İstiklal ve İslam Şairimizin vefatı
İstiklal ve İslam Şairimizin vefatı
HÜSEYİN ÖZTÜRK
İstiklal ve İslam şairimiz Mehmed Akif’in vefatının 89 yılı. Rabbim rahmetiyle kuşatmış olarak ebedi âlemde ruhu huzurludur.
20. yüzyılımıza yön veren, İstiklal Mücadelesinde bütün bir halkımızla bütünleşen, sonucunda da İstiklal Marşını yazarak milletimize armağan eden büyük kahramanımızdır.
İstiklal Harbinde Akif olmasaydı, büyük zafer böyle sonuçlanmayabilirdi. İstiklal Savaşında yediden yetmişe cepheye gitmek için insanımızı Akif hazırlamıştır.
Bu hakikate rağmen günümüzde yeterince anlatılamayan İstiklal ve İslam şairimiz, ne yazık ki, hak ettiği şekilde bilinmemektedir.
Hele ki, üniversitelerde belki de en az okunan isim Mehmed Akif’tir. “Bunu nereden biliyoruz” derseniz, sizler de çevrenizde Akif yoklaması yapabilirsiniz.
Örneğin şu soruyu sorabilirsiniz:
-“Mehmed Akif, 1920’de TBMM’ye hangi vilayeti temsilen girmiştir?”
Önceki gün izlediğim bir yarışma programında, yüksek lisans yapmış kimselerin katıldığı bir yarışmada bu soru soruldu.
Burdur dışında bütün vilayetlerin isimleri sayıldı. Geriye “B” harfinden sadece “Burdur” kalınca bilmiş oldular. Sunucu şok oldu.
•
Efendim, Mehmed Akif, Mısır’dan döndükten altı ay sonra 27 Aralık 1936 senesinde İstanbul’da Beyoğlu’nda Mısır Apartmanında hayata veda etmiştir.
Rahmetli D. Mehmet Doğan’ın ifadesiyle; İstiklal Marşı şairinin dönüşü, resmî makamlar tarafından pek hoş karşılanmadı. CHP’li Dâhiliye Vekâleti bu “mürteci şair”in dönüşüne kimin izin verdiğini araştırmaya başladı.
Devrin devlet yöneticileri, vefat haberinin ve defninin, sessiz sedasız yapılmasını istedi halkımız buna müsaade etmedi. Çünkü onun kim olduğunu biliyor ve ona inanıyorlardı.
Babıâli’de de duyarlı münevverlerimiz vardı. İşte o isimlerden birisi de merhum Peyami Safa’dır ve şöyle yazmıştır:
-“Yarınki nesillerin Çanakkale ve Sakarya’da abide arayan gözleri, bu toprağın altında kefensiz yatanların bir tek tesellisi olarak onun şiirlerini görecektir.
Akif’siz Boğazlar müdafaasının ve İstiklal Harbinin destanı yazılamaz, yazılırsa bir vak’anüvisin kaleminden çıkan alelade, kupkuru bir zabıt varakası halinde kalacaktır”.
Yusuf Ziya Ortaç ise Akif’e gereken ilginin gösterilmemesini edebiyata hürmetsizliğin bir örneği olarak görmüştür.
Münir Müeyyet Bekman ise, “İnkılâpçı bir ruhun ona vereceği hüküm, sıfırdır” diye yazmıştır.
Ercümend Ekrem Talu da inkılâpçılık adına ona sıfır veren zihniyete; “O hastayı rahat bırakın” diye seslenerek:
-“Ona indireceğiniz her darbe, Harb-i Umuminin ve İstiklâl Harbinin tertemiz alınlı şehitlerini rahatsız eder diye yazmıştır”.
•
Ezcümle:
İstiklal ve İslam şairimiz vefat edince unutulacağını sananlar yanılmıştır. Hatta o tarihten sonra Mehmed Akif daha tesirli şekilde kamuoyu nezdinde kabul görmüştür.
Ömrünü dinine, milletine, vatanına hizmete adamış büyük Akif’i 89 yıl sonra bir daha rahmetle anıyoruz.
Hamdolsun artık son 25 yıldır, devlet-millet birliği içerisinde yâd ediliyor. Ruhu için el-Fatiha.