İran’ın Türkiye itirafı
İran’ın Türkiye itirafı
Mustafa Ceylan
Bazen gerçeği söylemek için dışarıdan bir ses gerekir.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama tam da böyle bir ayna görevi gördü.
Urumiye’deki konuşmasında “Türkiye’nin petrolü ve gazı yok ama bizden iyi durumda” sözleri, aslında yıllardır bölgede sessizce yükselen bir güç hikâyesinin dışarıdan kabulü niteliğindeydi.
Pezeşkiyan’ın sözleri sıradan bir özeleştiri değildi.
İran gibi yer altı zenginlikleriyle övünen bir ülkenin lideri, halkının ekonomik sıkıntılarından yakınırken Türkiye’yi örnek gösteriyorsa, burada dikkatle değerlendirilmesi gereken bir tablo var demektir.
Çünkü Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı olduğu bir gerçek.
Buna rağmen şehirlerimiz, üretim merkezlerimiz, ihracatımız ve ekonomik dinamizmimiz her yıl büyüyor.
Savunma sanayisindeki atılımlar, bölgesel diplomasi gücü ve devlet kurumlarının kriz dönemlerinde ortaya koyduğu refleks, Türkiye’nin artık bölgesinde bir denge aktörü olduğunu kanıtlıyor.
İşte tam burada siyasi liderlik faktörü devreye giriyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllardır vurguladığı şey basitti.
Kaynağınız varsa kullanırsınız, yoksa üretirsiniz.
Türkiye üretmeyi tercih etti.
Savunmadan sağlığa, tarımdan ulaşıma kadar birçok alanda kurumsal kapasitesini genişletti.
İran’ın “Bizim petrolümüz var ama açız” sözleri ise bu üretim ve yönetim anlayışının değerini bir kez daha gösterdi.
Elbette Türkiye’nin sorunları yok değil.
Elbette eleştirilecek yönler de var.
Fakat bir ülkenin gücü, sahip olduğu doğal kaynaklardan çok kurduğu sistem, ürettiği değer, geliştirdiği vizyon ile ölçülür.
Türkiye tam da bunu yaptı.
Bugün Ortadoğu’da hesap yapan hiçbir güç Türkiye’yi hesaba katmadan plan kuramıyor.
Diplomasi masalarında, enerji koridorlarında, savunma ittifaklarında Türkiye artık “izleyen” değil, belirleyen konumda.
Pezeşkiyan’ın sözleri, belki de farkında olmadan şunu kabul etti.
Türkiye, bulunduğu coğrafyada artık bir model, bir referans noktasıdır.
Bunun adı bazılarının sandığı gibi tesadüf değil; yılların kararlı duruşu, stratejik aklı ve devlet geleneğinin sahaya yansımasıdır.
Ve belki de en önemlisi şudur:
Türkiye, gücünü petrol kuyularından değil, kendi insanından alıyor.
Allah'a emanet olun ...