• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mustafa Özcan
Mustafa Özcan
TÜM YAZILARI

Kalleşlik denizinde sadakat adaları

16 Kasım 2014
A


Mustafa Özcan İletişim: [email protected]

İslam seciyesi bozulalı beri kalleşlik oranı tavan yaptı. İslam ahlakı yerine Batılı ahlakı ikame etmeye çalıştık ama nafile! Onların iş ahlakını değil sefahat ahlakını devşirdik. Dengeyi tümden yitirdik. Bu da gösteriyor ki eklektik ahlak olmuyor. Taşıma suyla değirmen dönmüyor. Montaj insan yolda kalıyor. Bundan dolayı işe ve eyleme doğru bir noktadan başlamalıyız. Karma veya eklektik insan veya ahlak bizi düzlüğe çıkarmaz. Çıkarmadığı da 200 yıllık serüvenle ortaya çıkmıştır. 200 yıllık tarihe baktığımızda hep cüce adamlar görüyoruz. Bunun temel nedeni taban ve tavanda gelişen menhus ruhtur. Bu ruh veya ortam sadece cüce adamları üretiyor, barındırıyor. Bundan dolayı bu adamlar ülkelerini, insanlarını, dinlerini toptan satıyorlar. İkinci Abdulhamit Han’ın hal’ini tebliğ eden heyette neredeyse bir Türk bile yoktur. Bununla birlikte Küçük Said gibi bendeler bile İkinci Abdulhamit Han’a dirsek göstermesine ve sırt çevirmesine rağmen Sultan’ı Meclis-i Mebusan’da sadece tek bir Rum vekil savunabilmiştir. Manidardır. Tarih bu tür ibretlerle doludur. İnsanların madenleri dinleriyle orantılı değil dinleri madenleriyle orantılıdır. Bundan dolayı Müslüman kisvesinde karaktersizlik mayası taşıyanlar bir hayli çoktur. Talihsizlik dönemlerinde bunların madeni iyice su yüzüne çıkmaktadır. Meclis Reisi Gazi Ahmed Muhtar Paşa padişahın tahttan indirilmesi hususunda kanun teklifi verir. Tarihte görülmemiş bir garabet örneği olarak fetvâ Mecliste oylanır. Mebusların müspet oy vermekte çekinmesi üzerine kürsüye gelen Talat Bey komitacı kimliği ile mebusları tehdit ederek muhaliflerin ayağa kalkmasını ister. Kimse ayağa kalkmaz. Sadece İstanbul mebusu Rum Yorgiyadis Efendi kalkıp, “Yazıktır! Günahtır!” diye bağırınca, “Alçak, hâin, mürteci!” haykırışlarıyla yaka paça Meclisten atılır.

Benzeri bir sataşma sonsuz biatla Osmanlı’ya bağlı olan Dürzi eşrafından ve liderlerinden Şekip Arslan’a da yapılmıştır. Hem de dostu Reşit Rıza tarafından. Reşit Rıza’nın dönekliği dillere destandır. Şekip Arslan’ın sadakatindeki sebatı Reşit Rıza’nın kanına dokunmuştur. Gocunmasına neden olmuştur. Ona söylemediğini bırakmaz ve Dürziliğini hatırlatır. Demirel de sağın ekmeğini yediği halde son dönemlerde sola çalışması gibi Küçük Said Paşa da Sultan Abdulhamit Han’ın bendelerinden biri olmakla birlikte güç merkezlerini dikkate alarak son anda Sultan Hamid’i yüzüstü ve yalnız bırakmıştır. İttihatçılara satmıştır. Reşit Rıza sürekli sadakat değiştirmiş bir adamdır. İkinci Abdulhamit Han’a karşı önce Şii Muzaferiddin Şah, ardından Şerif Hüseyin sonrasında da Al-i Suud’un saflarına katılmıştır. Reşid Rıza bugünkü tabirle durakta otobüs beklemeyen; ilk gelen otobüse atlayan zümredendir. O da başka bir Küçük Said Paşa’dır. İnsanların madenleri zor zamanlarda belli oluyor. Bugün de dönek İslamcılara karşı Suriye halkının yanında dimdik duranlardan birisi Şekip Arslan’ı hatırlatan aynı topluluk üyesi Faysal Kasım’dır. Hakkaniyet mensubiyetle değil, karakterle alakalıdır. Bundan dolayı Peygamberimiz: “İnsanlar madenler gibidir. Cahiliyet döneminde hayırlınız İslam’da da hayırlınızdır” buyurmaktadır.

