Ramazan ve eve dönüş
Ramazan ve eve dönüş
HÜSEYİN ÖZTÜRK
Ramazan geldi hoş geldi. Ramazan hoş geldi de acaba emreden hoşnut olacak mı? Söyleşelim o vakit!
Özellikle büyük şehirlerde beslenme alışkanlığı, artık ev ve aile ortamından uzaklaşmaya başladı.
Bu işten hazır yemek ve gıda sektörü çok memnun, çünkü sosyal medya tarafından evlere ve aileye müdahale edilerek, kimin nerede ne zaman ne yemesi gerektiğine dair sürekli direktifler verilmekte.
Oysa bizim insan merkezli medeniyetimizin temelinde, “aile birliği” mukaddestir. Bu değerleri besleyen unsurlardan birisi de Ramazan ayı ve dini-milli bayramlarımızdır.
Hatta şimdi artık tamamen rayından çıkan düğünlerimiz bile manevi muhtevalıydı, onu kaybettik, üzerinde durmamızın anlamı kalmadı.
Ramazan demek; evlerde aile bireyleriyle aynı sofrada buluşmak, akraba ve komşulara iftar vererek, maddi-manevi bağları güçlendirilmek demektir.
•
Sizin yerinize hemen kendimi uyarayım:
“Allah aşkına, siz nerenin türküsünü çığırıyorsunuz, böyle şeyler herhalde zatınızın gençlik yıllarındaydı”.
Evet, çok haklısınız. Mesleğim gereği Anadolu’yu her yaş aralığında gezdim ve gördüm ki, geniş aileler arasında Ramazan boyunca iftar bayramları yaşanırdı.
Peki, iş işten geçti mi? Çıkmaz sokakta mıyız? Hayır! Zaten Ramazan’ın yüce anlamı, aile başta olmak üzere bütün müminlerin büyük bir aile olduğunu muhafaza değil mi?
Çekirdek veya büyük aileyi bir arada tutamazsak, bütün müminleri nasıl bir ve beraber hale getirebiliriz. Gerçi çekirdek aile de maalesef hızla dağılmakta.
Oysa biz aile toplumuyuzdur. Dünyada bizim gibi “aile” merkezli millet neredeyse yok gibidir. Bakın, görün, inceleyin, bizden başka “aile millet” bulamazsınız.
Aileyi kaybettiğimizde, sahiplenebileceğimiz hiçbir değer yargımızın kalmayacağı pek aşikârdır. Fertlerin iradeleri dizayn edilebilir ama aile birliğine müdahale zordur.
Ramazan-ı Şerifin rahmeti, bereketi ve tabi ihyası adına, “evlerimizi otel lobisi” olmaktan çıkarıp; barınılan, beslenilen, muhabbet edilen, saygının, sevginin, edebin, birliğin ve sahiplenmenin kaleleri haline getirmeliyiz.
•
Bir aileye mensup olduğuna inanan herkesin üzerine düşen görev, hatta buna toplumumuz adına yapılacak görev de diyebiliriz ki, şöyle:
Akılları ve inancı perdeleyecek her türlü oluşuma karşı tedbir almak ve bu hususta aileyi-toplumu sefahate sürükleyecek hadiselere karşı çözümler üretmek, çareler bulmaktır.
Bu dediğimin zor olduğunun farkındayım. Çünkü günümüz insanının iradesi ne yazık ki, medyadan ve sosyal medyadan akan kirliliklerle dumura uğratılmakta ve bozulmaktadır.
İşte esas mesele, bu çirkinlik ve kirliliklere karşı, aile üyelerimizi uyararak ve koruyarak işe başlayıp eve dönüşleri sağlayabilirsek, ilk adımı atmış oluruz.
Ezcümle:
Akıl ile ahlak arasındaki inancımız temiz ve açık tutularak, kirletilmesine müsaade edilmezse, evleri “aile ve insan mektebi” haline getirebilirsek, Ramazanı emreden hoşnut olacaktır. O’nun hoşnutluğu ve rızası, iki dünyamızı da kurtaracaktır.