatıcılık), bir ulviyet (yücelik), bir hakkâniyet görünüyor ki, kâinâtı halk ve tedbîr (yaratan ve idâre) edenin kaleminden çıktığını gösterir. 

O kâinâtı güzelce tanzîm eden kim ise şu dîni güzelce tanzîm eden yine O’dur.  Evet o nizâm-ı ekmel (kâinâttaki en mükemmel düzen), elbette bu nazm-ı ecmeli (en güzel bir tertîb olan İslâmiyet’i) ister.”  (Said Nursi (rh.a.)Zülfikâr, 19. Mektûb, 91-92 -Hayrat Vakfı Meâli Açıklaması) 

O (s.a.v.), Ne Pahasına Olursa Olsun Allah’ın Hükümlerini Uygulayan Bir Davetci İdi!

Aişe (r.ha) şöyle nakletmiştir:

Mahzum kabilesine mensup, hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyş’i üzdü. “Onun hakkında Resulullah ile kim konuşur” denildi. “Buna Rasûlullah’ın çok sevdiği Usâme b. Zeyd’den başka kim cesaret edebilir?” dediler. Usâme Rasulullah (s.a) ile konuştu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a);

“Ya Üsame! Allah’ın hadlerinden bir hadde şefaat mı ediyorsun?” buyurdu. Sonra kalkıp halka hitaben şöyle dedi: 

“Şüphesiz sizden öncekiler, içlerinde itibarlı birisi hırsızlık yaptığı zaman bırakıverdikleri, zayıf birisi hırsızlık yaptığında ise kendisine had uyguladıkları için helak oldular. Allah’a yemin ederim ki eğer Muhammed’in kızı Fatıma (bile) hırsızlık yapsa elini keserim.”

..Hırsızlık yapan, ailesinin en değerli ferdi olan kızı Fatıma bile olsa elini keseceğini söylemiş ve kadının elini kesmiştir.

Kadın daha sonra pişmanlık duymuş, durumunu düzeltmiş ve evlenmiştir. Hatta bazı hacetleri için Hz. Aişe’nin yanına geldiği rivayet edilir. 

Hadis-i şeriften anlaşıldığına göre hadlere tealluk eden bir cezanın affedilmesi ya da hafifletilmesi için yetkililer nezdinde şefaatçi olmak caiz değildir. Bu hüküm hakim nezdinde dava başladıktan sonrası içindir. Bu konuda tüm âlimler müttefiktir. Ama daha dava mahkemeye intikal etmeden devlet yetkilisi tarafından duyulmadan önce suçu örtbas etmek, affı için şefaatçi olmak ulemânın çoğunluğuna göre müstehabtır. Ama bu, kötülüğü adet edinmeyen kişiler hakkındadır.

Haddi gerektirmeyen suçlarda ise suçlunun affı için yetkililer nezdinde şefaatçi olmak ve şefaati kabul etmek caizdir.((Buhârî, hudud 12; enbiya 54; Müslim, hudud, 8.9; Tirmizi, hudûd 6; İbn Mâce, hudud 6; Nesâi, sarik 6; Darimi. hudûd 5.) -Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/41-  -Hadis Ansiklopedisi-)

O (s.a.v.)’in Davetine Uymayanları Bekleyen Son:

Uyarıya aldırmayanlara ötede cehennem bekçileri hayretle soracaklar:

“O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: Size, içinizden Rabbinizin âyetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi? derler. «Evet geldi» derler ama, azap sözü kâfirlerin üzerine hak olmuştur.”

Onlara şöyle denir: “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!” (Zümer, 71,72-Diyanet Vakfı Meali)

Peki Ya Uyanlar:

Rablerine karşı gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya, derler.

Onlar: Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah’a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş! derler. (Zümer, 73,74-Diyanet Vakfı Meali)

Evet, O (s.a.v.) Öyle Bir Davetçi ki!

“O hutbe-i ezeliyeyi (Kur’ân’ı) okuyan zât, kâinâtın kemâlâtını (yüksek kıymetlerini) keşfeden (ortaya çıkaran) canlı bir güneştir. Bak saâdet-i ebediyeyi ihbâr ve tebşîr ediyor (haber veriyor ve müjdeliyor). Nihâyetsiz rahmeti keşfetmiş, i‘lân ediyor. Saltanat-ı rubûbiyetin (Allah’ın kâinâttaki saltanatının) mehâsininin (güzelliklerinin) dellâlı ve esmâ-i İlâhiyenin (Allah’ın isimlerinin) gizli defînelerinin keşşâfıdır.

Evet! O Zât (asm) vazîfe i‘tibâriyle, hakkın bürhânı (delîli), hakikatın ziyâsı (ışığı), hidâyetin güneşi, saâdetin vesîlesidir.

Şahsiyeti ve hüviyeti cihetiyle, muhabbet-i Rahmâniyenin (Rahmân olan Allah’ın sevgisinin) misâli, rahmet-i Rabbâniyenin timsâli (Allah’ın rahmetinin nümûnesi), hakikat-i insâniyenin şerefi, şecere-i hilkatin (yaratılış ağacının) en kıymettar ve en bahâdar (değerli) meyvesidir. Teblîğ ettiği dîni hâriku’l-âde bir sür‘atle şark ve garbı ihâta etmiş (kuşatmış), nev‘-i beşerin (insanlığın) beşte biri dînini kabûl etmiştir.” (Said Nursi (rh.a.)Mesnevî-i Nûriye, Reşhalar, 19-20)

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23