Kalleşlik denizindeki sadakat adalarından birisi de Libyalı kahraman veya çöl aslanı olarak sinevizyona geçen Ömer Muhtar’dır. Dönem, cephe gerisinde pazarlık masalarının kurulduğu ve savaşların toptan satıldığı bir dönemdir. Ömer Muhtar ise Libya’nın parlayan yıldızıdır. Sunusilerin komutasında ülkesini İtalyanlara karşı savunmaktadır. Yeni talimatlar almaya Mısır’a gitmiştir. Muhammed idris Sunusi ile Libya’da yürüyen cihat faaliyetlerini görüşecektir. Kahire’deki casusları, gözcüleri vasıtasıyla Ömer Muhtar’ın buraya geldiğini öğrenen İtalyanlar onu ve hareketlerini tarassut altına alırlar. Gözcüleri vasıtasıyla kendisine ulaşırlar ve iki teklifte bulunurlar. Birinci teklifleri şudur: Bingazi ve Merec’te kendisine bir ev ve mesken tahsis etmek ve İtalya’nın atıfetine mazhar olmak. İtalya kendisini Libya’nın birinci adamı yapmaya da hazırdır. Burada Ömer Muhtar’a; ilkelerine ihanet etmesi, satması karşılığında önü açılacağı, iyi bir karşılık verileceği taahhüt edilmektedir. Bu sürecin kendisini Libya’nın birinci adamı olmaya doğru götüreceğini tasrih ederler. ‘İşbirliği’ karşısında bütün yollar kendisine açıktır. İkinci teklifleri ise şudur: Ömer Muhtar ilk teklife razı olmazsa, gönüllü sürgün yeri olarak Kahire’yi iltizam eder ve bu durum karşısında da İtalya kendisini yüksek tabandan maaşa bağlar. Bu durumda Sunusilerle irtibatını kesecektir. Ömer Muhtar ise velinimeti olan hem Sunusilere hem de Osmanlılara sonuna kadar bağlıdır. Sonsuz biatlıdır. Savaşların cephe gerilerinde satıldığı ve savaşı satanların ise ülkelerin kurucuları haline getirildiği ortamda Ömer Muhtar sadakatini hiçbir şey karşılığında değiştirmez. Ömer Muhtar parayla satın alınabilecek bir adam olmadığını söylemekle iktifa eder. Yoluna devam eder ve kanıyla yolu aydınlatmayı sürdürür. Libya’nın yeni banisi olma teklifini böylece elinin tersiyle iter. Cephe gerisinde nice harpler, ülkeler ve imparatorluklar böyle satılmışken Ömer Muhtar darağacına giden sadakat yolunu benimsemiş, canı pahasına bu yoldan sapmamıştır. Sadakatini ve ilkelerini çiğnememiş muvakkaten fiziken mağlup olsa da değerlerini ve sadakatini zafere taşımıştır. Onun bu özelliğini şu ayet aksettirmektedir: Müminlerden Allah’ın öyle erleri var ki verdikleri sadakat sözünü yerine getirdiler. Kimi bu yolda canını verdi kimi de sırasını bekler. Sözlerini asla değiştirmezler (33/23).

Not: Dost TV, Ömer Muhtar ile başladığı ‘Yoldaki İşaretler’ programında kahramanlar geçidini işlemektedir. Emeği geçenlere şükranlarımızı arz ederken izleyicilere de, istifade etmelerini tavsiye ederiz. 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23