• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Peygamberimizi bilmeden anlamadan İslâm yaşanmaz!

21 Kasım 2025
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Peygamberimizi bilmeden anlamadan İslâm yaşanmaz!

YAŞAR DEĞİRMENCİ

Bir Peygamber düşünün ki, sakal bırakırken sünnetine uyuluyor, suyu üç yudumda içerken sünnetine uyuluyor, sağ elle yemek yerken sünnetine uyuluyor ama aynı Peygamber’in sünneti siyasette yok, kanunlarda yok, hukukta yok, aile hayatında yok, nafakada, mirasta yok, ekonomide yok, eğitimde yok, ahlakta yok.

Eğer bir toplum Peygamberlerinin emirlerinden ve sünnetinden canlarının istediği ve hoşlarına giden emirleri alıp, işlerine gelmeyen emirleri ve sünnetleri de terk ediyorlarsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir.

Eşlerin birbirlerine karşı davranışlarında, akraba ilişkilerinde, izlenilen dizilerde, mutfaktaki gıdaların ve eve giren kazancın helalliğinde Peygamberin ne dediğine bakmıyorsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir.


Çocuğun eğitimine, ahlakına, kılık kıyafetine, gelecek planlamasına, hayat tarzına, nasıl yetiştirileceğine Peygamberini hiç karıştırmıyorlarsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir.

Yalan söylerken, iftira ederken, gıybet ederken, harama bakarken, kalp kırarken, merhametsizlik yaparken sakalda örnek aldıkları Peygamberin tüm bu ahlaksızlıklara ne diyeceğini hiç hatırlamıyorlarsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir.


Eğer bir toplum; Peygamberlerinin namazdaki sünnetlerini asla ihmal etmiyor ama o namazdan sonra kul hakkı yerken, haksızlık ve adaletsizlik yaparken, rüşvet alırken, torpil yaparken, iltimas geçerken, kulis yaparken, ayak kaydırırken namazda sünnetine uydukları Peygamberi hiç hatırlarına getirmiyorlarsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir.


Eğer bir toplum; Peygamberlerinin yemekte hangi elini kullandığına, suyu nasıl içtiğine, yatarken hangi tarafa yattığına dair emirlerine harfiyen uyuyor ama nasıl cihat ettiğine, cahili sistemleri nasıl yıktığına, putları nasıl kırdığına, şirk düzenlerini nasıl yerle bir ettiğine, Allah’ın hükümlerini nasıl hayata hâkim kıldığına dair tek bir sünnetini bile uygulamıyorlarsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir…

Eğer bir toplum; Peygamberlerinin boyunu, kilosunu, şemailini ve saçını nasıl taradığını merak ediyor ama faizi nasıl ayakları altına aldığını, sömürüyü nasıl durdurduğunu, ırkçılığı nasıl yasakladığını, israfı ve yolsuzluğu nasıl önlediğini hiç merak etmiyorlarsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir…

Eğer bir toplum; Peygamberlerini başkalarına anlatırken gece namazıyla, açlıktan karnına bağladığı taşla, üzerinde uyuduğu hasırın yüzüne çıkardığı izle, yaşadığı hurma dallarından ve kerpiçten yapılmış evle anlatıyor ama kendi hayatlarındaki serpme kahvaltılarda, kadife kumaştan cübbelerde, lüks villalarda, devre mülklerde, beş yıldızlı otellerde, ihale salonlarında, son model araçlarda hep başkalarına anlattıkları bu Peygamberi hiç akıllarına getirmiyorlarsa o toplum Peygamberini anlayamamış demektir.



Biz elhamdülillah Müslümanız. Peygamberimizin sakalını, saçını, yemeği nasıl yediğini, nasıl yürüdüğünü ve hatta hangi tarafa uyuduğunu bile örnek alırız. Ancak tüm bunlarla birlikte Peygamberimizin devleti nasıl yönettiğini, siyaseti nasıl yaptığını, ekonomiye nasıl baktığını, bürokraside hangi ilkeleri tavsiye ettiğini, hukukta ve yasalarda hangi direktifleri ailede ve ahlakta hangi talimatları verdiğini de hayatımıza harfiyen uygulamak ve tüm bunları da örnek almak zorundayız.

Eğer işin bu kısmını ihmal edersek fert, aile, toplum ve düzen olarak çöküntüden, çürümeden, zulümden, haksızlıktan, kriz ve buhranlardan kurtulamayız.

Peygamberimize en azılı düşmanları bile “sen insanlara söylediklerini kendin yapmıyorsun” diyemedi: 


Müşrikler O’na kâhin diye iftira ettiler, mecnun diye iftira ettiler, şair diye iftira ettiler ama kimse onu “sen bize söylediklerini kendin yapmıyorsun” diye eleştiremedi. Çünkü O, insanlara ne emrettiyse onu ilk önce kendisi yerine getirdi. İbadette de ahlakta da, aile hayatında da insanlara ne söylediyse onu ilk önce kendisi yaptı. Eylem ve söylem birliği konusunda, iddia ettiklerini yaşayarak ispat etme konusunda onu en azılı düşmanları bile eleştiremedi.

Peygamberimize en azılı düşmanları bile “sen insanlara fedakârlığı teklif ediyorsun ama kendin konforu ve rahatı tercih ediyorsun” diyemedi:


Çünkü o, insanlara hangi fedakârlığı teklif ettiyse onu ilk önce kendisi yaptı. Bedir’e gidilirken binek yoktu. Üç kişi bir deveye sırayla biniyordu. Ben sizin peygamberinizim bana özel bir deve ayırın demedi. O da Hz. Ali ve Ebu Lübabe ile birlikte üç kişi bir deveye sırayla bindi. Mola verildi herkes bir şeyle uğraştı, kimi çadır kurdu, kimi ateş yaktı, O da ben de odun toplayayım dedi. Mescid yapıldı. Kimi harç taşıdı, kimi duvar ördü. O da ben de taş taşıyayım dedi. Hendek kazıldı, kimi hendeği kazdı, kimi taşları çıkardı. O da ben de toprak taşıyayım dedi. Asla bana özel bir yer yapın, dinleneyim. İş bitince de haber verin demedi. 


Peygamberimize en azılı düşmanları bile “sen insanlara sabrı ve şükrü tavsiye ediyorsun ama kendin lüks ve israf içinde yaşıyorsun” diyemedi:


Çünkü ashabı hangi sıkıntıya katlandıysa o da aynı sıkıntıya katlandı. Siz mücadele edin. Ben size uzaktan dua edeceğim demedi. Arkadaşları işkence gördü, o da işkence gördü. Sırtına deve işkembesi konuldu, yollarına dikenler atıldı, çocuklara taşlatıldı. Arkadaşları aç ve susuz üç yıl boykota tabi tutuldu. O da onlarla birlikte boykota tabi oldu. Arkadaşları açlıktan karınlarına taş bağladı o iki taş birden bağladı.  Onlarla birlikte aç kaldı. Onlarla birlikte üşüdü. Onlarla birlikte sevindi. Onlarla birlikte üzüldü.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23