Tahran Zirvesi’nde Kim Hangi Cephede? Zirve Amerika’nın Asabını Bozdu!
İran Cumhurbaşkanı Ruhani İran odaklı ve Amerika’sız bir Ortadoğu stratejisiyle, kendi çıkarlarına…
Rusya Cumhurbaşkanı Putin Rusya odaklı, Ortadoğu’da Rusya’nın elini güçlendirme stratejisiyle, kendi çıkarlarına…
Başkan Erdoğan ise İdlib’deki siviller odaklı, kan dökülmeden bir sonuç almayı hedefine koyarak, akılcı ve reel bir strateji ortaya koyarak kesinlikle insan odaklı ve Suriyeli Müslümanların çıkarlarına yani dünya kamuoyunun aklına, stratejisine olduğu kadar vicdanına, merhametine de hitap eden bir konuşma yaptı.
Edebi bir diplomasi dili kullandı.
“Sen ki başkalarının mihnetinden keder duymuyorsan, sana ‘ademoğlu’ demek yakışmaz” diyerek söz ustası Şirazî’nin mısralarıyla Ruhani’yi can evinden yakaladı.
İran Dışişleri bakanı Cevad Zarif’in gülümsemesi, mısraların hedefine ulaştığının açık kanıtıydı.
Yeri gelmişken… Bir süre önce İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in, Bloomberg TV’de yayınlanan bir söyleşisini izlemiştim. Hakikaten öz güveni yüksek, hazır cevap, zeki, cin fikirli, kurnaz, donanımlı, sahici ve de deneyimli bir devlet adamı… Diplomasi düzeyi, akılcı ve samimi yanıtlarıyla hakikaten hayranlık uyandırmıştı.
Bu yüzden Başkan Erdoğan’ın konuşması sırasındaki beden dili, benim için belirleyici oldu açıkçası…
Erdoğan’ın konuşmasının, İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin vicdanında da makes bulduğuna inanıyorum.
“Ya Putin?”
Başkan Erdoğan’ın samimi ve gerçekçi konuşmasının en az Ruhani kadar, Putin üzerinde de etkili olduğuna inanıyorum aslında...
“E peki Putin neden Başkan Erdoğan’ın ‘ateşkes çağrısına’ onay vermek yerine polemiğe girmeyi tercih etti?”
Aslına bakarsanız Putin, bana göre Başkan Erdoğan’ın ‘ateşkes’ çağrısına karşı anti tez üretmek için değil de… İngiltere, Amerika ve ABD’nin Ortadoğu eyaleti İsrail’in kontrol ettiği terör örgütleri DAEŞ, PYD, HŞT gibi terör örgütlerine ateşkes çağrısı yapmanın bir karşılığı olmayacağını vurgulamak için polemiğe girdi… Terör örgütleriyle Ortadoğu’da Amerika çıkarları için vahşi ve kanlı bir strateji izleyen İngiltere, Amerika ve ABD’nin Ortadoğu eyaleti İsrail Tahran masasında yoktu çünkü…
İran da uzun süreden beri Amerika’nın hedefinde olduğunu biliyor zaten… Amerika’nın İran’a askeri bir müdahale yapmak için bahane aradığını biliyor. Burada diplomasiye kapılarını kapatan İran değil, kesinlikle Amerika’nın olduğu görülüyor. Sebebi de Ortadoğu eyaleti İsrail’in İran karşıtlığı ve yine İsrail’in güvenliği…
Burada Tahran Zirvesi’nin, aslında Amerika’nın Ortadoğu’daki emperyal çıkarlarına karşı başlamış bir ortak hareketin simgesi olduğunun da altını çizmek gerekiyor.
Tahran Zirvesi aynı zamanda Ortadoğu’da yeni bir Amerika eyaleti yani -kim eliyle kurduruyor olursa olsun- yeni bir İsrail kurmasının önüne geçmek için bir ittifak olarak da gözüküyor!
Zaten PKK’nın Suriye kolu PYD’nin Tahran Zirvesine eş zamanlı olarak Kuzey Suriye’de bir “öz yönetim” ilan etmesi de bu tezimi doğruluyor!
Bu çıkış şirazesini kaybetmiş Amerika’nın, Tahran Zirvesi’nden duyduğu rahatsızlığı fazlasıyla dışa vuruyor zaten!
Türkiye’ye yaptığı dolar operasyonunun asıl perde arkasında da Türkiye’yi Ortadoğu masasında aktör değil, ordövr olarak görmek isteğinin tezahürüydü…
Özetle… Dedikoducular ne derse desin… Afrin hiçbir yere gitmiyor! Hatay da yerli yerinde duruyor! Amerika’ya rağmen, Tahran Zirvesi yapıldı. Amerika’nın “mutlak güç” karizması fena halde çiziliyor.
Batı istediği kadar takla atsın, kıvransın… Tahran Zirvesi şunu gösterdi ki, kimse Amerika ve Avrupa’nın çıkarları için Ortadoğu’dan vazgeçmeyecek! Ortadoğu kimsenin babasının çiftliği değil! Ortadoğu’ya göz diken emperyalist devletler için üzgünüm zira dünya artık eski dünya değil, o gözler çıkartılacak!
Safları sıkılaştırın ve algı operasyonlarına karşı müteyakkız olun!