• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Şaban Şimşek
Şaban Şimşek
TÜM YAZILARI

Batı’nın zincire vurmak istediği ayı(!) ve Türkiye

23 Haziran 2016
A


Şaban Şimşek İletişim:

Rusya... 17 milyon kilometrekarelik yüzölçümü ile dünyanın güneş batmayan ülkesi. Nüfusu bu topraklara göre çok değil; 140 milyon. Altın, petrol, doğalgaz, uranyum gibi zengin yeraltı kaynakları var ama halkın refah seviyesi hiç de “cennet” denilebilecek düzeyde değil. Evet, Putin’in iktidara gelişi ile birlikte bu kaynakların ihracatından ciddi ekonomik girdiler oldu ve bir müddet yalancı bir cennet dönemi yaşandı ama... 

Ekonomi tabii kaynaklara aşırı bağımlı, ihracatın % 70’i petrol ve doğalgaz. Petrol fiyatlarındaki varil başına bir dolarlık düşüş yıllık 2 milyar dolarlık kayıp anlamına geliyor. Son birkaç yılda petrolün varil fiyatının 120 dolarlardan 35 dolarlara kadar düşmesinin yanında, Kırım’ın işgali ve Ukrayna meselesi sonrası AB, ABD ve Japonya’nın uyguladığı ambargo ve ilintili olarak enerji dışı sektörlerde yaşanan gerilemeler Rusya’da ekonominin belini büktü adeta. Son iki yılda enerji ihracat gelirleri (Petrol, doğalgaz vs.) 150 milyar dolar düşerken, genel bütçede de 350 milyar dolarlık daralma oldu. Bütçe 50 milyar dolar açık. Kamu harcamalarındaki kısıtlanma çare olmuyor.

2012’de % 3.5 olan ekonomik büyüme 2014’de % 0.6’ya geriledi. 2015’de ise büyüme bir yana % 0.2’lik bir küçülme söz konusu. Enflasyon oranı % 15. Bunun bir sebebi de Rusya’nın günlük tüketim ürünlerine koyduğu ithal ambargosu; Türkiye’den gıda maddesi ithali de bunun içinde. 

Yatırım ve üretime dayanmayan ekonomideki ülke dışına sermaye çıkışları ayrı bir handikap. Sadece 2014’de 150 milyar dolar çıkış olmuş ki bu rakam GSMH’nın % 10’una denk geliyor. Ve bu mevduat kaçışı bankaları da kapanma noktasına getiriyor. Önlem olarak görülen faiz artırımları, rublenin dalgalanmaya bırakılması, piyasaya döviz verilmesi gibi “parayla oynama taktikleri” bir işe yaramıyor. 2014’den bu yana 120 civarında banka kepenk indirdi.

Sonuç olarak bir yandan işsizlik artarken diğer yandan işi olanların da alım gücü azalıyor. Tüketim ekonomisine geçen Rus halkının geçimi üzerinde büyük baskı oluşturan bu durum ister istemez siyaset ve siyasetçiyi de etkiliyor. 

Yani Rusya’nın ekonomik, sosyal ve siyasal durumu Türkiye ile yaşanan uçak düşürme krizi öncesi de iyi durumda değildi. 

İthalatı 2013 yılında 341 milyar dolarken 2014’de 308 milyar dolara, 2015 yılında ise 250 milyar dolar civarlarına kadar düşmüştü Rusya’nın. Yani Türkiye’nin Rusya’nın toplam ithalatından aldığı % 2’lik pay zaten iyice azalmıştı. Yani feveran edilenin tersine, iki taraf için de uçak krizi sonrası ekonomik anlamda çok büyük kayıplar söz konusu değil.

