Kırım Savaşı’nda Rus’ların Sinop baskını (30 Kasım 1853)
Kırım Savaşı’nda Rus’ların Sinop baskını (30 Kasım 1853)
HALİT KANAK
Rusya, İstanbul'a gönderdiği Prens Mençikof'la Osmanlı Devletine beş gün içerisinde cevaplanması şartıyla ortodokslara Kudüs'ü Şerifte yönetim hakkı verilmesini içeren bir ültimatom verdi.
Sadrâzâm Giritli Mustafa Naili Paşa Başkanlığında toplanan 43 kişilik heyetten 42’si kesin bir dille bu ültimatomu reddettiğini söyleyince Dışişleri Bakanı Rıfat Paşa sonucu Mençikof'a iletti.
Bunun üzerine Prens Mençikof 21 Mayıs 1853 günü Rus Elçiliğindeki bütün çalışanları da yanına alarak Türkiyeyi terk etti. Diplomatik ilişkiler kesilmişti.
"Sultân'ın elini yüzümde hissettim" (beni tokatladı) diyen Çar I. Nikola bu duruma çok içerlemişti. Önce İngiltere'ye Osmanlı Devleti için ilk defa kullandığı "Hasta Adam" tabiriyle Osmanlı Devletinin aralarında paylaşılması teklifinde bulundu. İngiltere, Rusya'nın sıcak denizlere ineceği tehlikesiyle bunu kabul etmediği gibi İstanbul'a bunu bildirdi.
Her iki teklifi de kabûl görmeyen Çar, Prens Gorçakof komutasında 185 bin askerle, Kudüs'te isteği yerine getirilince boşaltacağını söyleyerek bir Türk Eyâleti olan Romanya'ya girdi, işgâl etti.
Rusya’nın bu aymazlığı karşılıksız kalamazdı. Nitekim, Rusya'ya savaş açmaya karar veren Osmanlı Devletinin en iyi Dışişleri Bakanlarından biri olan ve Rıfat Paşa’nın yerine gelen Büyük Reşid Paşa Fransa ve İngiltere'yi de yanlarına almak için yaptığı büyük diplomasi trafiğini bir taraftan devam ettirirken 4 Ekim 1853'te de Rusya'ya savaş açıldığını Avrupa'daki bütün başkentlere bildirdi.
Serdâr-ı Ekrem olarak ordunun başında bulunan Müşir Ömer Paşa Tarihler 23 Ekim'i gösterirken 133 bin askerle hem Vidin'den, hem Yerköyü'nden, hem de Tutrakan'dan Romanya'ya girdi Kalafat'ı geri aldı. Aynı kararlılıkla 5 Kasım'da General Dannenberg'in kolordusunu dağıttı, Ruslar panik halinde Bükreş'e kaçıp mevzilendiler ve yeni cepheler açmadan işin yürümeyeceğini anladıkları için Kafkasya'da ve Karadeniz'de saldırıya geçtiler.
Karadeniz’de, Rusya’ya savaş açıldığı Ekim 1853’ten itibâren birtakım tedbirler alınmış, Karadeniz’in Rumeli kıyıları İle Anadolu kıyılarının güvenliği için karakol gemileri çıkarılmış bunların başına da Koramiral Osman Paşa ile Tümamiral Hüseyin Paşa verilmişti.
Aynı zamanda bu paşaların görevi savaş bölgesi Kafkaslar’a da cephane nakliyatını sevk ve idâre etmekti. Nitekim Koramiral Mustafa Paşa cephane yüklü 5 gemiden oluşan bir filoyla Trabzon üzerinden Batum’a gönderildi. Burada Batum muhafızı Selim Paşa ile görüşmesinin ardından filosundaki cephaneleri Sohum’a boşaltmak üzere oradan ayrıldı. Beraberinde Çerkezistan’daki Şeyh Şâmil’in Nâibi Muhammed Emin Efendi tarafından İstanbul’a gönderilen kayınbiraderi Çerkes İsmâil Bey ve Osmanlı Hükümetine gönderilen mektupların cevapları vardı.
Sohum iskelesine 160 sandık fişek, 30 varil barut ve yeterince külçe kurşun bırakan Mustafa Paşa dönüşe geçtiğinde durumdan haberdar olan Rus’lar da bölgeye daha fazla filo sevketmek için harekete geçtiler. Amiral Nakhimov komutasında bir filo da yola çıkmıştı. Nakhimov, Mustafa Paşanın nakliye filosunu karşılamak ve yolunu kesmek amacıyla Sinop istikâmetine doğru yol almış ancak Osmanlı filosu ondan önce Sinop açıklarından geçmiştir.
Nakhimov, 24 Kasım’da Sinop açıklarına ulaşınca fırtına nedeniyle 12 parçalık başka bir filomuzun Sinop Limanında yattığını görmüş önce saldırmaya cesaret edememiş, bir müddet sonra böyle bir fırsatı bir daha yakalayamayacağını düşünerek 30 Kasım sabahı çöken sisten de faydalanarak bütün gücüyle aniden saldırıya geçmişti. Bu bir baskındı ve Navarin’den sonra böyle bir baskını ikinci kez yiyorduk. Fırtına nedeniyle 13 Kasım’da Sinop Limanına sığınan bu filomuz, Kırım Savaşı başladığı zaman oluşturulan Karadeniz Filomuzun bir parçasıydı.
