Kur’an mucizesi
Kur’an mucizesi
İDRİS GÜNAYDIN
Kur’an-ı Kerim her alanda bir mucizedir. Onu, Kur’an’ı kabuğundan tutanlar değil içeriğine vakıf olanlar anlayabilir. Zaten din adına akla, mantığa, ilme, bilime uymayan hurafelerin çıkması da o kabuktandır.
Maide Suresi 18’de: “Yahudiler ve Hristiyanlar ‘Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız’ dediler. De ki: “Öyle ise Allah günahlarınızdan dolayı sizi niçin cezalandırıyor? Doğrusu siz de O’nun yarattığı sıradan insanlarsınız. O, dilediğini bağışlar, dilediğini de cezalandırır. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti Allah’a aittir. Dönüş de yalnız O’nadır.”
Maide Suresi 64’te ise; “Yahudiler: ‘Allah’ın eli bağlı ve sıkıdır’ dediler. Elleri bağlansın onu söyleyenlerin, LANET olsun onlara…” buyurarak Yahudi milletinin, millet olarak lanetli bir kavim olduğunu beyan eder.
Bu lanetli kavim, tarih boyunca neredeyse her ülkeden sürgün yemiş. Sırf lanetli olmanın kendilerinde oluşturduğu pis huy nedeniyle. Sürgün, kıtal, açlık, hor görülme…
Bugüne bakıyoruz: İsrail’den nefret etmeyen bir millet yok gibi. Dünyada İsrailliyi kabul edecek bir tane devlet yok deniyor. Peki, böyle olduğu halde İsrail’e nasıl yardımcı oluyorlar, nasıl destek veriyorlar?
Birinci sebep; İsrail yerinde kalsın ve kendilerine bulaşmasın.
İkinci sebep; İsrailli yetişmiş siyaset adamları ki her ülkede kilit noktasındalar.
Üçüncü sebep; her ülkenin en zengini diyebileceğimiz tüccarları Yahudiler. Onun için ticari üstünlük onları bir numara yapıyor.
Dördüncü sebep; her ülkede bilim alanında, felsefe alanında çığır açan isimler Yahudi. Üstünlük kurmaları ondan.
Kur’an’ın mucizesi her asırda gerçekleşiyor aslında. İsrailoğulları lanetli… Kimse onları sevmiyor, lakin yukarıdaki üç özellikle bu laneti kendi lehlerine çevirebiliyorlar.
Görmüyor musunuz; savaşta bile alçaklar. Masumları da vuruyorlar, hastane ve ibadethaneleri de...
İRAN LANETLİ BİR KAVİMLE SAVAŞIYOR
İran’ın İsrail ile savaşmasına karşılık İran’ın yanında yer almamız gerekir. Lakin içimiz “cız” ediyor. İran’ın hiç değilse Recep Tayyip Erdoğan iktidarının yanında yer alması gerekirdi. Ama gayesi İslam değil Pers ve Şii milliyetçiliği…
İmam Humeyni Fransa’da sürgün hayatı yaşadı. Fransa’dan İran’a döndü. Dedi ki; “ABD neden petrollerimize çöksün, neden doğal kaynaklarımızı yesin. Bunlar İran halkınındır.” Bu sözü üzerine hepimiz Humeyni’yi ve İran’ı haklı bulduk. Ama burada durmadı, “devrim ihraç etmeye” kalktı. Yani İran’daki devrimi… İslam’ı yaymaya çalışacağız demedi de devrimi yayacağız dedi. Hatta o kadar acımasız davrandı ki; masum nice canların kanına girdi Şiilik adına. Sahabeden iki sahabenin, Selman-ı Farisi ile Hz. Ali’nin adına tüm Sünni kaynaklarını inkâr etti. Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Aişe ve diğerlerinin isimlerini tuvaletlere ve ayakkabı tabanlarına taşıdı. Ne uğruna? Sırf Şiilik uğruna.
Ya, şimdi o alkışladığı Fransa, İsrail ile kol kola yürüyor. İslam dünyasından bir tane dostu yok.
Akılsız başın acısını ayaklar çekermiş. Zamanında ne ektin ki şimdi ne biçeceksin?
Yine de duamız İran’ın zaferinden yana. Zira karşısında lanetli bir millet var.
Kufelilerin vaktiyle Hz. Hüseyin’e dediği gibi de demiyoruz. Ne demişti Kufeliler, Hz. Hüseyin’e: “Hüseyin! Kalbimiz seninle kılıcımız Yezitle….”
Bakasın İran; şimdilik kalbimiz seninle kılıcımız boş. Asla İsrail ile değil. Umarız ki; İslam dünyası ile barışır, yeni bir şekle bürünürsün. Vesselam.