Bosna, yan gelip yatma yeri mi?
Bosna, yan gelip yatma yeri mi?
AYHAN DEMİR
Türkiye, yeniden, büyüklüğünün farkına vardı. Dolayısıyla, artık bir büyük gibi davranıyor. Mahallemizdeki herkes bizi ağabey gibi, baba gibi görürken; aksi zaten mümkün değil, olamaz.
Müslüman Türk milleti, Kürtlerden Azerbaycan Türklerine, Araplardan Boşnaklara, Doğu Türkistan Türklerinden Arnavutlara kadar herkesin kara gün dostudur.
Türkiye, güven yurdudur. Türkiye, tüm darda kalanlar için son ocaktır. Türkiye’ye ulaşan kurtulmuş sayılır. “Türkiye’ye vardık mı güvendeyiz” denilir.
Çemberi biraz daraltalım.
Bosna’dan Sancak’a, Bulgaristan’dan Arnavutluk’a, Batı Trakya’dan Kuzey Makedonya’ya varıncaya kadar. Batı Türkistan’da (Balkanlarda) yaşayan Müslümanların hepsi, en ufak bir hadisede yüzünü Türkiye’ye çeviriyor.
Zor zamanlarda, çaresiz kaldıklarında, hayatları tehlike altında olduğunda Türkiye’ye sığınmanın yollarını arıyorlar. Tarihî ve dinî birçok nedenden dolayı, sorumluluk Türkiye’dedir.
Türkiye sadece o bölgedeki Müslümanlar için değil, Ortodokslar, Katolikler, Yahudiler ve diğer inanç mensupları için de önemli ve etkili bir aktördür.
Zaman zaman işitiyoruz: “Türkiye’yi masadan uzaklaştırmak” falan diyorlar. Saraybosna, Üsküp, Prizren, Yeni Pazar, İşkodra, Kırcaali ve Selanik, başkaları için ‘masa’ olabilir. Bu beldeler, Türkiye ağacının ana dallarıdır.
Kuvvetli ve adaletli olursanız, uzak duranlar da yakınlaşır.
Bu sene, yüz elli beş ülkeden 21 devlet ve hükümet başkanı ile 64 bakanın katılım sağladığı Antalya Diplomasi Forumu, ülkemizin gücünü tüm dünyaya net bir şekilde gösterdi.
Balkanlar için söyleyelim: Kosova ve Karadağ Cumhurbaşkanları, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Üyeleri, Bulgaristan Başbakanı, Bosna, Karadağ, Sırbistan ve Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanları, kendi aralarında ve Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüler. Türkiye, Balkanlar’da istikrar ve barış ortamının korunması adına, önemli toplantılara ev sahipliği yaptı.
Çemberi daraltmaya devam edelim.
Bosna Hersek’te, Dayton’un yan etkilerinden kaynaklanan; bitmek tükenmek bilmeyen ve bilmem kaçıncı kez tekrar eden tartışmaların ve çekişmelerin tartışmasız arabulucusu Türkiye’dir. Bosna Hersek hükümeti üyelerinden muhalefet mensuplarına, Boşnaklardan Hırvatlara ve Sırplara kadar tüm tarafların sözüne itibar ettiği ve gelişmeleri istişare ettiği ülke yine Türkiye’dir.
Daha net söylersek; Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Tek kişilik dev kadro!
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkemizin uluslararası arenada ikili ve üçlü ilişkilere katkısı, birçok müşavir, büyükelçi ve bakandan çok daha fazladır. Kıyas dahi yapılamaz.
Bir örnek vereyim ki, demek istediğim daha iyi anlaşılsın: Bosna Hersek’teki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda, Cumhurbaşkanımıza hareket eden bazı davetlilerin sosyal medya paylaşımları sonrasında, büyükelçinin görev süresi uzatılmadı. Bu geçiş süreci, cadı kazanına dönen Bosna siyasetindeki yüksek tansiyonun aksine, maalesef düşük seviyeli seyrediyor.
İngiliz, Amerikan ve Alman büyükelçileri etkinlikten etkinliğe koşarken, açıklama üzerine açıklama yaparken; biz davet ve davetli seçiyoruz. Saraybosna Üniversitesi’nin, üniversite içerisindeki, Türk yemekleri gününe bile büyükelçi olarak ilgi göstermiyoruz.
Sahiden, 29 Ekim’deki rezalete imza atanlar, aranarak, “olaylar yatışana kadar sosyal medya hesaplarını kapatmaları” rica edildi mi? Bir daha bu kapıya uğramayın demek yerine tam siper tavsiyesinde bulunuldu mu?
Bitmedi.
Saraybosna’daki eczaneden bir kutu ağrı kesici alamayanların, ülkemizin ve bölgenin baş ağrıtanlarını etkisiz hale getirecek hamleler bekliyoruz. Ankara’ya giden medya değerlendirme raporunu bile büyükelçilik dışından birine hazırlatanların, bulunduğu ülke medyasında ülkemiz ve milletimiz adına etkin faaliyet yürütmesini bekliyoruz.
Boşuna beklemeyiniz. Aradığınız kişiye ulaşılamıyor.
Bir örnek daha: Mart ayında 20 ülkede “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” başlıklı paneller düzenlendi. Arnavutluk, Bosna, Bulgaristan, Kosova ve Yunanistan da bu ülkeler arasındaydı. Yakından takip ettim. Tiran’da düzenlenen program oldukça başarılıydı. Buna karşılık Saraybosna’daki oldukça zayıf ve düşük katılımlıydı. Salondaki sandalyelerin yarıdan fazlasında, konuşmacılar oturuyordu. Dinleyici ve medya ilgisi ise oldukça düşüktü. Bir iki büyükelçilik çalışanı ve konuşmacı yakınları vs.
Ve bir tane daha: Bosna’da savaşı durduran Dayton Anlaşması, bu ülkedeki tartışma konularından birisi olmaya devam ediyor. Vaktini, bağımsızlık referandumunu ‘tartışmalı’ diye gösteren, İki Hırvat’ın kaleme aldığı bir kitabı tercüme etmekle geçirmek ve bunun yayınlanması için çaba sarf etmek nasıl izah edilir? Üstelik bu kitap, sapkın eşcinsellik destekçisi, bir merkez tarafından yayınlanmış.
Elbette, bütün bunları gördükçe, duydukça üzülüyoruz. Canımız da yanıyor. Emek ve emanet ziyan ediliyor.
Sormadan edemiyoruz: Millet ve memleket kimlere emanet? Bosna, yan gelip yatma yeri midir?
Hiç kimsenin, devletimizin gayretini ve milletimizin emeğini boşa çıkarma hakkı yoktur. Yazmayacaktım ama yazayım: Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dış temsilciliklerde iyi bir çevre temizliği yapması gerekiyor.