Savaş kapıda…
Türkiye Suriye’ye top atışları yapıyor... Şimdi Sermaye Suriye’deki muhalifleri yok eder. IŞİD bir gecede oluştu, bir emirle çekip gider. Sermaye onların paralarını kesince yol parasını zor bulup dağılırlar. PYD ise zaten PKK’nın yok olması ile yok olur. Suriye devleti yeniden Suriye’de istikrarı sağlar ve ona Türkiye’de olmayan silahları verirler. Diğer ülkelerden asker toplarlar. Paralı İslami cihatçılar meydana çıkar ve onlara göre inkılâpları ile irtidat etmiş Türkiye ile savaş kutsal savaş olur. Şiilik adına cihada girişirler. Suriye devleti de Türkiye’ye mukabele eder, böylece üçüncü cihan savaşı başlar.
Obama, Putin, Erdoğan üçlüsü de anlaşmamışlarsa üçüncü cihan savaşı başlamış demektir. Türkiye Suriye’ye girer. İsrail de güneyden girer. İran ister istemez savaşa katılma durumunda olur. NATO Türkiye’yi destekler. Ve geçmiş gelecek en büyük savaşa girmiş oluruz. Bu hususta biz yeteri kadar uyarıları yaptık, artık yazacağımız bir şey kalmadı.
Duamız üç liderin (Obama, Putin, Erdoğan) hatalarından dönmeleri ve yeniden savaşsız üçüncü binyıl uygarlığının gelmesini sağlamalarıdır. Temenniden öte artık bizim yapacağımız bir şey yoktur. Şimdiki sorun şudur: Biz ne yapacağız, İran ile Türkiye savaşa girerlerse Türkiye ne yapacaktır, onu irdelemek olmalıdır.
Savaş başladıktan sonra Türkiye’yi terk etmemiz savaştan kaçma olur ki, bu meşru olmadığı gibi devletimizin de bizi yok etme hakkı doğar. Savaş başladıktan sonra artık bütün gücümüzle savaşıp ülkemizi galip getirmeye çalışmak zorundayız. Sonuna kadar savaşmak zorundayız.
Şimdi Türkiye’de kaldığımızı kabul ediyor, buna göre Adil Düzen çalışanlarının en güçlü savaşı nasıl vereceklerini düşünüyor ve çözümleri ortaya koyuyorum.
Her şeyden önce biz iyi savunma yapmalıyız. Sivil savunmamız çok iyi gelişmelidir. Onun tedbirlerini almaya çalışmalıyız. Bugün savaş başladığı zaman artık kentlerde barınma imkânı yoktur.
O halde alacağımız tedbirler; köylerde ve kırlarda mesken edinmedir. Her kentte yaşayan vatandaşın köylerde veya kentin kırlarında savaşta çocukların, yaşlıların, sakatların ve kadınların yaşayacakları evleri olmalıdır. Kur’an’ın savaşa karşı hazırlıklı olun emri bunu zorunlu kılar, bunu yapmamız farz-ı ayndır.
Akevler bunu iki şekilde sağlamaktadır.
Birinci çözüm olarak, köylerde birbirlerinden uzak yüz hanelik dinlenme evleri yapılmalıdır. Savaş zamanında savaşmayanlar oraya hicret etmelidir. Bir çift ahşap oda on bin lira civarında paraya mal olmaktadır. Borç harç bulup bu evlerden edinilmelidir. Sökülüp taşınabilir bu ahşap evler birer dönümde yerleştirilmelidir. Bu birinci tedbirdir. Bahçelerde kazılan hendekler hava saldırılarına karşı siper ve sığınak olur.
İkinci çözümümüz ise yüz lojmanlı apartmanlardır. Yine köylerde ve kırlarda bunları inşa etmeliyiz. Sığınakları ve işyerleri olan bu binalar tahrip olsa da yaşamaya ve iş yapmaya elverişli olarak devam edecektir. Birbirlerinden uzaklarda yerleştirilen bu yapılar saldırılara karşı korunmuş olacaklardır. Bunların yanlarında seralar, ahırlar ve kümesler de inşa edilmelidir. Erkekler savaşırken bunlar burada tarım ve hayvancılık yapıp savaş sanayi üretimleri ile mukavemet gücünü oluşturmalı ve devletimize destek sağlamalıdırlar.
Demek ki bugün Adil Düzen çalışanlarına farz olan görev olarak işini gücünü bırakmalı ve önce dinlenme evleri yapmaya başlamalı, sonra da yüz lojmanlı apartmanları, daha sonra da sera ve ahır hangarlarını yapmalıdırlar.
Evet, bu görevler Adil Düzen çalışanlarına verilmiştir. Başta İzmir Akevler yöneticileri, İstanbul Medhal yöneticileri ve İstanbul Akevler yöneticilerinden Hocaoğlu, Akdemir, Hacıbektaşoğlu, Bünyamin Demir ve Hüseyin Kayahan bunu idrak etmeli, bu işin başını çekmelidirler.
Not: “TÜRKİYE’Yİ NASIL SAVUNACAĞIZ?” makalemi de tavsiye ederim; www.akevler.org sitemizin “Makaleler” bölümünden okuyabilirsiniz.