Yeşil vatan yanıyor!
Yeşil vatan yanıyor!
AYHAN DEMİR
Orman yangınlarını, iyi bildiğimi söyleyebilirim. Örtü ve tepe yangınlarını. Orman yangınlarının davranış şekillerini. Yangından kaçan ve kaçamayan canlıları.
Alevlerin tüm vücudunuzu yalaması neticesinde meydana gelen yorgunluk ve susuzluğu, sıcaklık baskısını, ısı krampları ve halsizliğini, sıcaklık çarpmasını, duman ve karbonmonoksitin olumsuz etkisini. Yangın esnasında fırlayan kozalağın bir ok gibi üzerinize gelmesini.
Yangın söndürme metotlarını. Şerit açması ve karşı ateş uygulanmasını. Yangının kontrol altına alınmasını ve soğutma çalışmalarını. Yanmış ormanda, yeniden parlama tehlikesine karşı ihtiyat olarak kalıp, mat serip uyumayı.
Orman yangınlarına müdahale çalışmalarına katıldığım yıllarda daha ziyade arazöz, dozer, balta, kazma, kürek, tırmık, gürebi, şaplak ve tahra kullanılıyordu. Az sayıda yangın söndürme uçağı ve helikopter vardı.
Bugün imkânlar arttı. Onlarca uçağımız ve yüzden fazla helikopterimiz var. Sahip olduğumuz insansız hava araçları ile Avrupa’da ilk sırada, dünyada ikinciyiz. Binlerce ilk müdahale aracımız, arazöz ve su ikmal aracımız, iş makinemiz, on binlerce orman kahramanımız var. Yangın tespit süresi, yapay zekâ destekli sistemler sayesinde, iki dakikaya düşmüş durumda.
Son yıllarda orman yangınlarına müdahale etme süresi on dakika civarına kadar düşürüldü.
Dört beş farklı noktada birden başlayan orman yangınlarını da düşünün. Karanlık eller, şu veya bu niyetle, söndürülmesi kolay olmasın, daha çok zarar versin diye, ormanı birçok yerinden ateşe verirler. Yangını söndürmek isteyenler, hangi tarafa müdahale edeceklerini şaşırırlar.
Öte yandan, günlerdir süren orman yangınlarına da tanıklık ettik, ediyoruz. Onca imkâna rağmen rüzgârın etkisiyle büyüyen, bir türlü kontrol altına alınamayan yangınlar. Amerika’da haftalar süren orman yangınlarına tanıklık ettik.
Tüm bunları bilmeden konuşanlara veya bildiği halde susanlara ne diyelim?
En iyisi, biz devam edelim.
Orman yangınlarının birçok nedeni var, ama bu yangınların çok önemli bir kısmı insan elinden kaynaklanıyor. Orman yangınları bir kıvılcıma bakar. Sorumsuz, düşüncesiz ve hain insanların yol açtığı felaketler. Sıcak yaz günlerinde söndürülmeden atılan bir izmarit on yılların emeğini heba edebiliyor. İlaveten sabotaj, ihmal, piknik ateşi, anız yakma. Bir de yıldırım gibi doğal sebepler.
Artık insanlar her yere kolaylıkla gidebiliyor, ulaşabiliyor. Piknikçiler, günübirlikçiler, grup turları vesaire. Yıllar boyunca memleketimizin birçok ormanını gezdik, kamp kurduk. Koruma altındaki millî parkların bile nasıl bir kirliliğe maruz kaldığını gözlerimizle gördük. Adına ‘doğa tutkunu’ denilen insanların dahi ne gibi tahribatlara yol açtığına yakından şahitlik ettik.
Tabiatı her manada hor kullanıyoruz. Ormanlarımızın en ücra köşelerinde bile poşet, plastik şişe ve cam parçalarına rastlıyoruz. Yiyor, içiyor, poşetleri hemen oraya atıyor, cam şişeleri kırıyor ve gidiyorlar. Yüksek sıcaklığın olduğu yaz aylarında bu cam parçalarına güneşin vurduğunu düşünün. Çam gibi reçineli ağaçların çabuk tutuştuğunu ve zor söndürüldüğünü biliyoruz. Netice, insansız bölgelerde çıkan orman yangınları.
Tam burada aklıma geldi. Bir yere ruhsat verirken, imara açarken, turizme kazandırırken daha dikkatli ve rikkatli olmak, defalarca düşünmek gerekiyor. Tabiat geçim kapısı olabilir ama rant kaynağı olamaz, olmamalıdır.
Buradan şuraya geçelim.
Günlerdir ormanlarımız yanıyor. Olan biteni izlerken de bizim içimiz.
Ormana gözümüzle bakarsak sadece ağaçları görürüz. Gönül şart. O vakit neler göreceğimizi, duyacağımızı tahmin bile edemeyiz.
Orman, sadece ağaç demek değildir. Sayısız parçadan oluşan bir bütündür. Ormanda yoğun bir yaban hayatı vardır. Mantarlar, çilekler, yabani yemişler, endemik bitkiler, şifalı otlar. Hayvanlar ve börtü böcek de ormana dâhildir. Ceylanlar, elikler, kuş türleri, karacadan sincaba kadar çeşitli canlılar.
Dünyanın neresine olursa olsun, hiçbir orman yangınına sevinemeyiz. Ağaçların ve onlarla beraber türlü canlının yanmasını vicdan sahibi hiç kimse istemez.
Ormanlar, vatanımızın ziynetleridir. Yanan, yeşil vatandır. Böyle bir duruma sevinen ve yangından medet uman insaniyete hasım, fenalığa hısım olmuştur.
Yangında hayatını kaybedenlerin üzerinden insanların birbirine saldırmasına ve kinlerin ortaya dökülmesine şahitlik ettik. Bu da başka bir acı kayıp değil midir?
Hatalar muhakkak eleştirilmeli, kusurlar söylenmeli, ihmaller gündeme getirilmelidir. Fakat bütün bunlar Türkiye’nin aleyhine olmayacak ve millî birliğimizi zedelemeyecek şekilde yapılmalıdır.
Çeşitli bahaneler bulmak ve yalandan medet ummak suretiyle; hep aynı adresi suçlamak, buna karşılık hiçbir olumlu çabayı görmemek ve göstermemek, muhalif olmakla değil, ancak şartlanmış düşmanlıkla açıklanabilir.
Yazımızı Emel Özkan’ın, şahit olduğu bir orman yangınından sonra kaleme aldığı bir dize ile noktalayalım: “Sızlıyor dağdaki yanık izi.”