Sokullu Mehmet Paşa’nın öldürülmesi ve şahsiyeti (12 Ekim 1579)
3 yıl, 11 ay, 19 gündür Sadrâzâm olarak görev yapan Semiz Ali Paşa 28 Haziran 1565 yılında vefât etmesi üzerine bu makâma getirilen Sokollu Mehmet Paşa, öldürüldüğü 12 Ekim 1579 yılına kadar Kânûni’nin son, II. Selim’in tek, III. Murad’ın ilk Sadrâzâmı olarak kesintisiz 14 yıl, 3 ay, 15 gün isminden en çok bahsettiren biri sıfatıyla Sadrâzâm olarak görev yapmıştır.
Devşirildiğinde 14 yaşındadır. Edirne Sarayında ardından Topkapı Sarayında Enderûn Mektebinde çok özel bir eğitimden geçirilmiştir. Sokol Kasabasında 1505’de dünyaya gelen Sokol’lu devşirme olarak geldiği Osmanlı-Türk Sarayında basamakları üçer üçer atlayarak neredeyse bütün makamlarda görev yapmış, II. Selim’e, dolayısıyla Saray’a damat olmuş ender kişilerdendi.
Hele de kendisinden 19 yaş küçük kayınpederi Sûltân II. Selim’in 8 yıllık hükümdarlığı döneminde tek ve en yetkili kişi olarak ipler elindeydi. Hanımı İsmihân Sûltân’ın ismini iyi kullanıyordu. Vezirlikten gelen şöhreti de cabasıydı. 4 Temmuz 1546’da Koca Barbaros’un vefâtı üzerine 41 yaşında onun halefi olmuş hiç anlamadığı Kaptan-ı Deryâ’lığa atanmıştı. Bu bile onun şânı’nın artmasına yetip de artmıştı.
Bundan başka Beylerbeyliği, sonra vezirlik, ardından da 2. vezir olmayı başarmış, Vezir iken Veliaht Şehzâde Selim’in büyük kızı İsmihân Sûltân’la evlenerek dâmât olmuştu. Her mertebe gücüne güç katmış, güçlendikçe de etrafına ve devlete zarar vermeye başlamıştı. Sokollu mertebeleri hızla aşınca bütün akrabalarını İstanbul’a getirtmişti.
Sokollu Mehmet Paşa bâzı tarihçiler tarafından ustaca parlatılmış, hatta bu yanlı abartma okullarda okutulan tarih kitaplarına da yansımıştı. Özellikle kayınbabası Sûltân II. Selim zamanında mutlak saray entrikalarıyla liyâkatlı insanların önüne set çektiği dönemdi. Bu dönemdeki bütün başarılar Sokollu’ya, başarısızlıklar ise Sûltân II. Selim’e yazıldı. Hatta kendisine Sarı Selim diyerek güyâ annesi Hürrem Sûltân’dan dolayı gâvûr algısı yapılarak aşağılandı.
Sokollu’nun devleti zarara uğratmadaki meziyetleri saymakla bitmez. Yavuz’un Mısır’ın fethinden sonra gündeme getirip de kısa saltanatında fırsat bulamadığı Süveyş Kanalının açılma düşüncesini meşhûr denizci Kılıç-Ali Paşa projelendirmiş fakat Sokollu bu projeyi Kılıç-Ali Paşa’yı parlatır düşüncesiyle ustaca akâmete uğratmıştı.
Sadece bununla yetinmemiş, Astırahan’ın Fethi ve akabinde 50 km.’lik Don-Volga Kanalı yapım işini o kadar güçlü vezir paşa varken karşısına muzaffer bir rakip çıkar endişesiyle maliyecilikten yetişme liyakatsiz Kasım (Bey) Paşa’ya havale ederek projeyi âdeta boşa çıkarmıştı.
Yemen isyânı konusunda ise Lâlâ Mustafa Paşa Serdâr tayin edilerek Yemen’e gitmek üzere Şam’a gelmiş, arkasından gelecek tahsisatı ve asker takviyesini beklemeye başlamıştır. Divân Halep Beylerbeyi’ne, İstanbul’a gönderilmek üzerine elinde bulunan tahsisat fazlası 100 bin altının Lâlâ Mustafa Paşa’ya gönderme talimatı vermiş, fakat bu Sokollu tarafından engellenmiş, Halep Beylerbeyi Sokollu’ya yaranmak için bu parayı göndermeyince haylice vakit kaybedilmişti.
Bu arada Mısır’da Sokollu’nun adamı Sinan Paşa vardır. Yemen’e Serdar yapılmak istenmektedir. Böylece Lâlâ Mustafa Paşayı gözden düşürtecek hamleler başlar. (Sokollu, yerine geçer korkusuyla akrabası olan Lâlâ Mustafa Paşa’yı değil, Sinan Paşa’yı tutmaktadır.)