Rus ekonomisi yaklaşık 200 oligark yönetiyor.İlginç olan bunların 48 tanesinin Yahudi oluşu. Nüfusları sadece 200 bin ama Rusya ekonomisinde, yaklaşık 140 milyar doları kontrol ediyorlar. Turkcell’in de ortakları arasında bulunduğu Rus-Alfa grubunun sahibi Mihail Friedman (Aynı zamanda Dünya Yahudiler Kongresi Başkanıdır), Rusya’nın en büyük alt yapı ve doğalgaz boru hatlarını işleten şirketlerin sahipleri Arkady Rotenberg, Boris Rotenberg bunlardan bazıları.

Putin böyle bir arka planda Suriye kartını oynamaya kararı verdi ve hiç kimsenin beklemediği bir anda, bodoslama savaşın içine daldı. Kimine göre, Ukrayna-Kırım hadiselerini unutturmak ve Kaddafi’nin devrilmesiyle Doğu Akdeniz’de biten Rus varlığını yeniden diriltmek amacıyla yapmıştı bunu ama bana kalırsa başka bir niyeti de Ortadoğu’daki krizi körükleyerek petrol fiyatları yükseltmek idi.

Ama Rusya’nın aldığı bu büyük risk petrol fiyatlarını yükselmeye yetmedi. Üstelik ekonomisine bir de, Esed bozuntusundan ne aldığını bilmiyoruz elbette ama bu askeri harekâtın maliyeti yüklendi. Yani “Dimyat’a pirince giderken...” durumları da söz konusu.

Aslında Rusya’nın bu ekonomi savaşı Batı ile Rusya’nın o kadim savaşının bir parçası. Bunun en veciz cümlelerle anlatan da yine bir Rus; hem de Viladimir Putin. 2014 yılı büyük yıllık basın toplantısında şöyle diyor yeni Rus Çarı: “Batı, Rus Ayı’sını zincire vurmak istiyor. Eğer avlanma içgüdülerini terk edip oturduğu yerde böğürtlen ve bal yemeye devam ederse Batı, nükleer silahlarımız olan pençelerimizi ve bizi koruyan dişlerimizi sökmenin, bizi zincirlemenin yollarını arar. Ayı’nın içi doldurulmuş bir oyuncağa çevrilmesine izin vermeyeceğiz.” 

Evet, bütün bu ekonomik gelişmeleri ve Rusya Türkiye ilişkilerini, Suriye’deki fiili durumu değerlendirirken Putin’in bu bakış açısını ve onu iktidarının “Rus milliyetçiliği ile ortodoksluk üzerine kurulu” olan kodlarını da asla unutmamak gerekiyor.

Benim merak ettiğim konu; bu ekonomik, siyasal ve sosyal çerçevede, Arap Baharından(!) sonra Kafkasya’yı, Orta Asya’yı da içine alacak bir Rus Baharı gelir mi? 

Zor görülüyor, çünkü bunun için çok ciddi bir ekonomik kriz ve elbette ki Yahudi’nin de içinde olduğu Batı’nın desteği gerekiyor. Oysa zengin kaynaklara sahip olan ülkelerde ekonomik ambargolar, bu tür gelişmelerde, çok da bir işe yaramıyor. Dahası Rus ekonomisinin tamamıyla çökmesine de müsaade etmezler, çünkü işin içinde Batı’nın da çıkarları var. Ambargoyu uygulayacak olanlar, aynı zamanda Rusya’dan alacağı olan devletler, bankalar, fonlar!.. Bir de Rusya ve KGB’ci Putin’in bu tür hareketleri bastırma gücü ve yöntemleri var tabii.

Hulasa...

Günümüz dünyasında “toprak, su, gıda, enerji ve silah” paradigması üzerine kurulan jeopolitik dengede Rusya’nın yürüyecek dikensiz bir yol bulması kolay gözükmüyor. Rusya ile ilişkilerimizde, onları küçük görmek elbette doğru olmaz ama çok büyütmenin de anlamı yok. Kabadayılıkları kimseyi aldatmasın. Zira Rusya, silahından başka pek de süper güç denebilecek özelliği kalmayan önemli bir bölgesel güç, o kadar. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23