Midye dolması bu havaların yemeği
Midye dolması bu havaların yemeği
İDRİS GÜNAYDIN
İstanbul’da, Almanya’dan gelmiş, otele yerleşmiş bir aile midye dolması yemişler. Sonuç malum… Dört ölüm..
Nedendir bu sonuç? Her midye yiyen böyle mi oluyor?
Olmuyordur elbet.
Lakin yine de midyeye biraz dikkat çekmekte fayda var!
Malum olduğu üzere Hanefi Müctehidleri midye, kalamar, karides, istakoz gibi hayvanların etlerinin helal olmayacağı yönünde fetva vermişlerdir. Buna binaen bunları ağzımıza sürmedik elhamdülillah.
Tabii Hanefi Mezhebi bir din değil lakin bu ürünlerin helal olmadığı konusunu izah ederken bir prensibi var: teban (yaratılış açısından) iğrenç görünümlü hayvanlar diye tarif etmiş.
Yeryüzü Müslümanlığının üçte ikiye yakını Hanefi. Hanefi mezhebi daha çok Kur’an’ı ve aklı esas almış. İşin akli olanını önermiş.
Biliyoruz ki midye, suyun içindeki artık maddelerle gıdasını alıyor, pis olan atıkları emiyor.
Bu ölümlerin sebebi ne ola ki? O midye, belki de suyun çeşitli sebeplerle kirli olduğu yerden alındı; bilmiyoruz. Veya yiyenin bünyesi çok hassastı.
Almanya Duisburg’da Tyssen Grupp adlı büyük bir demir çelik fabrikası var. Bu fabrikanın Türk doktoru yakınlardaki Türk teşeküllere bilgilendirme yapıyor. Benim görev yaptığım camiye de geldi ve bir konuşma yaptı. Konu: Hepatit C…
Konuşmasında sarılığa sebep olan amiller nelerdir? diye sorup yine kendi cevapladı. Hepatitin bir sebebi de midye yemektir dedi. Sonra da bana dönüp, “İmamı Azam Ebu Hanife’nin midye yemeyi yasaklayarak ne kadar ileri görüşlü olduğu anlaşılıyor” dedi.
İslam, ister Kur’an ve sünnet cihetiyle olsun isterse içtihat cihetiyle olsun; “celbi menfaat def’i mazarrat” düsturuna sahiptir. Yani kişinin menfaatine olanı celp eder, zararına olanı def eder.
Müslümana gereken teslim olmaktır. Aleyhine gibi görünse de.
YİNE SÖZÜMDEYİM
Yıllardır tezim şu: Fakirlik cinsinden sosyal medyada kem küm edenlerin, Tayyip Erdoğan’a hakaret edenlerin maşallahı var. Yarsanız iki adam çıkıyor ama onlara sorsan açlarından ölüyorlar. Bunun haricinde gerçekten muhtaç olup halinden şikayet edene rastlamadım. Bulsam yardım edeceğim. Zengin biri değilim ama arkadaşlarım var.
SGK emeklileri hariç herkes halinden memnun. Bir tane eski telefon yok. Bulunduğum ilde 100 lokanta veya diğer adıyla restoran varsa kapanan yok, aksine daha fazla masraf edip daha görkemlisini açan var.
Kimse yerli varken, İstanbul’dan gelen paket kahve almıyor.
Üniversiteye takılıyorum; benim arabam en düşük modelli araç.
TOKİ’nin konut müracaatları başlamış. 500.000 ev için 3 milyon kişi başvurmuş. Yahu nerede bu ülkenin açları, açıkları, pazarda, kapanıştan sonra çöpten domates toplayanları?
Hamsi bile 50 TL’ye düştü. Kedi bile hamsi başını ve bağırsaklarını yemiyor. Yemin olsun yemiyor. Denedik.
Giresun’da iki adet Starbuks açıldı. Oysa Giresun bir emekli şehri. Bir fincan kahve 200 TL. Bunu şeytanların veya meleklerin içtiğine dair bir haber almadık. Çoğunluğu üniversite öğrencisi içiyor.
Fakir kim? Köyde çalıştırmaya adam bulunamıyor. Şehirde öyle. Fakir kim?
Üç gün önce yetim bir kızımız nişanlandı. Kendisi İnş. Mühendisi. Nişanını salonda yaptı. Baba yok. Ağabeyi evli. Bir annesinin babasından aldığı maaş var. 40.000 TL’ye salon kiralamışlar. Halbuki toplumun en alt katmanını oluşturması lazım.
Hakkaniyetli olmak lazım. Öyle böyle, insanlar geçinmenin yolunu buluyor. Müteahhitlerin aradan çıkanı yok. Emlakçılar kan ağlamıyor. Toplu namazlara katılıyoruz ve ardından mükellef kahvaltılar. Bir tane modeli düşük araba yok.
ARIDAN ÖĞREN MÜHENDİSLİĞİ
İnsanoğlunun arıdan öğrenmesi gerekken çok şey var. Arı deyince “bal arısı”nı kast ediyorum. Birçok şey sayılabilir ama bir tanesi var ki, beni şahsen çok etkiliyor: bal savurma…
Arılar bala uçarken içlerinde bir miktar su taşırlar. Ne oranda olduğunu Allah ve onlar bilir. Su ile balı yumuşatıp kovana öyle getirirler. Kovana istif edilen bal suludur. Aynı zamanda hilelidir. Su katılmış süt gibidir.
Petek gözenekleri dolduğunda kovanın reisi birkaç arıyı görevlendirerek kovanın kapısında nöbet tutturur ve sürekli kanat çırptırarak balın su kısmını savurtur. Sadece balın kendi kalır. Arının aklından hile geçmez ama sahibinin aklından geçebilir, arı balı savurmadan balı alır ve satar. Hem fazla bal satar hem de hileli… Çünkü içindeki suyu savrulmamış olan bal, bir süre sonra kabarcıklanır ve aşırı köpüklenir, sirkeleşir.
Beni etkileyen kısmı nedir? O kovan ağzındaki arının duruş şekli. O bir hesap harikasıdır. İnsan olarak biz aynı işi yapmaya kalksak, kovanın içinde rüzgâr oluştururuz. Ama arı kovanın dışında vaziyet alarak… Öyle bir noktada vaziyet alıyor ki; üç beş arı onca balı küçücük kanatlarını çırparak savuruyor. Buna tüm arıcılar şahittir.
Mühendisliği arıdan öğrenmek gerekir. O da Yaratan’dan öğreniyor. İşte deizmi ve ateizmi yıkan gerçek vesselam.