Lolan Güzeli’nden Bağımsızlığa Giden Uzun İnce Yol!
OUygur’ların büyük annesi… “Lolan Güzeli” olarak biliniyor. Batıdaki adı: “Beauty of Xiaohe”, yani “Xiaohe’nun Güzelliği.”
Çin bu kadından çekiniyor! Üzerindeki giysi ve motifler hakkında bilim adamlarının yaptığı araştırmaların sonuçları Çin hükümetince gizleniyor. Yüz hatlarındaki çizgilerin hâlâ belirgin olması Pekin’i tedirgin ediyor. Bu sebeple profesyonel fotoğraf çekimlerine izin vermiyor!
Sergilenmesinde bile kısıtlamalar var. Mesela; Mart 2011’de Pensilvanya’da “İpek Yolu’nun Sırları” adlı etkinlikte yer alacaktı. Ancak, hiçbir açıklama yapılmadan gösterimden kaldırıldı!.. Çin Hükümeti müdahale etmişti!
Çünkü fiziksel özelliklerinin yanında DNA testleri de tam olarak ortaya çıkarılacak bu Güzel’in dünya kamuoyunca bilinmesi, dünya tarihinin yeniden yazılmasını gerekli kılacak ve bulunduğu toprakların asıl sahiplerinin kim olduğu meselesini gündeme getirecekti!..
Aslında o Doğu Türkistan’da (Sincan Eyaleti, Uygur Özerk Bölgesi) Taklamakan Çölü civarında bulunmuş 3800 yaşlarında bir mumya. Yüz hatları ve ön DNA testleri Transkafkas bir ırktan olduğuna işaret ediyor. Bir diğer önemli özelliği de bulunduğu bölgede Çinlilerden çok önce yaşamış olması. Bu iki unsur, bugünkü Çin topraklarındaki ilk yerleşimcilerin Çinli olmadıkları teorisini kuvvetlendiriyor.
Çinliler de, kızıl saçlı, upuzun kirpikli, küçük burunlu, kalın dudaklı, beyaz tenli, boylu boslu, yün pelerinli, uzun başlıklı bu güzelin bir Çinli olmadığını kabul ediyorlar ancak Türklüğünü de kesinlikle reddediyorlar. O’nun için “Batı’dan gelen bir kavmin üyesidir” diyorlar! “Hangi Batı?” sorusuna ise doyurucu bir cevap ver(e)miyorlar. Dışarıdan göçebe gelen bir kavimden, Tarim Toplumu, söz ediyorlar. Onu da dünya üzerinden kalkmış adı bilinmeyen bir toplum olarak tanıtıyorlar!
Bu yaman Güzel, sadece Doğu Türkistan’daki ilk yerleşimcilerin kim olduğu meselesini değil, aynı zamanda petrol zengini bölgenin ne zamandan beri Çin’in bir parçası sayıldığını da akıllara getiriyor. Konuyu daha da önemli kılan güncel ise Pekin hükümetinin esaret altında tuttuğu yaklaşık 40 milyon Uygur Türküne uyguladığı baskıcı yönetim.
“Bilim adamlarının ortaya koyduğu bir gerçek var ki, mumya kültürü ilk defa Türklerden ortaya çıkmıştır… Dünya yaşam ve kültür tarihinin Türklerle başladığına dair artık bir şüphe kalmamıştır… Her ne kadar saklasalar da yine de Türk tarihinin izlerini yok edemeyeceklerdir…” gibi hamasi şovenist söylemler afaki olsa da bir mumyanın ya da başka bir kültür mirasının dünya tarihini, dünya siyasi coğrafyasını ve dünya siyasetini ve hatta dünya kamuoyunun günlük sosyal hayatı ne denli etkileyebileceğini gösteren apaçık bir örnek bu.
Peki, bizler kültürel değerlerimizin bu boyutunun farkında mıyız?
Çok da bayat olmayan birkaç haber…
Türkiye’nin “keşkek ritüeli” UNESCO’nun kültürel miras listesine girdi. Ermenistan keşkeğin kendilerinin olduğunu söyleyerek tepki gösterdi. Misilleme yaparak “lavaş kozunu” ileri sürdü ve UNESCO lavaşı, Ermenistan’ın kültürel mirası ilan etti...
Yüzlerce yıldır “Türk Yiyeceği” olarak bilinen yoğurt için “Yunan Yiyeceği” iddiası gündemde. Öyle ki Avrupa’da, marketler, sokaklar, internet âlemi, neresi olursa olsun, yoğurt istersen karşınıza “Yunan Yoğurdu” adıyla bizim bildiğimiz yoğurt çıkıyor...
Ankara Patent Yönetim Kurulu, Avrupa Patent Ofisi’nden alınan 2064 patentin sadece 2’sinin Türkiye’ye ait olduğunu, oysa ABD’nin 559, Çin’in 326 yoğurt patenti bulunduğunu belirterek, “Yoğurt üretimini engelleyemezler. Ancak, üretimde kullanılan ara malların ve makinelerin patentini başka ülkeler aldığında, siz ya onlara lisans hakkı ödeyeceksiniz ya da üretim metodunuzu değiştireceksiniz.” diye uyarıda bulundu…
Yoğurttaki muhtemel tehlikenin beyaz peynirde de yaşandığını anlatan yetkililer, “Ara ürünün patentini Danimarkalı bir şirket almış. Bununla Türk üreticiye, ‘Artık beyaz peynir üretemezsin’ demiş oluyorlar” diye beyanda bulunuyorlar…
Lahmacunu İtalyanlardan, Gaziantep baklavası ve Türk Kahvesini Yunanlılardan kurtardık ama dönerimiz tehlikede… Zira İngilizler, ne ilgisi var diyeceksiniz eminim ama dönerimize göz koymuş durumdalar! İlk kez Doncaster şehrinde bir kasap tarafından yapıldığını iddia ederek AB’ye başvurmaya hazırlanıyorlar!
Bu arada lokumu da Yunanlılar sahiplenmiş!.. “Böyle giderse yakında ’Türk lokumu’ diye elimizde kala kala baldırı çıplak kızlar kalacak galiba!” diye endişe edenler çok da haksız sayılmayacak yani!
Son ve güncel bir haber…
İtalya’da Verona Belediyesi aldığı, aslında İtalyan basını tarafından “kebap yasağı” olarak yorumlanan bir kararla, bundan böyle kent merkezinde “etnik gıda hazırlayıp satan işletmelerin” açılmasını yasakladı. Kararın, “hem kent merkezinin tarihi ve mimari mirasını hem de Verona bölgesinin kültür ve geleneklerini korumak amacıyla alındığı” savunuldu.
Bilmem bütün bunlar, birbiriyle boğuşup duran ülke ve bölgemiz insanına bir şey ifade ediyor mu? Pek sanmıyorum. Dahası “Amaan, Şaban Hoca, de get ala sen! Başka yazacak bir şey mi bulamadın?” seslerini duyar gibiyim!.. İnşallah yanılıyorumdur.