Bu arada Sokollu, Lâlâ Mustafa Paşa üzerine hamlelerine devam ediyordu. Önce Lâlâ Mustafa Paşa’ya Mısır’dan 4 bin asker ve iki yıllık tahsisat alma noktasında ferman gönderdi. Lâlâ Mısır’dan bunu beklerken Mısır Beylerbeyi Sinan Paşa 500 asker 3 aylık tahsisat göndermişti. Böylece iki paşa, birbirlerini emirlere uymamakla suçlayarak kavgaya tutuşmuşlar 4,5 ay Şam’da vakit geçiren Lâlâ Mustafa durumu düzeltmek için Kâhire’ye gitmiş 3 ay’da burada vakit geçirilmiş ancak durum düzeltilememişti.
Çünkü, Sokollu her ikisine farklı fermanlar göndererek amacına ulaşmıştı. Sokollu, Lâlâ Mustafa Paşa’nın Yemen’e gitmemek için oyalandığına II. Selim ve Divân’ı ikna etmeyi başarmış, böylece Lâlâ Mustafa Paşa’yı Yemen Fâtihi unvânı almasını engellemişti. İstediği de buydu. Lâlâ azledilerek İstanbul’a çağırıldı yerine Sokollu’nun adamı Sinan Paşa Serdâr tayin edildi.
Sinan Paşa ilk iş olarak yine Sokollu’nun isteği üzerine Lâlâ Mustafa Paşanın dostu Yemen Beylerbeyi Özdemiroğlu Osman Paşa’yı boynunu vurdurmak için otağına çağırtmış ancak Osman Paşa suikastı sezdiği için her seferinde gitmeyi reddetmişti. Çünkü Serdârlar padişah adına hareket ettiği için böyle yetkileri vardı ve bunun gerekçeleri Divân’a uygun şekilde anlatılırdı. Ne de olsa arkasında Sokollu vardı.
İnatçı ve kindar Sinan Paşa, Osman Paşa’yı gözü kara ve sâdık adamları arasından alarak boynunu vurdurtamadı fakat azlettiğini duyurdu. Osman Paşa’da İstanbul’a döndü. Şubat ayının soğuk bir gününde İstanbul’a ulaştığında şehre girmedi, devlet geleneği gereği Edirne Kapı’dan Divân’a haber salıp bekledi.
Sokollu’nun canı sıkılmıştı. Bu adam neden hâlâ yaşıyordu. Şehre girmesine izin vermedi. Osman Paşa da soğuk zemheri günlerinde mâiyeti ile birlikte surların dışına çadır kurup bekledi. Durumdan haberdar olan Lâlâ Mustafa Paşa II. Selim’le görüştü. Osman Paşa’nın ve babasının hizmetlerini anlatarak paşayı şehre aldırmayı başardı. Böylece III. Murad döneminde Kafkasya’yı fethedecek olan müstakbel Kafkas Fâtihini kurtardı.
Lâlâ Mustafa Paşa’ya asker ve tahsisat gönderttirmeyip azline sebep olan Sokollu Mehmet Paşa buna benzer durumu İnebahtı bozgununda da yaptı. Kıbrıs’ı kaybeden düşman bunun intikamını almak için Papa önderliğinde kirli ittifaklarına devam ederek çok güçlü donanma hazırlarken, Fetihle biten Kıbrıs seferinin başında donanmaya Serdâr olan Piyâle Paşa, Sokollu tarafından görevinden alınmış yerine kara askeri olan Pertev Paşa getirilmişti. Sebep basitti; Piyâle Paşa 1560’da imha ettiği gibi düşman donanmasını yine imha ederse Sokollu’nun yerine geçebilirdi.
II. Bâyezid Hân’ın 72 yıl önce Venedik’ten fethederek önemli bir deniz üssü yaptığı İnebahtı’da donanmanın başında bulunan Müezzinzâde Ali Paşa’nın düşman donanmasının üzerlerine gelmek üzere hazırlık yaptığını duyunca Divân’dan yardım istemiş, yardım göndermeyen Sokollu, yardım yerine düşmana taarruz fermânı göndermişti.
Zâten kış ayına giriyor diye yaklaşık 400 gemilik Osmanlı-Türk Donanması dağıtılmış, subay ve eratın büyük kısmı izne gönderilmişti. Buna rağmen Kılıç-Ali Paşa kendi teklifleri dinlenilirse bu muharebenin yine de kazanılabileceğini söylemesine rağmen ne onun fikirleri ne de diğer denizciler dinlenilmedi ve Sokollu’nun muhatap aldığı yeniçeri ağalığından gelen Müezzinzâde ile karacı Pertev Paşa sürekli Sokollu’nun kendilerine gönderdiği fermanları ikide bir çıkarıp kendilerine tâbi olunmasını istediler. Öyle olunca da hezimet kaçınılmaz oldu. (İnebahtı başka bir yazı konusu olacaktır.)