Görevi, Amasra ile Sinop Yarımadasının kuzeybatı ucunda yer alan Anadolu’nun en kuzey noktası İnceburun arasında karakol görevi yapmaktı. Osman Paşa ile Hüseyin Paşa da bu filoda bulunuyordu.
Karadeniz Rus Donanması Komutanı Amiral Pavel Stepanoviç Nakhimov, Sinop’taki filomuzun mesafeden dolayı İstanbul’dan yardım alamayacağını da düşündü. Zâten 7 saffı harp gemisi, 1 yelkenli korvet ve 3 buharlı gemiden oluşan Rus’ların çok büyük Saffı Harp gemileri; 84 topla İmperatritsa, 120 topla Velikiy Knyaz Konstantin, 120 topla Tri Sviatitelia, 120 topla Parizh, 84 topla Chesma, 84 topla Rostislav, 54 topla Kulevtcha ile 44 topla Kagul firkateyni, 4’er topla Khersones, Krym ve Odessa adlı vapurları dev toplarıyla ateş gücü çok üstün bir filo oluşturmuşlardı.
30 Kasım 1853 Çarşamba günü kesif sis altında Sinop limanına kuzeybatı tarafından V şeklinde girdiler ve bütün toplarını aynı anda ateşleyerek şiddetli bir şekilde saldırmaya başladılar. Rus filosunun hareketlerini gözlemleyen Osman Paşa aynı şekilde cevap verdi. Sinop Limanı tarihinde bir daha göremeyeceği bir savaşa tanık oluyordu. Dişe diş, göze göz bir mücadele başlamıştı.
Rus’lara bütün gücüyle karşı koyan Bahriyeli Askerlerimizin yeterli eğitimli olmayışı ve Rusların atış gücü yüksek gemilerinin üstünlüğü birkaç saat içerisinde kendisini göstermişti.
Nihayet ilerleyen saatlerde 7 yelkenli fırkateyn, 3 yelkenli korvet ve 2 buharlı vapurdan oluşan Osmanlı filotillasının 1’i hariç tamamı imha olduğu gibi, 6 adet ticâri gemimiz de yakılmıştı. Tek kurtulan Taif adlı gemimiz İstanbul yolundadır. Alelacele atışa geçen kale bataryalarımız ise hazırlıksız yakalanmışlardı. Buna rağmen Rus’lara karşı ateşi kesmediler. Bir müddet sonra 1’i subay 34 ölü, 230’da yaralı bırakan Rus’lar çoğu gemisinin hasar görmesiyle limandan ayrıldılar. 2 Aralık’ta da üsleri Sivastopol’a vardılar.
Ayağından yaralı olarak 150 askerimizle esir düşen Osman Paşa’dan başka, başta Bozcaadalı Hüseyin Paşa olmak üzere 2.700 askerimiz şehit düşmüştü. (Şehit düşen bu askerlerimizin üzerlerinden çıkan paralarla “Şehitler Çeşmesi” yaptırılmıştır.) Denize dökülen 1.500 askerimiz yüzerek kıyıya can atmışlardı.
Geride batırılmış; ilâhi yardım manasına gelen 44 toplu Avnullah, 1829’da Osmanlı-Rus Savaşında Ruslardan ele geçirilen ve ilk adı Rafail olan 44 toplu Fazlullah, 62 toplu Nizamiye, Rusların zafer hatırası olarak Sivastopol’a götürmek isterken limandan çıkmadan batan 60 toplu Nesîm-i Zafer, 1837 de Fatsa'da yaptırılan ve Sûltân 2. Mahmut'un ismini koyduğu deniz ok'u (ok gibi hızlı) manasına gelen 58 toplu Nâvek-i Bahrî, Mısır Donanmasından getirilen 56 toplu Dimyad ile Pervâz-ı Bahri gemileri ile 54 toplu Kaaid-i Zafer, 24 toplu Necm-Efşan, 24 toplu Feyz-i Mâbûd, 22 toplu Gül’i Sefîd, 10 toplu Ereğli adlı gemilerimizle, bir kısmı yakılmış Sinop Şehrimiz kaldı.
Bu dar alandaki deniz muharebesinde büyük fedakarlıklar da yaşandı. Nâvek-i Bahri Gemimizin kaptanı Yarbay İmamoğlu Ali Bey, gemi personelinin çıkan yangını söndürmeyle uğraşmasını fırsat bilerek iki Rus Kalyonu tarafından sıkıştırılınca personeline suya atla emri verdikten sonra, sopaya doladığı gaz ile ıslattığı paçavraları ateşlemiş, “Bir kaptan gemisiyle aynı mukadderatı paylaşmalıdır” diyerek gemi cephaneliğini patlatmış, kendisini ve gemisini havaya uçurmuş, Rus Kalyonlar da ağır hasar almıştı.
Şehit düşen Hüseyin Paşa şehirde bulunan ve hâlen halkın Fatihalarına mazhar olan Seyyid Bilal Camii haziresine defnedildi. Osman Paşa ise Kırım Savaşı sonrası yapılacak olan Paris Anlaşması ile serbest bırakılacak ve Rize‘de zorunlu oturmaya tabi tutulacaktır. 1860 yılında Rize‘de vefat eden Osman Paşa’nın kendisiyle aynı adı taşıyan ve 16 Eylül 1890’da Japonya’da kayalıklara çarparak parçalanan Ertuğrul Fırkateynimizin komutanı Rizeli Osman Paşa torunu olur. (Oğlu Ahmed’in oğlu) Ruhları şâd olsun…