• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Halit Kanak
Halit Kanak
TÜM YAZILARI

Barbaros’un Halep’te Kaptan-ı Deryâ’lığa atanması (31 Aralık 1533-9 Ocak 1534) Türkiye-Suriye denklemi 

04 Ocak 2025
A


Halit Kanak İletişim:

Barbaros’un Halep’te Kaptan-ı Deryâ’lığa atanması (31 Aralık 1533-9 Ocak 1534) Türkiye-Suriye denklemi 

HALİT KANAK

Barbaros Hayreddin Paşa Cezayir’deki sarayında Kânûni Sûltân Süleyman’ın deniz subayı yaveri Sinan Çavuş eliyle gönderdiği fermânı üç kere öpüp başına koyduktan sonra yavaşça açtı. 

Oldukça kısa hatt-ı hûmâyun da Kânûni şunları söylüyordu. “İspanya’ya sefer murâdımdır. Bir yarar âdemi yerine koyup gelesin. Eğer muhafazaya kâdir kimse yoksa i’lâm edesin.” Fermanı bitiren Barbaros birkaç saniye bekledikten sonra, “Bütün Reisler tez hazırlansın İstanbul’a gidiyoruz” emrini verdi.

Evlatlığı Hasan Reis dışındaki Barbaros’un 18 amirali en kısa zamanda “Hazırız” tekmilini vermişti. Hasan Reis ise Kânûni’nin fermanında bahsettiği “Bir yarar âdem” olarak Barbaros’a vekâleten Cezayir’de kalacaktı…

Barbaros Hayreddin Paşa, yola koyulduğunda planı şuydu. Mâdem Cihân Padişahı Kânûni İspanya’ya savaş açmak için kendisini çağırmıştı, öyleyse buna şimdiden başlamalı İspanya topraklarını şöyle bir yoklamak gerekti. 

Bu düşüncelerle denize açıldı. Önce kuzeydoğuya yöneldi. Sardunya Adası’nın batı sahillerini bir baştanbaşa tarayarak geçti. Korsika Adasına uğramadan batısından geçerek daha kuzeyde Monako önünden başlayan Ligurya Denizi’ne hemen sonra da Ceneviz Körfezine girdi. Ligurya ile İtalya’nın kuzeybatısındaki Toskana kıyılarını vurdu. Buradan Korsika Adasının doğusuna doğru güneye inmeden, Korsika ile Toskana arasındaki Elba Adasını vurdu. Ardından İspanya’ya ait İtalya kıyılarını yalayarak güneydoğuya doğru indi.

Bununla yetinmeyen Barbaros, Sicilya Adası ile İtalya çizmesinin burnu arasındaki Messina boğazına girmeden önce Latium ve Napoli’yi de içine alan Kampanya ile güneyindeki Kalabriya kıyılarını tarayarak Sicilya’nın kuzeydoğu ile doğu sahillerini vurdu.

Bir anda İspanya çalkalanmıştı. Birisinin Barbaros’u durdurması gerekiyordu. Bu, en güvendikleri deniz amirali Andrea Doria’dan başkası olamazdı. Derhal haber salındı. Andrea Doria kumanda ettiği İspanyol donanması ile Barbaros’un geçiş yolunu tutmak için Mora Yarımadasının batı kıyıları açığına geldi İyonya (Yunan) Denizinde Barbaros’u beklemeye başladı. İşi Andrea Doria’ya havâle edenler de beklemeye geçmişlerdi. 

Ancak beklemeyen birisi vardı Barbaros Hayreddin… Çok sevdiği denizlerde güneyden-kuzeye, kuzeyden- güneye kasırga gibi esiyor önüne çıkanı silip süpürüyordu. Şimdi de Messina Boğazına girmiş, kendisine engel olmak isteyen Messina Limanındaki 18 harp gemisinden oluşan İspanyol Filosuna kısa zamanda büyük bir ders vererek bütün gemileri  ele geçirmiş ve yedeğine aldığı gemilerle yoluna devam etmişti. 

