Başkan Erdoğan cesareti nereden alıyor?
Başkan Erdoğan cesareti nereden alıyor?
NUSRET REŞBER
Nice devlet reisleri gördük. Başbakan, cumhurbaşkanı, devlet başkanları...
Bir dönemin sonunu getiremeyenler… İkinci dönemi rüyalarında bile göremeyenler.
Görüp te hiçbir değişikliğe gidemeyenler…
Kısık bir döngüde, kendi coğrafyasını aşamayan, topraklarının dışına çıkamayan devlet başkanları… Dış ülkelere seyahat veya başkasının emir eri gibi çıkanları gördük.
Dünya devlet başkanlarının çoğunu tanımaktan, onlarla ilişki kurmaktan yoksun devlet erkânı.
Kendi ülkelerinde dahi burjuva takımından başkalarının yanaşamadığı, fayda, sevgi göremediği...
Kendi ülkesinde bile dolaşamayacak, halkın arasına karışamayacak kadar halktan kopuk, silik, soğuk suratlı liderler gördük.
Ama Tayyip Erdoğan, bunların hiç birine benzemiyor! Neden?
Belediye başkanlığı sırasında da, başbakanlığı döneminde de cumhurbaşkanı iken de hep aynı cesaretle, aynı kararlılıkla, aynı inanç ve azimle attığı her adımı atabilen biri o.
Seven sevmeyen herkesin gönlünde, dikkatinde ve örnekliğinde...
Onu hâlâ tanıyamayana fazla anlatacak bir şey yok!
O, kendisini doğru anlayıp tanıyanları, sevgi ve muhabbetleri daim olanları ise bugüne kadar hiç şaşırtmadı.
Teveccüh gösterenler onu hep kendilerinden biri gördüler; bilerek bir yanlışa imza atmayacaklarına gönülleri dün, bugün ve yarın da hep aynı mütmainlikte.
Bakınız, uluslararası her toplantıdaki duruşuna; güven, istikrar, sorumluluk ciddiyetinden asla uzaklaşmadı; aksine sorumluluk duygusu, güven verme hissiyatı dünya liderlerine de ışık oldu.
Çok geriden gelmeye gerek yok. Birkaç gün içindeki BM zirvesi çerçevesinde dünya liderlerinin duruşuna bir bakın, ölçün bir de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duruşuna, hitabına, ikili görüşmelerine, ona olan ilgiye bakın.
Birçok devlet başkanı ve liderler, kendi kısık döngülerinden başını kaldıramazken Erdoğan, buradan hareket etmeden dünyaya kendi gündemini oturtuyor.
Ülkesinden katılacağı BM zirvesine mesajıyla yön veriyor; zirvede de her istediğini yaptıramasa da beyinlerini çatlatırcasına yüzlerine dünya gerçeklerini nakşettiriyor.
Alavere dalavereyle geldiği devlet başkanlığını kaybeden ve aynı yöntemle tekrar gelen Trump, ABD başkanı sıfatıyla dünya liderleri içinde en rahat hareket edeni.
Ama dün olduğu gibi bugün de hiçbir tutarlılığı, inandırıcılığı bulunmuyor. Beş dakika önce söylediğiyle sonrası birbirini tutmuyor.
ABD başkanı olma sıfatı ve gücünün dışında hiçbir geçerliliğe sahip değil.
Kibir abidesi çatlak Trump, daha başkanlığa gelmeden “dünyaya barış getireceğim… sayısız masum cana mal olan savaşı sona erdireceğim…” dedi.
Ama Sayın Erdoğan’ın da ABD’de Fox News’e verdiği röportajda deklare ettiği gibi dediklerinin hiçbiri olmadı. Savaşlar katlanarak devam ediyor. ABD ve Trump, verdiği sınırsız silahlarıyla tuzu biberi oluyor.
Çünkü Trump, başkan olmuş ama siyonistlerin maşası olmaktan kurtulamamış!
Evvelki gün gördük, bir saate yakın konuşmasında “ben, ben, ben…” demekten başka bir şey söylemedi. Yaptığı, yapacağı sömürüleri “ben yaptım…” diye tekrarlayıp durdu. Dünya lideri sıfatıyla dünyaya faydalı tek bir cümle etmedi!
Geldiği günden beri egosunu tatmin etmeye, devletleri haraca bağlamaya yeltenmekten başka bir cacık olacağı da yok.
Bir kelimeyle dahi israil’i, katil Netanyahu’yu kınayamadı. Ama “Hamas teröristleri…” diyebildi.
Diğer liderler, karşısında eli mahkûm bir şey yapamazlarsa da ona içten gelen bir saygı, sevgi ve güvenleri hiç yok.
Çünkü çoğu Batı liderlerinde olduğu gibi onun da insanlık diye bir derdi, sorumluluğu yok. Kendi koltuğunu, menfaatini düşünüyor sadece. Ödü kopmasa dediği gibi bir günde İsrail katliamını bitirir! Ama yemiyor. İsrail’in korkusundan bir şey yapamıyor.
Rusya-Ukrayna savaşını da Erdoğan’ı taklit ederek bitirme iddiasında bulundu, tınlayan olmadı.
Başkan Erdoğan öyle mi?
Erdoğan, başta Trump olmak üzere diğer devlet başkanları gibi davranmıyor.
Dün, bugün, yarın da kendi sorumluluğunun bilincinde. Sadece ülkesi değil, bütün dünya insanlarının dertleriyle, sorunlarıyla hemhâl.
Bu sebeple de tüm dünya halklarının, ülke liderlerinin teveccühünü kazanıyor. Liderler, gündemlerinin ana noktasına Erdoğan’ı oturtuyorlar.
Erdoğan ne diyecek, ne önerecek diye meraklanıyorlar. Onun yanında kendilerine yer arıyorlar.
Ülkemizdeki muhalefetin bir türlü anlayamadığı İsrail’in soykırımını ilelebet bitirmek için bıkmadan usanmadan başkanlık, bakanlıklar düzeyinde belki yüz kere diplomasi trafiği gerçekleştirdi.
Dün Hamas’a terörist diyen ülkeler de dâhil 157’si bugün Filistin’i devlet olarak tanıdı ve ilan etti. Bu cesareti elbette ki Türkiye’den, Başkan Erdoğan’dan aldılar.
Erdoğan, dün yaptığı BM zirvesindeki konuşmasında, 15 dakikasını Gazze’ye ayırdı, aynı kararlılıkla Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere bütün dünyanın problemlerine çözüm getirmek için çırpındığını ortaya koydu.
Peki, Başkan Erdoğan bu cesareti, öz güveni, kararlılığı nereden alıyor?
İnancından alıyor. Bu toprakların öz evladı ve öz sahibi olmaktan alıyor. Hakkın yanında, haksızlığa karşı durmaktan alıyor.
Gelir gelmez cebini doldurmaya, ihaleler peşinde koşmaya tevessül etmiyor.
Dün ülkesinin bir çöpünü bile dışarıya vermediği gibi bugün de yarın da ülkesine, tüm mazlum halklara sahip çıkmaya devam edecektir.