IŞİD ve şeriat
Devlet otoritesi Müslüman yöneticilerinin elinde bulunmadıkça kuru kuruya şeriat ilan etmenin bir anlamı yok. Etsen de tutmaz...
Aynı şekilde, şartlar doğduğunda halife kendiliğinden çıkar gelir.
Irak ile Suriye’de büyük bir üstünlük sağlayan IŞİD örgütü lideri Ebubekir Bağdadi halifeliğini ilan etti. Peşinden Cuma hutbesi de okudu.
“Ben nasıl Allah’a itaat ediyorsam, sizde bana itaat edeceksiniz” dedi...
Bu arada Arap Baharı döneminde ABD tarafından desteklenen Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Milli Koalisyonu (SMDK) zor durumda. Ellerinde ağır silahlar olmadığı için Esad ile başa çıkamadıklarını açıklayan Genel Sekreter Bedir Camus, IŞİD’ın bölgede ilerleyişine afet diyor...
Kime afet kime afiyet!..
Görülen o ki IŞİD örgütünün varlığından ziyade öne çıkarmış olduğu şeriat ve halife ortalığa korku salıyor. İslam düşmanlarının yüreklerindeki tarihi şeriat kinini depreştiriyor.
Bütün bunlar eski İngiliz tezgahı da olabilir.
Hutbe okumak, salalar vermek, camilere koşarak toplu namazlar kılmak pek de yabancımız sayılmaz. Bizde de işgale karşı direnişi destekleyen zevat işe öyle başladı.
Alın Mustafa Kemal’in Zağnospaşa Camii’ndeki hutbesi ile 1924 sonrası kurulan İstiklal Mahkemeleri’nin canına kıydığı binlerce insanı yan yana koyarak ibretlik hüküm çıkarın.
Önceden ne dediler sonradan neler yaptılar...
Artık şuuraltımıza yerleşti.
Her hutbe okuyanın sonunda bir İstiklal Mahkemesi kuracağından endişe ederiz...
O halde Irak Şam İslam Devleti konusunda Türkiye hariciyesinin pek de acelesi yok.
Süresi kaldıysa Bağdadi hutbelerini okumaya devam etsin.
Asıl sorumuz, bu IŞİD bu kadar yolu tek başına nasıl kat etti?
Silah ve para yönünden mükemmel, elinde scud füzeleri bile varmış.
İşin ilginç yanı, IŞİD’in savaşarak ele geçirdiği yerler petrol bölgesi.
Tam da yamyamların dans edeceği noktalar.
IŞİD elini kolunu sallayaraktan bu yerlerin idaresini eline alabiliyor...
Neredeyse Bağdat’ın kontrolünü eline geçirecek...
ABD askerini Irak’tan çekmesiyle başlayan süreç yeni bir İngiliz oyunu mu?
Yoksa, Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi ile ilgili projenin bir parçası mı?
Hem yeni parçalara ayırmak, hem de bir nevi özelleştirme mi?
Batı artık maşa varken elini ateşe tutmuyor.
Yapmak istediğini örgütlere ihale yolu ile yaptırıyor.
Devletin uçağı askeri yerine örgütün militan kadrosu daha ucuz.
Sömürmenin bir başka şekli ucuz imalat, pahalı satış...
Görüyorsunuz işte örgütlerin yapmış oldukları tahribatlar bize pahalıya, emperyalistlere ucuza mal olur. Biz 30 yılda Kandil dağına en azından 400 milyar dolar sarf ettik.
Bu para ile birkaç Güneydoğu yeniden baştan başa imar edilirdi.
İş sahaları kurulurdu, halkın yüzü gülerdi.
Şimdi ise Güneydoğu halkının yüzü tam da gülemiyor, BDP’nin atmış olduğu nutuklar halkın yüzünde yapmacık gülücüklere neden oluyor, çünkü halk PKK savaşında her şeyini kaybetti.
IŞİD bu anlamda taşeron mu, yoksa canına tak eden Arap aşiretlerinin isyanı mı?
Bu sorunun da cevabı henüz erken.
IŞİD’e isnat edilen suçlamaların gerçek olup olmadığını bilmiyoruz.
Ne var ki halife ve şeriat olayı belki de ilahi bir tecelli. Zengin Arap şeyhlerinin dünya saltanatına daldıkları bir coğrafyada Allah(cc) bu iki önemli olayı İslam alemine hatırlatıyor.
Kim bilir, itaat etmeyenden alır verir zalime, o da zulmeder...
Suriye’de Esad zulüm ediyor, Uygur Türküne Çin, Filistin halkına İsrail...
Irak için de sular ısınmak üzere...
İsrail denilen terör örgütünün önünde Türkiye hariç güçlü bir devlet kalmamış durumda, en son Irak da üçe bölününce yolları iyice açılacak.
Bölük pörçük bir Ortadoğu’da İsrail atını kolay oynatır.
İstediği yere burnunu sokar.
Tabii ki biz de otorite başlığı ile susarız, ticaretimize işimize bakarız...
IŞİD de şeriat ilan eder, üstelik rahatsız oluruz...
Var bunda da bir ibret ve bir hayır, Allah’ım(cc) sen bizi kayır...