İki Devletli Çözüm ve Filistin’in devlet olarak tanınması
İki Devletli Çözüm ve Filistin’in devlet olarak tanınması
MEHMET KOÇAK
Bir yandan Gazze’nin tamamını işgal, Kudüs ve Ramallah’ın da içinde olduğu Batı Şeria’nın önemli bir kısmını ilhak etme kararı alan Siyonist İsrail, Filistin topraklarında savaş suçu işlemeye devam ederken, diğer yandan Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, ‘Filistin Meselesine Çözüm Bulunması ve İki Devletli Çözümün Hayata Geçirilmesi’ adlı düzenlenen uluslararası Konferans, barış adına son bir şans ve tarihi bir fırsattır.
Konferansa katılan ülkeler, geri dönüşü olmayan adımlarla New York Deklarasyonu’nun uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunurken, İki Devletli Çözüm Konferansı’ndan İsrail’e de barış fırsatını değerlendirmesi çağrısı yapılmış olması bana göre beyhude bir uğraştır.
Çünkü Katil Netanyahu ve onun katillerden oluşan ‘Savaş Kabinesi’ ne Gazze’nin tamamını işgalden, ne de Batı Şeria’nın ilhak kararından geri adım atma gibi bir niyeti yok.
Katil Netanyahu, İngiltere, Kanada, Portekiz ve Avustralya’nın Filistin’i tanıma kararına sert tepki göstererek “Bir Filistin devleti olmayacak” şeklindeki tehditkâr açıklaması, bunun en bariz örneğidir.
ABD’nin önemli müttefikleri Filistin’i tanıdı.
Filistin’in efsanevi lideri Yaser Arafat, 1988 yılında Filistin devletinin bağımsızlığını ilan etti. Bu bağımsızlığı bugün, BM’nin 193 üye devletinden yaklaşık 152’si Filistin devletini tanıyor.
Birleşik Krallık, Fransa, Avustralya, Belçika, Portekiz ve Kanada’nın da aralarında bulunduğu ABD’nin birçok önemli müttefiki ülkelerin Filistin’i tanımış olmaları ve New York Konferansından Dünya: “İki devletli çözümden başka seçenek yok” ilanı, hem çok önemli hem de zaman bakımından anlamlı bir gelişmedir.
Gazze felaketi, tüm ikaz ve uzlaşı çağrılarına rağmen hâlâ sürdürülüyor olması ve Batı Şeria’da BM-GK kararlarının hiçe sayılarak alınan ilhak kararına karşı Filistin’in devlet olarak tanınması soykırımcı ve işgalci İsrail’e ve destekçilerine tarihi mesaj niteliğindedir.
Nitekim Filistin, artık bir dünya meselesi oldu. Filistin hiç bir zaman bugünkü kadar güçlü bir şekilde dünya gündeminde olmadı. Dünya milletler camiası adeta Filistin için seferber oldu.
Filistin’in devlet olarak tanınması ne anlama geliyor?
Şimdi asıl cevaplanması gereken sorular şunlardır.
Bu tanınma; yıkım, işgal ve saldırıları durdurması adına İsrail’i dizginleyebilecek mi? Bu tanınma ne anlama geliyor, Karşılığı var mı?
Tanınma elbette bir kabul olması hasebiyle çok önemli ve zamanlama bakımından da çok anlamlı olmakla birlikte büyük ölçüde semboliktir.
Zira bu tanınma, BM’ye tam üyelikle taçlanması için BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) onayı gerekiyor.
“İki devletli çözüm” bir öneri değil, 1967 BMGK onayı ile alınan bir kararıdır. Ancak, ABD ile İngiltere öncülüğündeki Batı’nın desteğindeki İsrail’in engellemeleri yüzünden şimdiye kadar uygulanamadı.
Burada asıl sorun o ‘Beşli Çete’ olarak bilinen BM-GK’nin beş daimi üyelerinden biri olan Siyonist İsrail’in hamisi Washington’un veto hakkına sahip olmasıdır.
Çünkü Gazze’de ateşkes ve İsrail’in sebep olduğu hukuk ihlalleri başta olmak üzere birçok genel kurul kararları ABD’nin vetosu yüzünden engellendiği ise bir diğer gerçektir.
Oslo’da dönemin FKÖ lideri Yasser Arafat ile İsrail başbakanı Yitzhak Rabin’in imzaladıkları protokolle iki Devletli Çözüme yaklaşılmış ancak, Hamas’ın 7 Ekim 2022’de İsrail’e yönelik başlattığı operasyonun ardından Gazze’de İsrail ile giriştiği savaştan bu yana iki devletli çözümden uzaklaşılmıştır.
Zira katil Netanyahu, istemediği İki Devletli Çözümü reddetti ve de ediyor.
Şimdi ise Türkiye’yi temsilen Başkan Sayın Erdoğan’ın konuşmacı olarak katıldığı ve Suudi Arabistan ile Fransa’nın eş başkanlığında düzenlenen Birleşmiş Milletler ‘deki üst düzey bir konferansla ‘iki devletli çözüm’ yeniden dünya gündemine taşınmış oldu.
Ancak, BM Genel kurulunda oylanacak olan Filistin’in BM’ye tam üyeli tekrar devlet terörü İsrail’in hamisi ABD tarafından veto edileceği kesindir.
Kısacası, BM’deki adaletsiz yapı değişmedikçe ne Ortadoğu huzura kavuşacak ne de Filistin BM’ye tam üye olabilecek.