• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ersoy Dede
Ersoy Dede
TÜM YAZILARI

Profesyonel refakatçinin anıları

20 Eylül 2015
A


Ersoy Dede İletişim: [email protected]

Karaman merkeze bağlı Kılbasan Köyü’nde bir kaza yaşandı. Refik Ekinci isimli bir çiftçi, kızı Tuba Nur ile birlikte mısır tarlasındaki damlama su sistemine ait hortumları toplamak için traktörün arkasına bağladığı sistemle makaraya sarmaya başladı. Bu sırada birden bire hortum koptu.. Hortumun kopan parçası, yılan gibi kıvrıla kıvrıla sallandı ve 12 yaşındaki kızın boynuna çarptı.. Küçük kız oracıkta yere yığıldı.. Babası panik halde kucağına aldığı kızını kaptığı gibi traktöre attı ve hastanenin yolunu tuttu..  Yolda 112 ambulansıyla karşılaştı. Aracı durdurdu ve kızını ambulansa nakletti.. Ambulans hızla karaman Devlet Hastanesi’ne ulaştı.. Talihsiz kızı apar-topar yoğun bakıma aldılar.. Baba, hastanenin bahçesinde, kendisine verilecek minik bir bilgi kırıntısına mahkûm, çaresizce beklemeye başladı..

Ondan sonrasını şöyle anlattı : “.. Hastaneye geldik hemen yaşama geri döndürme odasına aldılar. Beklerken bir kadın doktor geldi yanıma, ‘Kızımın durumu nasıl diye sordum’ doktor bana ‘Çocuğun öldü’ dedi. O esnada ben yere yığıldım ve güvenlikçi arkadaşlar geldi….” İzlemiş olmalısınız.. Son derece net ve belirgin bir ifadeyle, “ölü o ölü” diyor Doktor.. Bir yanlış anlama olmasın diye de ‘baygın değil haa, ölü..’ diye de altını çiziyor.. 

Değerli dostlar.. Bu hastanelerde biz ölümlüleri huzuruna kabul eden ‘beyaz melekler’ nasıl ‘Profesyonel Doktor’ ise, ben de ‘Profesyonel Refakatçi’yim.. Dolayısıyla bu manzaraya kenardan bakıp, değerlendirme yapma hakkına sahibim.. Hastanelerde adı konmamış bir ast-üst ilişkisi vardır.. Kendisine, sadece öğrencilerinin değil hastaların ve hasta yakınlarının da ‘hocam’ diye hitap etmesi zorunlu olan doktor, sistemin en üst basamağındadır.. Sosyal statünüz ne olursa olsun, hastanedeyseniz, bekleme odasında otururken, klinik şefi seviyesindeki bir hekim için, hamamböceğinden farkınız yoktur.. Sanıyorum hekimler bilmiyor.. Ama refakatçiler (ki önemli bir kısmı, yaşam savaşı veren kişinin annesi, babası ya da evlâdı) yoğun bakımdaki hastası için, o çok klişe, ‘hastamızın durumu stabil, bu sabah çay kaşığıyla dudaklarına su verdik, yaşam destek ünitesinden çıkabilmesi için biraz daha gayretli olması gerekiyor’ gibi, uyduruk, hiçbir karşılığı olmayan, tamamen boş o iki cümlelik bilgi kırıntısı için 23 saat 59 dakika bekliyor.. Duyacağı, işiteceği söz bundan ibaret.. Ben örneğin daha detaylı bilgi isterdim.. Ama yoğun bakım önündeki adamları izliyorum saatlerce.. Daha fazlasını bile istemiyorlar.. Neden bu hiçbir karşılığı olmayan uyduruk lafa tav oluyorlar biliyor musunuz?.. “kaybettik” kelimesini duymamak için.. 

Bu sahneyi biliyor musunuz?.. Şimdi anlatacağım sahneyi yani.. Yoğun bakım önü.. Kimi battaniyeye sarılmış, köşede kestiriyor. Kimi ‘var mı bardağın, taze çayım var gel vereyim’ diyor birine.. Bir adam karısıyla tartışıyor, ‘biraz da kızkardeşin gelsin beklesin. Üç gün oldu gidemedim işe. Atacaklar o olacak’… O an, çift kanatlı kapı açılıyor birden bire. İçeriden beyaz pardösülü bir kadın çıkıyor.. Pardösünün sol üst cebinde bir plastik kalemlik var. Ucuz ince bir şey.. Üzerinde epeydir piyasada olmayan bir ilacın ismi yazılı.. İçinde turuncu gövdeli mavi kapaklı beleş DMO kalemi.. Sol eliyle sabahtan beri arka arkaya atılmış whatsapp mesajlarına cevap vermediği için ‘bi sn vizitteyim’ yazmaya çalışan o doktor görünüyor çift taraflı kapının önünde.. Başını tam da kaldırmadan sesleniyor bekleyenlere.. Bir isim söylüyor ve ‘kim bu kızın yakını’ diye soruyor.. Kibar ve saygılı olmaya gayret eden bir Anadolu kadını yaklaşıyor doktorun yanına.. Doktor kadına hiç bakmadan konuşuyor.. O bildik ‘stabil-mtabil’ kalıp cümleyi söylüyor.. ‘Ne zaman çıkar hocaanım?’ türü bir soruyu, ‘bu kadar.. başka bir şey yok’ diyerek savuşturup, geldiği çift kanatlı kapıdan tekrar içeri girerek yok oluyor.. Hatırlıyor musunuz bu manzarayı?.. hangimiz yaşamadık ki?.. 

Daha ölmediği halde babaya, üstenci bir tavırla, ‘öldü öldü.. baygın değil ha, ölü o.. zaten geldiğinde de ölüydü’ diyen doktor, kendini savunmuş sonra, biliyor musunuz?.. Demiş ki: “… Bizler dereceyle okumuş ve kafa yormuş insanlarız bu ülkenin beyinleriyiz.. “ Anladınız mı neden böyle davranıyorlar bize?.. Çünkü bizler hamamböcekleriyiz o beyinlerin karşısında. Kalın sağlıcakla.. 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23