Andrea Doria Barbaros’un Messina’daki başarısını duyunca önce bir irkildi. Sonra da vuruşmayı göze alamayarak İyonya Denizi’nin batısına ulaşan Barbaros’a yakalanmamak için kuzeye dümen kırdı. Çareyi kaçmakta bulan Andrea Doria, İyonya Adalarının kıyılarını takip ederek hızlıca kuzeye doğru çekildi, Arta Körfezinin İyonya Denizine bakan uç kısmındaki Preveze açıklarına gelince soluklandı. (Barbaros aynı Preveze’de 1538’in Eylül’ünde 122 parçalık donanmasıyla, 600’ün üzerinde gemiden oluşan Andrea Doria’nın donanmasını perişan edecek ve Akdeniz’i Türk Gölü haline getirecektir.)

Fakat Barbaros da peşini bırakmamıştı. Andrea Doria kendisini takip eden Barbaros’tan kurtulmak için Otranto Boğazını geçti Adriyatik Denizine girerek Venedik’e kaçtı. Barbaros Andrea Doria’nın peşinden gitmedi. Ancak 25 gemiden oluşan bir filoyu peşine taktı. Bu filo Andrea Doria’nın 7 gemiden oluşan artçılarını yakaladı. Yapılan vuruşmada 2 gemi ele geçirildiyse de diğer 5 gemi kaçmayı başardı.

Barbaros, İyonya Adaları kıyılarını yalayarak güneye doğru inerken “Görüşeceğiz Andrea, görüşeceğiz” diye iç geçiriyordu. Bir müddet sonra Mora Yarımadasının güneybatısındaki Türkiye’ye ait Navarin Limanına girdi. Burada kendisini karşılamak için bekleyen Kaptan-ı Deryâ Kemankeş Ahmed Paşa ile kucaklaştı. Sonra da İstanbul’a doğru birlikte yola çıkıldı…

İstanbul’a varıldığında takvimler 27 Aralık 1533’ü gösteriyordu. Halk soğuğa rağmen kıyılara akın etmiş 200 bine ulaşan kalabalık efsâneleşmiş Barbaros’u karşılamaya gelmişti. Barbaros bu karşılamaya jest yapmakta gecikmedi. Onlara görsel bir şölen sunmak istiyordu.

Önce, Barbaros 18 Amirali ve yâverleriyle Cihân Türk İmparatorluğunun başkentine bitmek bilmeyen tezâhürat ve top atışlarıyla ayakbastı. İlk defa geldiği İstanbul’da halkı bütün samimiyetiyle gönülden selamladı. Ardından verdiği işaretle kucakları ile sırtlarında altın ve gümüş ganimet eşyası taşıyan 200 köleyi sorumluları başlarında olduğu halde önden yürüttü. Tâbiri câizse resmîgeçit başlamıştı. 

Bunların arkasından Avrupalı çoğu amiral ve generallerden oluşan 30 asilzâde esir yürüyordu. Bunları, elleri ve sırtlarında altın ve gümüş para dolu torbalar taşıyan 200 genç esir takip etmeye başladı. Yine 200 kişilik başka bir esir kâfilesi vardı ki, başları ve boyunları mücevherlere boğulmuştu. Tam bitti derken gemilerin ambarlarından çıkan birbirine altın bağlı 100 deve üzerlerinde birbirinden kıymetli yükleriyle kâfilenin arkasına takıldı. 

Son olarak da yine halkın şaşkın bakışları arasında hayatlarında ilk defa gördükleri Afrika’dan toplatılan hayvanlar sürüldü ki bunları birbirine bağlayan zincirler altından idi. En arkaya sâde giyimli Barbaros, komutanları ve Levent’leri ağır ağır yürüyerek Topkapı Sarayına ulaştılar. 

Ertesi gün Kânûni, Barbaros ve 18 amiralini kabûl ederek tek tek elini öptürdü. Sadrâzâm İbrahim Paşa dışında bütün vezirler bayram merasimi gibi Cihân Padişahı’nın yanına dizilmişlerdi. Kânûni öncelikle hediyeler için teşekkür etti. Ardından hepsine ayrı ayrı kıymetli kaftanlar giydirdi. Barbaros’a özel iltifat gösterdi. 

