Kişiye Özel Bayramları Unutmayalım!
Buruk bayramlar yaşamaya devam!
Sezai Karakoç yıllar önce şöyle dikkatlere sunmuştu:
“Bayram, iki yüzyıldır İslâm dünyası için, içi acılıklarla dolu bir yemiş gibi sunulmakta kader tarafından bize.
Ne kadar çelişkili bir psikoloji yaşıyoruz bayramlarda!
Gereğince üzülemiyoruz, ne de olsa bayramdır diyoruz, gereğince sevinip neşelenemiyoruz, gözlerimizin önünde İslâm âleminin her tarafındaki trajik levhalar canlanıyor....
Evet İslâm âlemi, nerdeyse yüzyıllar oldu, hep kara bayramları yaşıyor. Ak bayramları unutmuş gibi.
Bayramlarımız üzerine sabahın gümüşsü beyazlığı, ışığı saçılmıyor. Bayram aydınlıklarında bile yer yer karanlığın çizgileri var.” (Sezai Karakoç)
Bayramlar da ahireti yansıtan ve hatırlatan günlerdir:
Namazın öncesi bayramla ilgili bazı telkinlerde bulunuyor vaiz.
Sonra da müezzin mahfilinden bayramiyye okunmaya başlanıyor. Bayramiyyenin diğer adı bayram salâsıdır.
“Gerçek bayram, yeni elbiseler giyenin değil, ceza gününden sakınanındır.”
“Yâ Mevlâ, ya Allah.”
”Gerçek bayram, güzel bineklere binenin değil, hataları terk edenindir.”
Cemaat hep birden: “Yâ Mevlâ, Allâh” der.
“Geçek bayram, nadide yaygılara (platformlara) kurulanların değil, sıratı geçenlerindir”
Cemaat hep birden: “Yâ Mevlâ, Allâh” der.
“Gerçek bayram geçici dünya süsüyle süslenin değil, kulluk şuurunu yani takvayı azık yapanındır.”
Cemaat hep birden: “Yâ Mevlâ, Allâh” der.
“Gerçek bayram türlü renklere bakanın değil Rahman olan Allah’ın cemaline bakanındır.”
Cemaat hep birden: “Yâ Mevlâ, Allâh” der.
Cemaat hep birden:“Yâ Mevlâ, Allâh” der.
Bir muezzin:
“Fe salli ve sellim alâ es’adi ve esrafi nûri cemî’i’lenbiyâi ve’l mürselîn. Ve’l hamdü l’llâhi Rabbi’l âlemîn” diyerek sonlanır.
Ümmet bayramlarından başka bir de “Kişiye Özel Bayramlar” var:
“Müminin beş bayramı vardır:
1-Günah işlemeden geçirdiği her gün.
2-İman ile dünyadan göçtüğü gün
3-Sırattan emin bir şekilde geçtiği gün.
4-Cennete kavuştuğu gün.
5-Cemalullah’ı müşahede şerefine erdiği gün.
-Enes b. Malik-
1-Günah İşlenilmeyen Her Gün!
Müminin günah işlemeden geçirdiği her gün onun bayramıdır.
GÜNAH: İlâhi emirlere aykırı davranış, ters amel, uygunsuz fiil anlamına gelir. Necip Fazıl Kısakürek merhum da “Günah”ı şöyle tanımlar:
“Şah damarından daha da yakın Allah;
GÜNAH mı dedin; ondan uzağa düşmek günah...”
Evet “Şah damarını da aşan yakınlığın” bilincinde geçirilen her gün mü’minin bayramıdır.
Şu konuşmayı birlikte izleyelim:
“Bayram günü idi. Müslümanlardan bir adam Hazret-i Ali (R.A.) Efendimizi ziyâret etti. Hz. Ali bu sırada kurumuş ekmek kırıntılarıyla karnını doyurmaya çalışıyordu. Adam O’nun bu haline hayret ederek sordu?
-‘Ey İmâm. Bugün bayramdır, görüyorum siz kuru katıksız ekmekle karnınızı doyuruyorsunuz..’
Hz. Ali (k.v.):
‘Bugün, orucu makbul, hizmeti şükre lâyık, günahı bağışlanmış kişiler için cidden bayramdır. Bugün de yarın da bizim için yine bayramdır, Allah’a isyan etmediğimiz, günah işlemediğimiz her gün bizim için bayramdır...’ diye cevap verdi.”
Hatem-i Asam’a (rh.a.) sordular:
“Ne arzu edersin?” Dedi ki:
“Sabahtan akşama kadar afiyet isterim.“ İtiraz ettiler:
“Senin her günkü halin afiyet değil mi ki?” Hazret cevap verdi:
“Benim gönlümün afiyeti Allah’u Teâlaya hiç asi olmadığım gündür.”
Alvarlı Efe merhumun;
“Mevla bizi affede gör ne güzel ıyd olur
Cürmü hatalar gider bayram o bayram olur”
Buna “Ömür Bayramı” diyebiliriz.
2-Mümin Olarak Ölebilmek Bayramı!
Bu kolay bir iş midir?
Bunun cevabını şu satırlarda buluyoruz:
“Ölüm için üç musıbet vardır:
Birincisi: Can çekişmenin şiddetidir.
İkincisi: Ölüm meleğinin görülmesi ile kalbi istilâ eden korku ve haşyet titremesidir
Üçüncüsü: Cehennemden bir makam görülmesidir.
Azrail (a.s.) bir şeyi hatırlatmadıkça hiçbir kimsenin ruhunu almaya izinli değildir ki hatırlatacağı şey ya cennetle ya da cehennemle müjdelenmektir.”
(Eyüp Sabri Paşa, Riyaz’ul- Mukınîn, s.401)
Ölümün Sarhoşluğu:
“Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: İşte (ey insan) bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir, denir.” (50/Kaf Sûresi, 19)
Dosdoğru Yaşayan Müminlerin Ölümü:
“Şüphesiz, Rabbimiz Allah’tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerlerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler.” (41/Fussılet Sûresi, 30)
Kâfirlerin Ölümü:
“Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve ‘Tadın yakıcı cehennem azabını’ (diyerek) o kâfirlerin canlarını alırken onları bir görseydin!” (8/Enfâl, 50)
Ölüme Bakış Tipleri:
İmam Gazâli ölüm karşısında insanları dört sınıf olarak nitelendirmiştir:
1-Dünyaya dalıp hayatın gayesini dünyevî hedeflerden ibaret sanıp ölümü ve öleceğini unutan insanlar. Bunlar için ölüm istenmeyen ve korkulan bir sondur.
2-Kulluk yoluna yönelip ötesi için henüz gerekli hazırlığı yapamadıkları düşüncesiyle ölümün geç gelmesini isteyen kişiler.
3-Marifetullah ve muhabbetullah bilinci içinde her daim ölümü düşleyen ve Allah’a kavuşmayı can atan kimseler. Bunlar ölmekten değil dünyada kalıp ömür sürmekten müştekidirler.
4-Daha ileri bir çizgide olup, ölüm veya yaşama tercihini Rablerine havale eden Allah dostları. (İst. 1975,c.1, s.412)
Buna Vuslat Bayramı diyebiliriz:
“Ölüm günü tabutum, mezarıma giderken
Zannetme ki, bu dünyadan ayrıldığıma müteessirim.
Cenazemi görünce ayrılık, ayrılık diye ağlama,
Benim sevgilime kavuştuğum asıl o zamandır.” (Mevlana)