Z kuşağı ve cinsel tercihler
Z kuşağı ile ilgili yapılan araştırmalar, genç nüfusun %40’ının siyaseten gri alanda durup herhangi bir siyasi görüşe yakın olmadığını gösteriyor. Ancak diğer konularda ne tür bir duruş sergiledikleri konusunda pek fazla bir bilgi yok. Aslında bu konuda yapılan anketler var ama anketi yaptıranlar sonuçları genelde kamuoyuyla paylaşmadıkları için yeterli bilgi edinmek zor oluyor. Oysa ki Amerika gibi ülkelerde Gallup gibi bağımsız anket firmaları yaptıkları araştırmaların sonuçlarını kamuoyuyla paylaştıkları için verilere ulaşmak kolay oluyor.
Geçtiğimiz günlerde Gallup tarafından açıklanan bir anket sonucu Türkiye’yle ilgili veriler içermese de yine de Türkiye hakkında bir fikir verebiliyordu. Anket, Amerikan toplumunun cinsel tercihleriyle ilgiliydi. Buna göre Amerikan halkının %5.6’sı kendisini LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender) olarak tanımlıyor. Bu oran 2012’de %3.6 idi. Oran kuşaklara dağıtıldığı zaman 1980 öncesinde doğanlarda oranlar düşükken, Y kuşağında (1981-1996 arası doğanlar) %9.1, Z kuşağında ise (1997-2002 arası doğanlar) %15.9 çıktı.
Görüleceği üzere Z kuşağında LGBT’nin harflerinin temsil ettiği cinsel tercihler bir hayli fazla. Bu arada Z kuşağında fikir belirtmeyenler de %5.2 gibi bir orana sahip. Tercihlerini gizleyenler de eklenirse Amerikan Z kuşağının %20’den fazlasının LGBT’ye kaydığı söylenebilir. Gençlik bayrağını Z kuşağından devralmayı bekleyen Alfa kuşağındaki oranların daha da yüksek çıkacağı muhakkaktır.
Bu sonuçların çıkmasının birçok nedeni olabilir ama en önemli iki tanesi; LGBT ile ilgili yapılan propagandaların yoğun olması, medyanın ve hatta devletlerin propagandalara destek vermesidir. Diğer yandan interneti en çok kullanan neslin Z kuşağı olduğu düşünüldüğünde, maruz kalacak ve en çok etkilenecek olan kesim doğal olarak Z kuşağı oluyor.
Bugün ana akım dünya medyası azınlıkta olan LGBT bireylerinin cinsel tercihlerini bireysel bir temel hak olarak görüp savunmanın yanı sıra fıtratla uyuşmayan tercihleri (eğilimleri doğuştan sorunlu olanlar hariç) kanıksatmakla kalmayıp adeta teşvik etmektedir. Oysa aynı medya LGBT’li olmayan yüzde 90 küsurluk kesimin doğal tercihlerini önemsememekte ve hatta hakaret etmektedir. Öte yandan; Amerikan büyükelçiliklerinin göndere LGBT bayraklarını asarak o kesime destek verip, ondan olmayan kesimin endişelerini dikkate almamaları sorunu daha da büyütüyor.
Bu arada hayatı yeni tanımaya başlayan kuşakların kendilerine cinsel tercihler konusunda rehberlik edecek birilerinin olmaması diğer bir sebep olarak görülebilir. Aslında bu görev ebeveynlere düşüyor ve fakat 15 yaşını aşmış bir gencin, internet ve arkadaşları dururken anne-babalarını dinlemeleri biraz zordur. Eskiden ve halen bazı kesimlerde bu görevi dini gruplar üstleniyordu. Gençlere manevi rehberlik eden bu gruplar, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe teşebbüsünün manen başarılı olmasıyla birlikte gözden düştüler ve gençler sanal cemaatlerden beslenmeye başladılar. Sonuç olarak sosyal medya doğru ile yanlışın ne olduğuna karar verir oldu ve yanlışlar doğruya, doğrular da yanlışa dönmüş oldu.
Bu durum Z kuşağının her ferdi için geçerli değil elbette ama etkilenenlerin sayısı bir hayli fazla. Ebeveynlerin internetin gücü karşısında etkili olamayacağını söyledik ve fakat ebeveynler en azından biraz daha çaba göstermeli ve gerekirse çevrelerinden destek almalılar. Gerek kendileri gerekse de çocuklarını havale ettikleri kişileri itici tavırlar sergilemeden ikna etmeleri gerekiyor. Bilhassa sertlik ters tepiyor. Aksi taktirde öz çocuklarını feminen/maskülen davranışları yaparken gördüklerinde çok üzüleceklerdir. Kimse bu toplumda öyle şeyler olmaz dememeli. Çünkü sizin çocuğunuz çoktan mahalledeki arkadaşlarını bırakıp yurtdışındakilerle iletişim kurmaya başladı bile. Sanırım mesajlaştığı kişilerin abdest-namaz bahsini yapmadıklarını söylemeye gerek.