Barbaros Hayreddin Reis ise; koskoca Cezayir Devletini, Avrupa’ya Akdeniz’i dar eden donanmasını Levent’leriyle birlikte kendisine bağışladığını söyledi. Kânûni’de Barbaros’a, kendisini Cezâyir Beylerbeyliğine getirdiğini ayrıca bütün donanmanın başına Kaptan-ı Deryâ olarak atadığını, ancak Kaptan-ı Deryâ görevini Sadrâzâm’ın vereceğini bunun için Haleb’e gitmesi gerektiğini söyledi. (Kaptan-ı Deryâ’lık görevi devlet geleneğine göre Sadrâzâmlar tarafından verilirdi. Kânûni’nin eniştesi Sadrâzâm İbrâhim Paşa 21 Ekim’de İran seferine çıkmış, Halep’te kışlıyordu.)

Daha sonra Kânûni ile Barbaros arasındaki sohbet devletlerarası ilişkilere, gösterilen faaliyetlere ve Akdeniz’in durumuna gelmişti. Kânûni bu sırada Andrea Doria konusunu açtı. Bu konu Barbaros’u çok kızdırdı, kızgınlığını da gizlemedi. Her defasında önünden kaçan güyâ en büyük Hristiyan amiralinin, Cihân Padişahı’nın huzurunda adının anılmasını çok büyük saygısızlık olarak telakki ettiğini söyledi. Kânûni mesajı almıştı. Ses etmedi. Barbaros’a istediği zaman Haleb’e gidebileceğini söyledi…

Barbaros İstanbul’da üç gün kaldıktan sonra 1533 Aralık ayının son günü başkentten ayrıldı. At sırtında yol alıyordu. Bursa ve Konya’da birer gün kaldı. Bursa’da başta Emir Sûltân, Konya’da Mevlânâ olmak üzere büyükleri ziyâret etti. Buna rağmen Haleb’e 10 gün içerisinde vardı. Sürekli at değiştiren özel ulaklar 10 günde bu mesafeyi alamıyorken, Kânûni’den 25 yaş büyük Barbaros’un günde birkaç saatin dışında at üstünde kalarak Halep yolunu kısa zamanda alması ne kadar dinç olduğunu göstermektedir. 

Barbaros’un Haleb’e girişi kadar, Halep’te kaldığı iki gün içerisinde yapılan parlak törenlerde muhteşem oldu. Sadrâzâm İbrahim Paşa bu şöhretli denizciyi çok güzel ağırladı. Türk Donanması üzerinde yapılacak değişiklikleri üzerinde uzun uzun konuştular. Türk Deniz Kuvvetleri o zamana kadar görülmemiş kudret ve liyâkatta olan birine Halep’te teslim edilmişti. 

Arzumuz; Suriye’nin yeni Başkanı’nın Barbaros’un Cezayir’i Türkiye’ye hediye ettiği gibi, asırlarca Türk toprağı olarak kalmış olan Suriye’yi bir referandumla Türkiye’ye bağlamasıdır (En azından Haleb’i)… Türkiye, yıllarca yüklendiği maddi külfetin yanı sıra, canıyla-kanıyla ödediği bedelle de bunu fazlasıyla hak etmiştir. Sadece Suriye halkı değil, bütün Ortadoğu halkının huzuru ve mutluluğu için de bu elzemdir. 

Bu durum, ülkemize yeni toprakların kazandırılması (ilhak olması) nedeniyle Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesinin önünü açacaktır… Ayrıca; hem Türkiye’miz, hem Ortadoğu, hem de dünya da huzurun temini için bu şart olmuştur…

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

MUZAFFER..

ELİNE SAĞLIK, ALLAH C.C HAYIRLISINI NASİP ETSİN İNŞALLAH AMİN....

Ömür Demirci

Kaptanı Deryanın sadrazam tarafından göreve getirilmesi ilginç. Navarin baskınında ve son dönemlerdeki kaptanı deryaların denizci bile olmaması(ki bu dğru gelmiyor bana) padişahın değil sadrazamon tasarrufu oluyor. Padişahın yetkisinin kısıtlı olduğunu görüyoruz
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23