• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Şaban Şimşek
Şaban Şimşek
TÜM YAZILARI

İngiliz’in yasaklattırdığı bayramımız!

21 Nisan 2016
A


Şaban Şimşek İletişim:

“…Bizim adımıza, eğer birincisi Çanakkale ise ikincisi muhakkak ki Kut-ül Amâre’dir” desem, eminim pek çok insan bundan bir şey anlamayacaktır. Kimseyi ayıplayamam, zira şu yaşa gelmiş az çok mürekkep yalamış, üstelik yazan bir insan olarak beş-altı ay öncesine kadar benim de haberim yoktu bundan. Ne diyelim sorun eğitim sistemimizde, tarihi yazanlarda, ilim adamlarında, medyada ve asıl olarak da resmi tarihin nasıl yazılması gerektiğine(!) karar verenlerde yani müesses nizamda. Hadi sözü uzatmadan söyleyeyim, ifadeyi tamamlamak üzere cümlenin başına konulacak kelime grubu: “Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük zaferlerinden…” 

Evet, tarih 29 Nisan 1916’dır. Unutulan, unutturulan ve hatta tarih kitaplarına yazılmadığı, çocuklara öğretilmediği, bizlere anlatılmadığı için hiç öğrenmediğimiz bir büyük zaferin günü bugün. 

Değil filmini tek kare fotoğrafını dahi görmemiş, hakkında tek satır okumamış, adını hiç duymamış olsak da Kut-ül Amâre Osmanlı’nın son iki yüzyılındaki en büyük, en parlak iki zaferinden biri. 

Aslında bu yazıyı beş-altı ay kadar önce yazmaya karar vermiştim. Yıldönümünü bekleyeyim dedim. Memnuniyetle ifade ediyorum ki bu arada konu ülke gündemine geldi. Bakanlık konuya el attı, birkaç duyarlı yazar da makalesine konu etti.

Milli Eğitim Bakanlığı, yayınladığı genelgede, 81 il ve ilçedeki Milli Eğitim Müdürlüklerine, Kût’ul Amâre ile ilgili panel, sempozyum, şiir dinletisi ve konferans gibi programlar gerçekleştirme talimatı verdi. Bakanlık ayrıca her yıl 29 Nisan’da ilk ve ortaöğretimde bir ders saatinin Kût’ul Amâre zaferine ayrılmasını karar verdi. İyi oldu. Belki böylece sahte kahramanlarla dolu tarih kitaplarımızda, tam anlamıyla gerçek bir zafer olan Kût’ul Amâre’nin hakiki kahramanları Nureddin ve Halil Paşalar ve daha nicelerine yer verilir diye düşünmekteyim. 

Sayısı az da olsa basında da kendine yer buldu Kut Zaferi.  TV programları hazırlanıyor, güzel köşe yazıları da çıkıyor. Mesela dostum Mehmet Koçak’ın “Çanakkale ne ise ‘Kut’ül Amâre de odur” başlıklı 6 Nisan tarihli makalesi pek güzeldi. O makalede Sayın Koçak şöyle diyordu: 

“-Bu vatan bizim!- diyerek şahadeti şereflerin en büyüğü kabul ederek ve gençliğinin baharında canını imanına şahit kılarak vatan topraklarına düşen gençlerimizi (Şehitlerimizi) hatırlamak, dualarla anmak ve bu tarihi ruhu yaşamak hakkımızdır. Bu aynı zamanda bir vatan borcudur, bir vefadır... Onları ve onların zaferlerini gelecek nesillere anlatmak ve hatırlatmak ise milli bir görevdir.”

Evet, tarihinin en zor dönemini geçiren, artık Batının “hasta adam”dan öte “can çekişiyor” dediği Osmanlı, Bağdat yakınlarında Kut denilen mevkide, imanıyla, ihlasıyla, doğuştan asker milletiyle, “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” denilen gurur abidesi İngiliz kraliyetinin ordusuna ve onların nezdinde emperyalizme öyle bir şamar atmıştı ki bütün dünya şaşırmıştı.

13 bin 300 İngiliz askeri ile aralarında Halil Paşa’ya rüşvet teklif ederek kuşatmanın kaldırılmasını isteyen, ancak adeta bir tokat gibi “Baltacı devirleri geride kaldı!” cevabını alan General Tawshend de olmak üzere 13 general 481 subay esir alınmış, 40 bin asker ise öldürülmüştü.

Mondros Mütarekesi sonucunda, hem de sadece üç gün sonra, masa başında alınan kararlarla, Irak Cephesinden çekilmemiz, buraların İngilizlere devretmemiz (işgal) bu zaferi asla gölgeleyemez. Yani “Kut Zaferi kazanıldı da ne oldu?” diyenlere Çanakkale Zaferinden sonra yine aynı mütareke ile İstanbul’un itilaf devletlerine terk edilmesini (İşgal) hatırlatırım.

Tam bu noktada Kut Zaferinin komutanı Halil Paşa’nın kahraman ordusuna söylevini zevkle ve gururla yazmak isterim:

“Orduma:

Arslanlar!.. Bugün Türklere şeref-ü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes (güneşli) semasında şuhedamızın ruhları şad-u handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Bize 200 seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamd-u şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, 1500 senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz. Bugüne ‘Kut Bayramı’ namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bugünü tesit ederken şehitlerimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şuhedamız, hayatı ulviyatta, semevatta kızıl kanlarla uçuşurken, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcü olsunlar.”

Mirliva Halil (Tuğ-Tüm General)

Altıncı Ordu Komutanı

29 Nisan 1916 - Bağdat

Dileğimiz; bu ve benzeri zafer ve kahramanlarımızın birtakım vatan hainlerince gömüldükleri tarihin karanlıklarından gün yüzüne çıkarılması ve 1946’lara kadar kutlanan Kut Bayramı (İngilizlerin ricası kırılmamış ve dönemin CHP’li Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Başbakan Şükrü Saraçoğlu tarafından kutlama listesinden çıkarılmış!) gibi milli günlerimizden sayılarak bayram ilan edilmesi ve de hak ettikleri şekilde sosyal hayatımızın, kültürümüzün ve çocuklarımıza verilecek temel eğitimin bir parçası haline getirilmesi.  

Ruhları şâd, mekânları cennet olsun. Amin. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23