Farklı zamanlarda farklı padişahlar döneminde yaptığı entrikalar devlete çok şey kaybettirmişti. Zigetvar önlerinde muharebede olduğu için şehiden vefât eden babası Kânûni’nin cenâzesini almaya Belgrad’a gelen kayınbabası II. Selim Hân’a yeniçerileri üzerine salarak daha ilk günlerde gözdağı vermişti. II. Selim’den sonra tahta geçen Sûltân III. Murad eniştesi Sokollu Mehmet Paşa’nın görevi bırakmasını istiyordu. Gerek hocası Şeyhülislâm Sâdettin Efendi, gerekse Vezir İsfendiyaroğlu Şemsi Paşa’dan gelen telkinler de bu yöndeydi.
Üstelik III. Murad’ın yapacağı İran seferini uzun bir zaman engellemiş, İran Şâhı Tahmasb’ın Sokollu’ya gönderdiği “Babacığım” diye başlayan mektuplar ortaya çıkmıştı. (Özdemiroğlu Osman Paşa’nın Tebriz’e girerek başarıyla tamamlanan İran seferi Sokollu’dan 6 yıl sonra gecikmeden yapılmıştı.)
Zâten İstanbul’a getirdiği akrabalarını bir bir üst düzey mevkilere getiren Sokollu Mehmet Paşa’nın bu davranışı III. Murad’ın gözünden kaçmadığı gibi, tepkisini de çekmiş ve aynı zamanda eniştesi olan Sokollu sülâlesine karşı tedbir almaya kendisini mecbur hissetmişti.
Önce Sokollu’nun yakın adamlarından Divân-ı Hümâyun’un bürokratik teşkilâtının başında yer alan ve Divân-ı Hümâyun toplantılarında görüşülecek işlerin belli bir gündeme bağlanmasından, en önemli görevi sayılan Padişah fermanlarına tuğra çekmeye varıncaya kadar çok sayıda görevi yerine getirmekle görevli Nişancı Feridun Paşa’yı İstanbul’dan uzaklaştırdı.
Ardından, 3 Ağustos 1566’da Sokollu’nun haksız yere idam ettirdiği Budin (Macaristan) Beylerbeyi Arslan Paşa’nın yerine getirdiği amcasının oğlu Sokollu Mustafa Paşa’yı 10 Ekim 1578’de idam ettirdi. Sokollu Mustafa Paşa 12 yıl, 3 ay, 7 günden beri Budin Beylerbeyi olarak görev yapıyordu.
Sokollu Mehmet Paşa, bu idâm olayından sonra istifa etmiş olsa belki kendisini kurtaracaktı. Fakat Sokollu, dolaylı dolaysız kendisine yapılan ikazlara aldırmamış, üstelik koltuğuna daha sıkı sarılarak görevi bırakmamak için çeşitli yollara başvurmaktan geri kalmamıştı. Fakat bu durum uzun sürmedi.
Beklemediği birgün de Divân toplantısından çıktığı anda yanına Boşnak bir derviş yaklaştı. Sokollu bir şey isteyecek, ya da bir şey soracak zannıyla durakladığı anda kalbine hançeri yedi. Suikastı yapan dervişin deli olduğu söylense de kimse inanmadı. Belli ki bu III. Murad’ın organizasyonu idi.
Suikasttan 3 saat sonra 74 yaşındaki Sokollu hayatını kaybetti. Takvimler 12 Ekim 1579’u gösteriyordu. Eyüpsultân’a defnedildi. İlk hanımı ve İsmihan sultandan olan çocuklarından nesli günümüze kadar gelmiştir.
Bizzat, Suriye karışmadan önce Lazkiye ve güneyindeki Tartus’ta yapılacak liman işleri için incelemede bulunmak üzere İstanbul-Feriköy’den gelmiş Sokollu’nun akrabalarından biriyle Lazkiye ve Tartus’ta bir arada bulunmuş; işadamı Sokollu, dedesi Sokollu Mehmet Paşa’nın Osmanlılar tarafından zorla Müslüman yapıldığını söyleyince çok şaşırmıştım. Günümüzde de hiçbir işe yaramadığı halde parlatılan zamâne Sokollu’ların varlığı herkesin mâlûmudur. Allah devletimizi, milletimizi ve inananları sahte kahramanların zararından berî eylesin…